DEPREM VE ARDINDAN YAŞANANLAR
DEPREM VE ARDINDAN YAŞANANLAR- Mustafa DEĞİRMENCİ- Yeni Meram Gazetesi
Değerli Okurlar; Takvimler 6 Şubat 2022’yi, saatler ise 04:17’yi gösteriyordu. Binlerce yurttaşımız olacaklardan habersiz belki de son kez sevdiklerine iyi geceler deyip uyumuşlardı. O elim geceden bahsediyorum elbette. Ne ekonomi, ne siyaset, ne EYT, ne yapılandırma ne de başka bir konu. Bugünkü gündemimiz ülkemizin aslında en büyük gerçeği olan deprem. Kanayan yaramız, hep unuttuğumuz ve her defasında hazırlıksız yakalandığımız bu büyük felaket! Merkez üstü Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesi olan ve toplamda 10 ilimizin etkilendiği ve cumhuriyet tarihimizin şüphesiz en büyük yıkımı ile karşı karşıya kaldığımız o acı gece... Bir deprem düşünün ki 7.7 şiddetinde olsun ve 60 saniye sürsün. Artçısı bile 7.4 şiddetinde olsun ki dünya tarihinde bile artçısı bu kadar yakın zamanda ve bu kadar şiddetli olan deprem sayısı oldukça az. Yakın tarihte yaşanan Van ve İzmir depremlerinden kıyaslanmayacak derecede büyük bir depremden bahsediyoruz. 17 Ağustos 1999 depremine bakıyorum 7.4 şiddetinde olmuş ve 45 saniye sürmüş. Yani en yakın kıyası burdan yapabiliyoruz , o bile bugün yaşanan depremin şiddet ve süre olarak arkasında kalıyor. Bugünkü yazımda değinmek istediğim bazı konular var…
İlk olarak müteahhitlerden söze başlamak istiyorum. İzmir depreminde de burda aynı şeylerden bahsetmiştim, üç kuruş fazla para kazanacaksınız diye çalarak yaptığınız inşaatlarınız bugün binlerce insanın mezarı oldu. Hadi sizlerde merhamet yok diyelim, peki bu ülkede 416 sayfalık deprem yönetmeliği neden var diye sorarım sizlere? Merak edenler internet üzerinden bu yönetmeliğe ulaşabilirler, teknik konular yazsa da bir yapının A’dan Z’ye hangi şartlarda inşa edilmesi gerektiği matematiksel formüllere dayandırılarak anlatılmış. Ve bunun denetimi yapı denetim şirketlerine devredilmiş. Müteahhit çalmak istese bile yapı denetim firmalarının buna engel olması gerekiyor. Sistemin işleyişi bu şekilde fakat ortada yine bir boşluk var. Bu boşluğun adı ise “ vicdan“ . Demek istediğimi hepiniz anlamışsınızdır diye düşünüyorum, parayı ver her kapı açılsın sana. Bu durum da maalesef ülkemizin gerçeği. Yönetmelikmiş , matematiksel formüllermiş , sağlam yapılarmış kimin umrunda. Herkes cebine giren paranın derdine düşmüş, vatandaşı zerre düşünen yok. Etrafınıza bir bakın, hangi inşaat firması zemini kazdıktan sonra zeminde güçlendirme , fore kazık vb. işlemler yapıyor ? Zemini güçlendirip, daha sağlam bir bina yapmak kaç müteahhidin derdi olmuş ? Temeli kaz paldır küldür inşaata başla, bu böyle olmaz olmamalı. Bu arada lafımız elbette işini düzgün yapan firmalara değil , lafımız insan hayatını hiçe sayanlara.
Devletin ise burda alması gereken en etkili tedbir binanın yapım aşamasından anahtar teslimine kadar denetime tabi tutulmasıdır. Bilirkişiler kontrolünde her bir katta yapılan işlemlerin tek tek kontrolü sağlanmalıdır. Ve bina iskan alınmasına müteakip en az 20 yıl süreyle müteahhit ve yapı denetim şirketi tarafından garanti altına alınmalıdır. Bu denetim ve kontrol mekanizmasının yetersiz kaldığı durumlarda ise garanti süreci içerisinde olabilecek tüm zarar ve deformasyonlar müteahhit ve yapı denetim firmalarına yüklenmelidir. Tüm bu prosedür içerisinde gerçekleşebilecek bir olumsuzlukta ( özellikle deprem ) müteahhit, yapı denetim firması ve kontrolörler cinayete teşebbüs suçundan yargılanmalıdır. Netice de bu kadar denetim ve kontrolün ardından hala eksiklik varsa ve bu eksiklikten dolayı depremde bu binalar çöküyorsa bunun adı ancak cinayete teşebbüs olabilir. Bakın bakalım tüm bunlar yapıldıktan sonra kimse bir şey çalabiliyor mu ya da riske girebiliyor mu?
İkinci olarak ise kim ne derse desin deprem konusunda akıllanmadığımız ya da umursamadığımız gerçeğidir. 2017 yılında AFAD, MTA ve 5 Üniversitenin çalışmasıyla deprem haritamız güncellenmiş. Öncesinde de aynı fay hatları aynı rotalarda görünse de bazı noktalardaki riskler azalmış, bazı noktalardaki riskler ise çoğalmış vaziyette görünüyor. Şimdi size iki isim vereceğim; Prof.Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Celal Şengör. Çok değerli iki bilim insanından bahsediyorum. Naci bey 3 yıl öncesinden burada böyle bir hareketliliğin olabileceğini bildirmiş ama sonuç olarak kendisinin görüşleri yok sayılmış. Hatta yetmemiş TBMM’de kurulan Deprem Araştırma Komisyonuna bile bu iki isim çağrılmamış. Bu komisyonları kim kuruyor veya kim yönetiyorsa bu iki değerli bilim adamını o komisyonda görevlendirmemek için ya kör olmak ya da art niyetli olmak gerekir. Hadi bunları da geçtim, hep mi hazırlıksız yakalanacağız biz bu işlere? AFAD başkanı çıkmış “10 bin AFAD personeli bölgede çalışma yapıyor“ diye açıklama yapıyor. Yani akıl alır gibi değil, böyle bir deprem coğrafyasında yaşayıp sadece 10 bin personelle mi kurtaracaksınız insanları ? Gerekli makine ve teçhizat neden bu kadar yetersiz? Son zamanlarda yaşanan depremlerden sonra hiç kimse çıkıp demedi mi kardeşim hadi binaları güçlendiremiyoruz bu iş maliyetli , bari enkaz altında kalan insanlar için personel yetiştirelim makine ve teçhizatımızın sayılarını yükseltelim diye ? 48 saatten fazla süre geçmiş hala el değmemiş enkazlar var , millet depremden ölmediyse enkazın altında açlıktan , susuzluktan ve soğuktan ölüp gidecek. 100 yılın Türkiyesinde şu yaşanan çaresizliği hiçbir kelime vallahi anlatmaya yetmiyor. Medyada mucize kurtuluş haberleri geziyor , hemen yanındaki enkazda Allah’ın kulu yok. Ne güzel değil mi ? Sesini duyurabildiysen ya da sosyal medya kullanabiliyorsan bir ihtimal kurtuldun. Öteki türlü kaderine razı geleceksin. Neden ? Çünkü devletin imkanları seni o enkazın altından çıkarmak için yetmiyor. Devlet maalesef bu deprem sınavında sınıfta kalmıştır. Size çaresizliği ben anlatamam değerli okurlar; size çaresizliği o enkazın altında sevdiklerinin sesini duyarken onlara ulaşacak gücü olmayan ve devletten saatlerce yardım alamamış insanlar anlatabilir. Size çaresizliği o enkazın altında hareketsiz saatlerce yatan insanlarımız anlatabilir. Size çaresizliği kurtulsa dahi her şeyini kaybetmiş insanlar anlatabilir.
Ve son olarak bu felakete dair bahsedebileceğim tek iyi bir şey varsa o da toplumsal birlikteliğimizin ve dayanışma gücümüzün ne kadar üst seviyede olduğudur. Tüm ülke tek bir yürek olmuş malıyla , parasıyla , kanıyla hatta canıyla destek vermeye çalışıyor. Yüzlerce yardım tırı , iş makineleri giysi kıyafet özetle lazım olacak her ne var ise seferber olmuş bir halk görüyoruz günlerdir. Kızılay başkanı bile kan bağışının yeterli olduğunu , artık kan depolayacak yerlerinin kalmadığını açıkladı. Ben kendi adıma bu yüce milletin bir ferdi olmaktan bir kez daha gurur duyuyorum. Bu felakette az ya da çok demeden katkı da bulunan tüm yurttaşlarımıza teşekkür ediyorum. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet , yaralılara ise acil şifalar ve bol sabırlar diliyorum. Kalın sağlıcakla.. Saygılarımla…
-
EYMEN AYDIN2023-02-09 12:11:27Özgürce ve dürüstlükle yayımladığınız bu yazı için sizlere çok teşekkür ediyorum Rabbim ülkemize bir daha bu denli acıları göstermemesini temenni eder gerekli mecralar ve kurumların da artık bir ders almasını dilerim, saygılar...