AFET ZARARLARINI BOYUTU KAMU YÖNETİMİNİ YENİDEN ELE ALMAYI GEREKTİRİYOR-2
AFET ZARARLARINI BOYUTU KAMU YÖNETİMİNİ YENİDEN ELE ALMAYI GEREKTİRİYOR-2- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
İnsanımız uluslararası standartlarda çalışabilir niteliğe sahiptir. Ama ülkemizdeki iş çevresi kültürü bazı yerlerde zayıf kaldığından dışarıdaki verim içeride alınamamaktadır. Zira bir sistemin başarıya ulaşması güvene dayanır. Bazı kurum ve kuruluşlarda yanlış olan veya yanlış giden şeyden menfaat umma peşinde olanlar vardır. Mesela, deprem bunun örneğidir. Bazıları böyle büyük bir afetin boyutunu görmeden veya kasıtlı olarak görmeyerek, dar kapsamdaki eksiklikleri veya ihmalleri adeta büyüteç ile sunmak peşinde olanlar vardır. Örnek olarak, Konya Belediyeleri, başta büyük şehir ve ilçeler ile KOSKİ bölgede özellikle Hatay’da işler yapmaktadır. Su temini konusunda yapılan çalışmalar fevkalade takdire şayandır. Ancak aynı hassasiyeti, deprem beklentisi olan İstanbul’da, İSKİ’nin de o devasa boyutu ve gerçekten nitelikli elemanlarıyla o bölgede hem bölge için çalışmalar yapması hem de depremden elde edilen tecrübelerin İstanbul için simüle edilmesi beklenirdi. Ülkemizde siyasi kültür maalesef kurum kültürü ve tecrübesini hemen kısa sürede yerle bir etmektedir. Uzun sürede yetişen nitelikli kadrolar bir yazı ile fonksiyonsuz hale getirilmekte, yeterli çalışması olmayanlar da bir anda kendilerini çok önemli pozisyonlarda bulabilmektedir. Halbuki hiçbir gelişmiş ülkenin demokrasi kültüründe ve sisteminde böyle bir uygulamaya asla yer verilmez.
Sözkonusu çalıştayda üzerinde durulan bir konu da ülkemizdeki barajların ve göletlerin muhtemel riskleri üzerinde çalışma ihtiyacıdır. Doğal afetler ve endüstriyel kazalardan dolayı ortaya çıkabilecek pek sorun için ciddi planlamalar yapılmalıdır. İş süreklilikleri planlanmalıdır. Burada sadece malzeme ve kurum hazırlama yeterli olmayıp, çalışanların eğitimi üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Mesela bazı itfaiyeler, sürgün yeri kabul edilmektedir. Terlikle işte yapan itfaiyecilere rastlanmaktadır. Risk değerlendirme, risk algı, risk kayıtları sürekli güncellenmelidir. Büyük endüstriyel kazaların altındaki sebep çoğu kez çok basit sebeplerdir veya ihmallerdir. Bu nedenle, sebep analizleri yapılmalıdır. Yapıları inşa sürecindeki ciddiyet kadar bunların işletilmesi önemlidir. Usule uygun işletme esas alınmalıdır. Yine projelerin sonu da dikkate alınmalı, fabrika veya işletme kapatıldığında bunun etkisi çevre etki değerlendirme raporlarında yer almalıdır. Bizde bu konuda daha hassasiyet çok zayıftır. Mesela şantiyesini kapatan taş ocakları, kum ocakları, hatta yapı şirketleri enkazları bırakarak işlerini terk etmekteler. Yine yapılan hizmetlerin sonuçları dikkate alınarak insana ve çevreye zarar verenler konusunda dikkat edilmelidir. Acil durumlarda uluslararası kriz sistemleri devreye girmektedir, buraya da hazırlıklı olunarak yöneticilerin yetkinlikleri sağlanmalıdır. Ayrıca yedekleri de belirlenmelidir. Sanayi tesislerinin civarlarındaki halk ve yerleşimlerle destek mahiyetinde çalışmalar yapılmalıdır.
Krizlere karşı hazırlıkta merkezi yönetim ile alt birimlerin koordinasyonu iyi düzenlenmeli ve yereldekilere güven verilmeli, onların da güvenleri alınmalıdır. Bu konudaki çalışmalarda gerçek bir sınav sistemi getirilmelidir. Mesela kriz masasında görev alacak bir yetkili sınava tabi tutularak telsizden bilgileri derleyip derlemediği ölçülmelidir. Zira bu becerisi ve yeteneği olmayan birisine görev vermenin kurumu felç etmekten başka hiçbir anlamı yoktur.
Afet sonrasında enerji nakil hatları ayrı bir konudur. Enerji arzı, enerjide sürdürülebilirlik ve ekonomik fiyatlandırma bu alanın önemli başlıklarıdır. Bu kapsamda enerji dağıtım firmalarının nitelikleri gözetilmelidir. Gerçekten özelleştirme burada bir çare olmuş mudur? Yoksa kaosa mı neden olmaktadır? Afet dönemlerinde enerji kullanımı sorunları artmaktadır. “Yerinde üret, yerinde tüket” modeline geçilebilir. Zira nakil hatlarında önemli sıkıntılar çıkabilmektedir. Enerjinin depolanması ve dönüşümü de ayrıca değerlendirilmelidir.
Afet sonrası ekonomik kalkınmada teknolojik gelişme seyrinde, devletin sektör oyuncusu gibi davranması yerine devletin düzenleyici ve denetleyici rolünün esas alınması üzerinde durulmuştur. Devletin öncülüğündeki teknolojik gelişmeler sınırlı kalmaktadır. Bu sebeple AFAD başta olmak üzere resmi kurumların altyapılarının tamamen kendilerine yönelik olmasından ziyade açık veri stratejisi tercih edilmelidir. Öngörülebilir bakım ve yerinde müdahale ile yeni önlemler alınarak bu konuda dünyada lider duruma bile gelmek mümkündür. Bilindiği gibi pek çok Avrupa ülkesi veri toplamaya büyük değer vermektedir.
Sanayi tesislerinin aynı bölgede olması önemli bir handikaptır. Belki sanayileşmenin ilk sıralarında belli bölgeler daha cazipti, ama bugün Anadolu’nun önemli bir kısmı boştur ve sanayi bölgeleri için elverişlidir. Sanayi kümelenmesi oluşturulması, ulaşım için planlar hazırlanması ile sanayileşme ülkede dengeli bir hale getirilebilir.
Afet zararlarının telafisinde kamu kesimi yanında özel sektör ve üçüncü sektör olarak bilinen vakıflar ciddi katkı sağlamaktadır. Bizim inancımız ve kültürümüzde yardımlaşmaya büyük değer verilmektedir. Afetin ilk günlerinde yoğun bir yardım hevesi zamanla yerini ilgisizliğe bile bırakmaktadır. Böyle davranma yerine afet sonrasında iyileşme döneminin sonuna kadar yardımların düzenli olmasına özen göstermek gerekir. Bu konudaki sivil toplumun etkinliği önemli görülmektedir. Ancak bunlara ilgili veri eksikliği de söz konusudur.
Yaşanılan son büyük felaket ve diğer felaketlerden, hem kamu yönetimimizde hem de özel sektörde kurumlarda ve çalışanlarda anlayış değişikliğine sebep olacak biçimde ders almak herkesin üzerinde anlaştığı husustur. Bu doğrultuda sağlam iradeli olmak gerekir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.