Dubai Dünya İklim Zirvesi Raporu-1

Geçtiğimiz haftada (1-5 Aralık) Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi Dubai’de yapıldı.
“Gelecek Hükümetlere İlham Vermek ve Onları Etkinleştirmek” başlığında zirvenin amacı yer almaktadır:
Dünya Hükümetler Zirvesi, dünya çapında hükümetlerin geleceğini şekillendirmeye adanmış küresel bir platformdur. Zirve her yıl, insanlığın karşı karşıya olduğu evrensel zorlukları çözmek için inovasyon ve teknolojiden nasıl yararlanabileceklerine odaklanarak gelecek nesil hükümetlerin gündemini belirlemektedir. Dünya Hükümetler Zirvesi, hükümet, fütürizm (gelecek), teknoloji ve inovasyonun kesiştiği bir bilgi alışveriş merkezidir. Zirve, politika yapıcılar, uzmanlar ve insani kalkınmanın öncüleri için bir düşünce liderliği platformu ve ağ oluşturma merkezi olarak işlev görmektedir. Zirve, insanlığın karşı karşıya olduğu gelecekteki eğilimlerin, endişelerin ve fırsatların analizi için bir sahne işlevi gördüğünden geleceğe açılan bir kapıdır. Zirve aynı zamanda gelecekteki bu zorlukların üstesinden gelmek için yaratıcılığa ilham verecek yeniliklerin, en iyi uygulamaların ve akıllı çözümlerin sergilendiği bir arenadır.
Şehirlerin Geleceği ve Kentsel Ekonomik Büyüme başlıklı bu KPMG raporu, Dünya Hükümetler Zirvesi ile işbirliği içinde yayımlanmıştır. Sürdürülebilirlik, dayanıklılık, güvenlik, kapsayıcılık ve kültürel canlılığa yönelik vatandaş odaklı şehir planlaması yapan şehir liderleri, yöneticiler ve paydaşlar için pratik tavsiyeler sağlamayı amaçlamaktadır. KPMG Altyapı ve Şehirler Mükemmeliyet Merkezi'nde (Toronto) gerçekleştirilen tartışmalarda ortaya çıkan sorulardan esinlenilmiş ve önceki raporlar üzerine inşa edilmiştir: Şehirlerin Geleceği serisindeki KPMG-Dünya Hükümetleri Zirvesi belgeleri, Şehirlerde Dijital Dönüşüm İlkeleri (2022) ve Kamu Hizmetleri, Şehirler ve Teknoloji Üzerine Perspektifler (2019). Sunulan bulgu ve tavsiyelerin uzun ve interaktif bir ömre sahip olması; panellerde, çalıştaylarda ve medya platformlarında tartışmalara yol açması ve bu konulardaki tartışmaları yeni seviyelere taşıması amaçlanmaktadır. Günümüzün bağlamı kentler için ürkütücü bir bağlamdır. Engeller çok sayıda ve genellikle birbiriyle ilişkili: nispeten yüksek enerji maliyetleri, enflasyon ve faiz oranları; vasıflı işçi eksikliği; gelir ve sosyal kapsayıcılıkta artan eşitsizlik ve kitlesel göç. Bunlara ek olarak, varoluşsal tehditler (iklim değişikliği, siber güvenlik, yapay zeka (AI) ve küresel veya bölgesel çatışma), sürekli bir kesinti durumu olan 'perma-kriz' algısına yol açabilir. Özellikle birinci ve üçüncü dünyada (ancak gelişmekte olan ülkelerde daha az olmak üzere) şehre özgü sorunlar arasında şunlar yer almaktadır: azalan fiziksel altyapı, evsizlik, uygun fiyatlı konut eksikliği, küçük işletmelerin tehlikede olması, yeşil alan eksikliği ve güvenilir geniş bant eksikliği.
İki kısımdan oluşan raporun ilk kısmında şehirlerin geleceği başlığında şehir kimliği, yapılabilecekler, dijital hizmetle ile dijital başarın sağlanması ele alınmaktadır. Buralar da analiz yanında örnek olaylar Amsterdam, Paris, Hong Kong, Toronto gibi şehirler verilmektedir ikinci kısımda tedarik zinciri, emek konuları ve sermaye piyasaları işlenmektedir. Aşağıda yönetici özeti ile önerilerin çevirisi yer almaktadır.
Zorluklardan Öğrenmek: Şehirlerin ve Ekonomilerin Güçlendirilmesi başlığında; Pek çok hükümet önemli küresel, bölgesel ve yerel zorluklarla karşı karşıya kalmakta ve bunları mevcut üretim, ulaşım ve yerleşim biçimlerinin birer stres testi olarak görmektedir. Kamu kesimi liderleri ve toplumlar, yaşam sistemlerindeki mevcut eksikliklerden öğreniyor ve bunlardan kaçınmak için yenilikler yapıyor.
Sürdürülebilirlik, kapsayıcılık, esneklik ve yeni teknolojilerin sunduğu fırsat ve tehditlerle mücadele etmeye hazır olma, başarılı şehir girişimlerinin ortak özellikleridir.
Güçlü belediye kimliğinin ve olumlu, kültürel açıdan canlı ortamların geliştirilmesi, iş dünyasını, yatırımları, genç yetenekleri ve yüksek eğitim öğrencilerini çekerek bir kentin rekabet avantajını artırır. Çalışanlar giderek daha yaşanabilir hale gelen şehirlere geri dönüyor ve yüz yüze etkileşime giriyor.
Yaşam için gerekli ihtiyaçların yürüyerek, bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşılabileceği aşırı yerelleştirilmiş bir '15 dakikalık şehir' konsepti ortaya çıkmıştır. Krono-şehircilik teorisi, bir şehirde yaşamaktan alınan keyfin, şehir içinde seyahat etmek için harcanan zamanla ters orantılı olduğunu, şehirlerin giderek daha yaşanabilir hale geldiğini ve yüz yüze etkileşime girildiğini söylüyor.