ÇÖL GEMİSİ…-Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Antik zamanlardan bugüne kadar ticaret yolları üretilen ürünlerin yetiştirildikleri yerden satılacakları yere götürülmesi için geliştirilmiştir. Anadolu coğrafyası üzerinde de İpek yolu, Kral yolu gibi birçok önemli ticaret yolu bulunur. Bu ticaret yolları üzerinde de hanlar, kervansaraylar kurulmuştur. Önceleri askeri savunma amacıyla yapılan kervansaraylar, Anadolu Selçuklu devleti zamanında da devletin kaleleri olmuştur. Zamanla artan ticaret ve dini ihtiyaçların karşılaması için de kullanım amacı genişletilmiştir. Önemli ticaret yolları üzerinde tuz taşıyan deve kervanları, bu kervansaraylarda konaklamış, dinlenmiş ve ertesi sabah yeniden yola çıkarak bir sonraki kervansaraya varıncaya dek yolculuğunu sürdürmüştür. Kervanlar, konar-göçer olduklarından eksik gıda malzemelerini genellikle kaleden, handan ve kervansaraylardan temin etmişlerdir. Geriye kalan eksiklikler de kervan yolunda tamamlanmıştır
Kervanlarda yolculuk sırasında çoğunlukla develer tercih edilmiştir. Deve, tarih boyunca yük taşımada kullanılmış, uzun menzilleri aşan binek hayvanıdır. Devenin açlığa ve susuzluğa dayanıklılığı sayesinde insanlar uzun yolları aşmışlardır.
Develer, yükçe binek hayvanı olarak kullanıldığı gibi; yünü, sütü, derisi ve eti içinde beslenir. Develerin ayakları büyük olduğu için çöl aşmak gerektiğinde at yerine tercih edilmiştir. Bu nedenle deve, Araplar arasında “çöl gemisi” olarak anılmaktadır. Günde on saat yol alan, 41 derece sıcaklığa kadar terlemeyen develer; gün içerisindeki aşırı sıcaklık farklarına ve uzun süre susuz kalmaya karşı dayanıklıdır. Kirpikleri uzun ve çift katlı, göz kapakları üç perdeli olan deve, çöldeki güçlü kum fırtınasından da etkilenmez. Tek hörgüçlü deve “Arap devesi”, çift hörgüçlü Asya devesi “Horasan devesi”, en iyi koşan deve ise “Hecin devesi” olarak adlandırılmaktadır.
Develer yük taşımanın dışında keyif amaçlı yarış ve güreş için de kullanılır. Özellikle Arap yarımadasında popüler olan bir etkinliktir. Ülkemizde de genelde iç ege bölgesinde deve güreşi yapıldığı görülür.
Deve ayetlere de konu olmuş mübarek bir hayvandır. Ancak oldukça inatçı olduklarından istemedikleri bir şeyi yaptırmak neredeyse imkânsızdır. Ayrıca kendilerine yapılanı da asla unutmazlar. “deve kini” sözü de buradan gelmektedir.
Deveye şikâyetin nedir diye sormuşlar; “Sırtımdaki yük umurumda değil ama kervanın başında eşek yok mu o çok zoruma gidiyor” demiş. Devenin tüm fiziksel üstünlüklerine karşın kervanı önde çekenin eşek olduğu gerçektir. Ancak eşeği de yoldan çıkaran “sıpası” dır.
Devenin yavrusu bir gün annesine sormuş;
-Sırtımızdaki tümsek ne işe yarar? Neden başkalarında yok bizde var?
+Anne cevap vermiş; Uzun yolculuklarda gıda, su ve yağ ihtiyacımızı gidermek için depo görevi görür.
-Peki ayaklarımız neden büyük ve geniş?
+Çöldeki kumlara batmamak için.!
-Kirpiklerimiz neden uzun ve çift katlı?
+Çöldeki kum fırtınasında gözümüze kum taneleri kaçmasın diye.!
Deve yavrusu dayanamamış, annesine dönmüş ve "Peki bu hayvanat bahçesinde bizim ne işimiz var? ya..!" demiş…
Sözün özü kâinatta her şey özeldir ve bir amaç için yaratılmıştır. Bir zincir gibi her canlı birbirine bağlıdır. Biri olmazsa diğeri olmaz. Doğanın dengesi ve düzeni kuralına göre çalışır. İnsanoğlu doğanın dengesine ihanet ederse, hak edeni hak ettiği yere koymazsa ve doğaya aykırı davranırsa tüm düzeni alt üst etmiş olur. Adalet, eşitlik, hak ve hakkaniyet yerini bulmamış olur. Taş yerinde ağırdır.
“Balığa denizden başkası azaptır”. Mevlâna
Her insan kendi değerini ve nereye ait olduğunu bilmelidir. Birey kendine değer vermezse kimse ona değer vermez. İkili ilişkilerde insan kendini ikinci plana atmamalı, her şeyden önce kendinin nerden geldiğini ve ne olduğunu bilmelidir. Başkaları üzülür diye kendini üzmeyi bırakabilmelidir.
İnsan, herkese saygı gösterdi, herkese değer verdi ama birisini unuttu, kimi?
Tabii ki kendini…
“Senin gönlün değişirse, dünya değişir”. Şems
Gönül dolusu selamlarımla…
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ