Zaman zincirinin 1960’larının sonlarıydı. Özden Teknik Tarım Okulundan Hocam Yüksek Ziraat Müh. Bekir Subaşı Konya İl Tarım Müdürlüğü görevine geldi.
Subaşı Hocam inancı kavi bilinçli olup, beş vakit namazında abdestinde mümtaz ve muhterem bir kişiliğe sahipti.
Subaşı Hocam, İsrail adı anıldığı zaman tiksinir ve bu millete içinden duyduğu nefreti açıkça dile getirirdi. Zaman akıp giderken, Tarım Bakanlığından bir teknik heyet İsrail’e mesleki tetkik için gönderildi. Bu heyetin içinde Konya Teknik Tarım Müdürü Merhum hocam Bekir Subaşı da vardı. Heyet görevini tamamlayıp yurda döndüğünde Subaşı Hocamı ziyarete gittim. Beni sevgi ile karşılayıp, gel evladım gel bak neler gördüm diyip bana İsrail gezisinde gördüklerini bir bir anlattı.
Subaşı Hocamdaki İsrail’e nefretin yerini bir takdir duygusu kaplamış, tarımsal atılımların sonuçlarının göz kamaştırır boyutlarda olduğunu görmüştür. Bu boyutların içinde Gazze’de yani kurulacak bir şehrin alt yapısını göstermişler. Bu altyapı içinde henüz binası yapılmamış yerleşim merkezinde kanalizasyon, telefon, elektrik üniteleri yerin altına alınmış, numaralı parsellerin başına fotoselle yanıp sönen ışıklama direkleri dikilmiş, yapılacak binaların subasmanları tamamlanmış inşaya hazır hale getirilmiş. Bu yeni şehir yerine İsrail’e gelecek Yahudiler yerleştirilip, İsrail’in Telaviv dışında bir modern şehre kavuşmasının planları yapılmış. Bu girişimdir ki İsrail’in bölge nüfusunu Arapların önüne çekmiştir.
Böylesi bir modern çalışma, o dönemde modernin de moderni olma özelliğini taşıdığı açıkça görülmekteymiş ki, inceleyenleri hayran bırakmış. Oradan sizi bir patates tarlasına götüreceğiz denilmiş, bir patates tarlası diye bir yerde durup bunlara bir domates tarlasını göstermişler. Bu domates tarlasını görenler bizde buna domates denir tanımlamasını yaptıklarında, söz konusu domateslerden birini söktüklerinde patates yumrularını gördüklerinde adeta dilleri tutulur. Bu alandaki patates kökenlerine domates aşılayıp iki ürünü aynı tarladan almayı başarmışlar.
Subaşı Hocam daha sonra bizi bir eğitim kurumuna götürdüklerinde oradaki öğrencilerin tümünün pırıl pırıl giyimli, beslenmelerinde hakiki meyve suları, saf ve temiz süt ve daha neler neler. Çocuklar kanlı canlı güler yüzlü neşeden dolup taşıyorlar.
Hocam Subaşı başını elleri arasına alıp bizim ülkemizin çocukları bunlarla mı yarışacak. Vay halimize hayıflanması ile döner ülkemize.
Hocam Subaşı bu gerçekleri gören gözlerinden yüreğine inen gerçeklerde Amerika’nın bize 1940’larda yaptığı Marsal yardımı ile nakliyesi ülkemiz tarafından yapılan ve maliyeti nakliyesinden çok ucuz olan Marşal yardımından alınan süt tozu ve peksimetleri yiyen çocuklarımız ne yazık ki sağlıklı düşünce ve adil kararlardan yoksun yetişmişler olup, çektiğimiz eza ve cefaların sonucunda bu gerçeğin olduğu görülmektedir.
‘İlim Çin de ise de gidin’ diyen Sevgili Peygamberimiz ve Yüce Dinimizin ilericilik hamlelerini bir kenara itip, koyu taassup ve tutuculuğu öne çekmenin zararlarını nesiller boyu çektik ve çekeceğiz de.
İsrail keferesi 60’tan fazla Müslüman kanını akıtırken soy ağacının kökünden destek alıp, bebek, çocuk, kadın, erkek bir kitleyi katlederken sadece kendi ırkı ve soyundan başkalarına hayat hakkı tanımamasının ardındaki gerçekler ortadadır.
Nükleer kulübün beşine bakıp, dünya beşten büyük yerine atom ve hidrojen bombalarını yaparak karşılarına dikilmemiz neden olmamış? Bu sorunun cevabı ne yazık ki verilememektedir.
İsrail keferesi tüm dünyaya GDO’lu hibrit tohumlar ihracı ile dünya insanlığının sağlığına bombalar koyduğu gerçeğini de ne zaman göreceğiz?
Bekir Subaşı Hocam İslam gerçeği inkar edemez evladım biz daha çok, ama çok çalışmalar yapıp muasır medeniyete yol almamız gerek demişti de işte o ses kulaklarımda çınlamaktadır. Nur içinde yat Subaşı Hocam der, Yüce Rabbimizden rahmetler niyaz ederiz…
DOKSAN DOKUZU VEREN ALLAH…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.