Günümüz dünyasında teknolojiyle birlikte ekran her birimizin hayatında daha fazla yer edinir oldu. Elbette çocuklarımız da bundan nasibini aldılar. Telefon, tablet, televizyon, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin kullanımı artık çok daha küçük yaşlara kadar indi. Çocuklarının bu araçları nasıl da ustalıkla kullandığını gururla anlatıp " Bak nasıl da çeviriyor ekranı nasıl zeki?!" diyen ebeveynlerin yanı sıra onları ekran başından alamadıklarından yakınanlar da çok. Çeşitli araştırmalara göre özellikle 0-3 yaş arasındaki dönemde ekran başında geçirilen süre ne kadar fazla ise; dikkat, iletişim, istekleri erteleyebilme, davranışlarını kontrol edebilme becerileri de o kadar düşük oluyor. Ekran karşısında geçirilen süre arttıkça uyku bozukluklarının, obezitenin ve internet-oyun bağımlılığı gibi sorunların da sıklığında dramatik bir artış olduğu da dikkat çekici bulgulardan. Özellikle 2 yaş öncesinde televizyon, tablet ya da akıllı telefon, tüm ekranların çocuk için “toksik” (zehirli) olduğu uzmanlarca vurgulansa da çevremizde elinde tablet-telefon dolaşan miniklerin sayısındaki dehşet verici artıştan ebeveynlerin bu uyarılara uymayabildiği ya da uyamayabildiği sonucunu çıkarmak yanlış olmaz. Bu durumun nedenlerinden biri biz çocuk ruh sağlığı uzmanlarının konuya yeterli dikkati çekemeyişleri olabilir ki bu eksiği bir nebze olsun giderme çabası bu yazının en önemli sebeplerindendir. Bunun yanında son zamanlarda sıklıkla "tablet vermezsem yemiyor aç kalıyor, uyumuyor, sakinleşmiyor, çok öfkeli ve yaramaz oluyor" gibi ifadelerle karşılaşıyorum. Evet gerçekten de her tür ekran, orada hızla değişen renkler-şekiller, buna eşlik eden sesler çocukların çok ilgisini çekiyor, onları ekrana adeta hipnotize edip sakinleştirici etki yaratıyor. Bu “takılma-hipnotize olma” hali sırasında yemeyen çocuğa yemek “yedirilmiş”, yerinde duramayan “oturtulmuş” oluyor. Ancak bu durum sıklıkla bir kısır döngü de yaratıyor. Çocuk ekrana kilitlenmiş, dünyadan kopmuş hali ile yemeyi, oturmayı, beklemeyi deneyimleyemiyor, dolayısı ile öğrenemiyor! Bu becerilerin gerekli olduğu ortamlarda yine ekrandan medet umuluyor ve kısır döngü pekişiyor. Bu kısır döngüye giren çocuklarda zaman içerisinde çok daha ciddi zihinsel problemlere rastlanabiliyor. Örneğin son zamanlarda yapılan araştırmalara göre sağlıklı doğan bebekler 0-3 yaş aralığında yoğun ekrana maruz kalıyorlarsa sonradan gelişen "otizm" e sebep olabiliyor. İsmine duyarsızlaşma, göz teması kuramama, tekrarlayan davranışlar başladığında anne-baba bir şeylerin ters gittiğini fark ediyor ve bizlere başvuruyor. Çeşitli tetkiklerle incelendiğinde otizm tanısıyla rehabilitasyona başlama zorunluluğu gerektiriyor. Evet sonuçlar bu kadar ağır olabilir!
Çocukların ekran ile ilişkilerinin erken yaşlardan itibaren yetişkin denetiminde olması ve belli kurallarla düzenlenmesi gerekliliğinde hem fikir olduysak bir kaç pratik bilgi ile yazımı sonlandırmak isterim:
1-Çocuklar her konuda olduğu gibi ekran ile ilişkide de söylediklerimizi değil davranışlarımızı dikkate alırlar. Anne babaların kendi ekran kullanımlarını çocuklara örnek olacak şekilde düzenlemeleri ilk öncelikleri olmalı.
2- 3 yaşından küçük çocuklar TV, bilgisayar, tablet, akıllı telefon vb. ile hiç temas etmemeli.
3- 3-5 yaş arasında günde 20-30 dakika ile başlanarak günde 1 saat, 5 yaş sonrası günde 2 saat aşılmamalı. Bu sürenin tüm ekranlar için toplam süre olduğu unutulmamalı. Özellikle küçük yaşlarda çocuk ekran karşısında yalnız bırakılmamalı. Bir yetişkin izlenen, oynanan ile ilgili yorum ve sorularla çocuğa eşlik ederek çocuğun ekran dışı dünya ile iletişimini sürdürebilir. Nicelik kadar nitelik de önemli elbette. Çocuğunuz ne izliyor, hangi oyunları oynuyor; ekranda izlediklerine, oynadıklarına nasıl tepki veriyor? Ekran zamanı bittiğinde yeni fikirler, bilgiler, deneyimlerden konuşmaya hevesli, sorular soran, iletişimli bir çocuk mu var karşınızda, yoksa hırçın, sinirli, içe kapanık bir halde mi? Çocuğunuz neden belli bir medyayı tercih ediyor, onda ne buluyor? O günkü iletişiminiz nasıldı, birlikte oynadınız, sohbet ettiniz, zaman geçirdiniz mi yoksa zamanın çoğunda ekranlarla baş başa mıydı? Bu soruların yanıtı size ekran saatinin çocuğunuz için verimli olup olmadığı hakkında fikir verebilir. Çocuğun izleyeceği programı, oynayacağı oyunu önceden incelemeniz uygunsuz içerik barındırdığını fark ettiğiniz bir program ya da oyunu sonradan yasaklamanızdan çok daha kolaydır. Uygun olduğunu düşündüğünüz programı birlikte izlemek, favori oyununu onunla oynamak hem size daha kapsamlı fikir verecek hem de ilişkinizi güçlendirecek bir etkinlik olacaktır.
4- Ekransız alan ve zamanlar belirlenmeli. Örneğin, “yemek masasında telefon, tablet yok”, “uykudan 1 saat önce ekran yok” gibi. Bu kuralların siz dahil tüm aile fertleri için geçerli olması çocuğunuza örnek olmak açısından özellikle önemli. Çocuğun uyuduğu odada TV ve bilgisayar bulunmamalı; tablet, telefon bu odada tutulmamalı.
5- Bu cihazların kullanımı ödül olmamalı.
6- Çocuğun bir spor ya da sanat dalı ile uğraşması, hobi edinmesi teşvik edilmeli.
Son olarak, saydığım bu temel prensipleri uygulamaya koymak için en uygun zamanın olabilen en erken zaman olduğunu belirteyim. Zor mu olacak? Elbette! Ama anne babalar kendi rahatları yerine çocuklarının yararını tercih ederek daha ne zorlukları göğüslerler değil mi?
Unutmamalı; bugünler asla geri dönmeyecek, özlenecek, isterim ki gururla yad edilsin, pişmanlıklarla değil. Sevgilerimle...