Konya
°C
Yeni Meram
31.10.2024 10:08

ABD başkanlık seçimlerine Gazze'nin gölgesi düşüyor

Demokrat Başkan Harry Truman'ın 1948 başkanlık seçim kampanyası sırasında İsrail'i tanımasından 75 yıl sonra, İsrail'in Gazze'yi yok etmesinin yarattığı rahatsızlık, Demokrat başkan adayı için yenilgi marjı sağlayabilir.

A+
A-
31.10.2024 10:08
31.10.2024 10:09
0
1357
ABONE OL

Amerikalı akademisyen Dr. Adam McConnel, İsrail meselesinin ve başkan adaylarının Filistin'le ilgili tutumlarının ABD başkanlık seçimlerine olası etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Geçen hafta, Joe Biden yönetiminin kararlı şekilde İsrail yanlısı ve aynı zamanda İsrail hükümetinin aşırılıklarını frenliyor gibi görünmek için verdiği mücadelenin bir başka örneğini gördük. Gazze'deki insani durumun iyileştirilmemesi halinde İsrail hükümetini silah sevkiyatını kesmekle tehdit eden ve sadece Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin tarafından imzalanan bir mektup basına sızdırıldı. [1] Fakat bu adımın kimseyi kandırmadığını söyleyebiliriz.

Biden yönetimi İsraillilere karşı "sert konuşuyormuş" gibi görünürken, özellikle de 2024 başkanlık kampanyasının son düzlüğe girdiği bu dönemde Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e makul bir inkar edilebilirlik sağlamaya çalışıyor.

Biden yönetimi geçen yıl boyunca bu çelişkili tutumu sürdürdü. Seçime sadece günler kalmışken ve anketler yarışın son derece yakın olduğunu gösterirken Biden, Demokrat Parti seçmenlerini yanında tutmak için elindeki her yöntemi kullanıyor.

Ancak Austin/Blinken mektubunun sızdırılması bir çaresizlik eylemi gibi algılandı ve yakışıksız bir tutumdu. Birkaç hafta önce basında çıkan haberlerde Bakan Blinken'ın İsrail'in Gazze'ye yardım sevkiyatını engelleyip engellemediği konusunda Kongre'ye yalan söylediği ortaya çıkmıştı. [2] Sadece birkaç gün önce de Blinken'ın İsrail'in yardım araçlarını hedef almasını kabul ettiğine dair haberler çıkmıştı. [3] Mektubun sızmasından bir gün sonra Politico, Biden yönetiminin Orta Doğu'daki insani meselelerden sorumlu özel temsilcisi Lise Grande'nin "...Ağustos ayında yardım gruplarına, ABD'nin İsrail'e gıda ve ilaç girişini engellediği için silah vermeyi düşünmeyeceğini söylediğini" bildirdi.[4] Bu arada Biden, ABD'nin kendi hava savunma sistemlerini, bunları kullanacak ABD askerleriyle İsrail'e gönderdi. [5]

Bu raporların hiçbiri geçen yıl boyunca Gazze'deki gelişmeleri takip edenler için şaşırtıcı değildir. Aksine bu durum uzun zamandır aşikar olan bir şeyi teyit ediyor. Biden yönetiminin geçen yıl boyunca Gazze'ye yönelik benimsediği temelde samimiyetsiz yaklaşım sağlam bir şekilde yerleşmiş durumda ve anlaşılabildiği kadarıyla Kamala Harris de bu politik duruşun sürdürülmesine açıkça ve isteyerek katılım sağlıyor. [6]

Dış politika hiçbir zaman kilit faktör olmadı ama...
ABD başkanlık seçimlerinde dış politikalar medyanın ilgisini çekebilir, ancak vatandaşlar nadiren yalnızca bu tür konulara göre oy kullanırlar. Bunun yerine, seçmen davranışını en çok etkileyen konulara ilişkin anketlerde ekonomi ve diğer yerel konular genellikle daha üst sıralarda yer alır.

Öte yandan, seçimlere çok az kalması nedeniyle, dış politika sonucu belirlemede etken olabilir. Çünkü bir veya iki kilit eyalet her iki aday için de zafer marjını sağlayabilir.

ABD Seçiciler Kurulu
Bu noktada okuyuculara ABD başkanlık seçimlerinin halk oylamasıyla belirlenmediğini hatırlatmak gerekiyor. Bunun yerine, her eyalette halk oylamasının galibi, Seçiciler Kurulundan önceden belirlenmiş sayıda bir oy alır. Bu sayı eyaletin nüfusuna göre belirlenir ancak her eyalet en az üç oy alır. [7] Buna birkaç küçük istisna mevcuttur [8] ancak genel olarak bir eyaletin tüm seçici kurul oyları o eyaletin halk oylamasının galibine gider. Seçiciler Kurulu oylarının çoğunluğunu alan aday daha sonra galip ilan edilir.

Seçiciler Kurulu 25 yıl öncesine kadar ABD tarihinde önemsiz bir rol oynuyordu. Aslında halk oylamasının galibi Seçiciler Kurulunu kaybedebilir ve dolayısıyla seçimi de kaybedebilir. 2000 yılında Demokrat Al Gore halk oylamasını kazanmış ancak Seçiciler Kurulunu kaybederek Cumhuriyetçi George Walker Bush'u başkan yapmıştı. 2016 yılında ise Demokrat Hillary Clinton halk oylamasını büyük bir farkla kazanmış ancak Seçiciler Kurulunu Cumhuriyetçi Donald Trump'a kaptırmıştı.
Son yıllarda demografi ve iç politika birleşerek bazı eyaletleri Amerikan deyimiyle "salıncak eyaletler" haline getirdi. Bu eyaletler büyük oy oranlarına sahip olmakla birlikte aynı zamanda bu eyaletlerin seçim sonuçlarının tahmin edilmesini zorlaştıran kentsel ve kırsal seçmenlerin bir karışımına sahiptir. Bu seçim döngüsünde Georgia, Kuzey Carolina, Pennsylvania ve Wisconsin gibi eyaletler bu kategoriye giriyor ancak bir başka salıncak eyalet farklı bir nedenle dikkati çekiyor.

Michigan ve Gazze
Michigan, Demokrat Partinin Bağımsızlar hareketinin, yani genellikle sadık Demokrat Parti seçmeni olan ancak Biden yönetiminin Gazze çatışmasına ilişkin tutumu ve ABD'nin İsrail'e silah sevkiyatını durdurmayı reddetmesi nedeniyle ya oy vermeyeceklerini ya da üçüncü bir parti adayına oy vereceklerini açıkça ifade eden, çoğunluğu Arap ve/veya Müslümanlardan oluşan bir seçmen blokunun evidir. [9]

Şu anda Michigan'da adaylar kimin kazanacağı hakkında bir öngörüye mahal vermeyecek derecede birbirine yakın görünüyor. Ancak Trump 2016'da Michigan'ı 10 binden biraz fazla oyla kazanmıştı. 2020'de Trump Michigan'daki oy sayısını 350 binden fazla artırdı ancak Biden onu 150 bin oyla geçti. Michigan'ın 2020'deki katılım oranı da 2016'dakinden yüzde 8 daha yüksekti. Bu veriler, Michigan'da hangi adayın kazanacağını katılım oranının belirleyeceğini gösteriyor ve Michigan'da çıkacak sonuç bir sonraki ABD Başkanının kim olacağını belirleyebilir.

Michigan aynı zamanda Amerika'nın en büyük Arap ve Müslüman nüfuslarından birine sahiptir. Çoğu tahmine göre eyalette 300 binin üzerinde Arap ve Müslüman nüfus yaşıyor. Bu sayı Biden'ın 2020'deki zafer marjının son derece üzerindedir ve son haftalarda yaşanan olaylar Biden yönetiminin Gazze'ye yönelik duruşunun ve Kamala Harris'in bu duruştan ayrılmayı reddetmesinin Michigan'da Demokrat Partiye verilen desteğin azalmasını tetiklediğini gösteriyor.

Bağımsızlar hareketinin yaklaşımı ya üçüncü bir partiye oy vermek ya da Trump'ın Müslümanlar ve göçmenlerle ilgili geçmişteki açıklamaları nedeniyle hiç oy vermemektir. Ancak Michigan'daki bazı Arap ve/veya Müslümanların Trump'ı kucakladığı görülüyor. [10] Trump'ın İsrail yanlısı duruşu Biden veya Harris'inkinden daha radikal olsa da, bu fırsatın farkında olan Trump, Michigan'daki Arap ve Müslüman seçmenlere aktif bir şekilde kur yapıyor. [11]

HABER KAYNAĞI : AA
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.