Her yanımız, her konumuz dünyayı kasıp kavuran koronavirüs oldu. Televizyonlarda, gazetelerde konuda komşuda, bakkalda, otobüste konuşulan ilk konu malum virüs olunca özellikle sosyal medyadaki felaket senaryoları aldı başını gidiyor.
Dahası öyle komplo teorileri dillendiriliyor ki insanların panik olmaması, dehşete düşmemesi ve korkmaması mümkün değil.
Tabi güvenlik güçleri bilişim suçları birimi ile, halkı dehşet ve korkuya düşürücü paylaşımları yapanlara işlem yapıyor ancak kalan yine korkuyla kalmış oluyor.
Uzmanlar virüsün bağışıklık sistemi zayıf olan insanlar üzerinde etkili olduğunu söylüyor. Yani bağışıklık sisteminin virüsle mücadelede inanılmaz bir etkisi var. Dolayısıyla çok iyi kontrol etmemiz ve desteklememiz gerekiyor.
Ancak bu hayati önem taşıyan sistemimizi yok etmek ve zayıf düşürmek de yine kendi elimizde.
'Nasıl yani, insan bile bile kendini tehlikeye atar mı' diye soracaksınız tabi...
Hemen ifade edeyim evet insan kendi kendini tehlikeye atabilir şöyle ki bu bağışıklık sistemimizi zayıflatan hatta belki de tamamen bitiren bir etki var ki o da paniktir.
Dikkat edin korku demiyorum, panik diyorum.
Yine uzmanların ifadesi şu ki panik bağışıklık sistemini yüzde 50 zayıflatıyor ve beynimizin kontrolümüz dışına çıkmasına neden oluyor. Korku çoğu zaman iyidir, sizi hayatta tehlikelere karşı uyanık tutar. Lakin panik her zaman olumsuz sonuçlar verir. Nitekim insanın boş kaldığı, amaçsız hissettiği anlar zihnine yenildiği anlardır. İşte tam burada günümüzü özetleyen gerçek bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum.
“1950’li yıllarda bir İngiliz yük gemisi Portekiz’den aldığı Madura içeceklerini İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, gemide çalışan denizcilerden biri unutulan içecek kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer. Onun içeride olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışarıdan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içeriden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir. Boş olan gemi, yeni yükünü almak üzere Portekiz’e doğru yola çıkar.
Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.
Yük gemisi Lizbon’a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri Madura içeceklerinin 18 derecede taşınması gerekiyormuş, gemi yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.
Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.
(Kaynak: Bernard Werber, ‘İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi’)
Evet, zihnimiz beynimiz olayı doğru algılamalı ve öyle yönlendirmeli ki mücadelede başarıya ulaşabilelim. Bugün ‘Evde Kalmak’ her ne kadar sıkıcı veya anlamsız gibi gelse de uzmanların uyarıları ile bunun sağlığımız ve toplumumuz için önemli olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Panik yapmadan kendimize evde oyalanacak faydalı işler üretmek eminim ki çok daha iyi hissettirecek ve bu virüs mücadelesinde bizlere kazanç sağlayacaktır.
Annemize, babamıza, kardeşlerimize, konu komşuya ve çevreye bunu doğru anlatalım ki ‘panik’ olgusunu tamamen ortadan kaldıralım. Her söylenen kaynaksız haberlere kulak asmayıp uzmanların ve kurulların söylemlerini önemseyelim.
“ Tedbirde kusur eden, takdire bahane bulur” atasözünden hareketle biz tedbirde kusur etmeyelim ki bahanemiz takdir olmasın…
Sağlıklı ve huzurlu günlere ulaşma duası ile sağlıcakla kalın….
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ