HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN
HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN- Ümmü Gülsüm ETYEMEZ- Yeni Meram Gazetesi
Hoş geldin 11 ayın sultanı, gönüllere taht kuranı. Şimdiden ülkece sağlık sıhhat dolu bir Ramazan ayı geçirmemizi diliyor ve konuya geçiyorum.
Bir grup oruç tutarken kilo verdiğini söylerken diğer bir grup ise kilo almaktan yakınıyor. Dolayısıyla insanlar Ramazanda diyet noktasında iki kutba ayrılıyor.
Oruç Tutarak Zayıflamak Mümkün Mü?
Öncelikle sevgili okur arkadaşlar, bu mübarek Ramazan ayının amacının zayıflamak olmadığını hatırlatmak istiyor; sözlerime devam ediyorum.
Ramazan ayında uzun süreli açlıklar olacak dolayısıyla öğün sayılarımız, su tüketimimiz ve hareketimiz kısıtlanacak. Saymış olduğum nedenlerden ötürü ise metabolizmamız diğer aylara nazaran bir tık daha yavaşlayacak.
Yavaş metabolizma, yavaş kilo kayıpları demek olduğu için, bu ayda beslenmeye dikkat edilmediği sürece verdiğinizi sandığınız o kiloları ramazan ayı bitiminde hüsranla tartıda yine göreceksiniz.
Çünkü Ramazan ayında vücuttaki sıvı azalacak ve tartıda eksiler görmeye başlayacağız. Bu ilk zamanlarda bizi motive edecek fakat ramazan ayı sonrasında vücuttaki eksik sıvı yerine konulduğunda işte o zaman acı gerçekle yüzleşeceğiz.
Ramazanda Diyet?
Diyetin vakti zamanı olmaz, çünkü diyet dediğimiz şey, sağlıklı beslenme düzenidir ve bu düzenin işleyişi gerek oruç tutarken gerek bayramda seyranda gerekse doğum günü kutlamalarında iken öğrenilmelidir. Diyet sürecinde tamamen kısıtlı listeler uygulayan, pizza pasta görünce köşe kapmaca oynayan bireylerin diyet sonrası verdiklerini bir süre sonra geri alması kaçınılamaz; çünkü diyet dediğimiz biten bir süreç değil aksine sağlıklı bir yaşam stilidir.
Yani diyeceğim o ki beslenmeyi öğrenmek istiyorsanız bunun için en doğru zaman diye bir şey yok. Her gün; en doğru gündür aslında.
Ramazanda Beslenme
Pek çoğunuz sahura kalkmadan oruç tutuyor ki yapılan yanlışların babası budur. Sahura kalkıp dengeli bir öğün yaptığınızda gün içinde kan şekerinizin ani düşüşlerinin önüne geçmek daha kolay olacaktır ve metabolizmanızı aktif tutmuş olacaksınız. Erken kahvaltı olarak sahurda genellikle kahvaltı tarzı besinler tüketiliyor. Kahvaltılıkların yanında soframıza ekleyeceğimiz süt/yoğurt grubu ve meyve grubundan birer besin, hem tokluk süremizi uzatacak hem de gün içinde susuzluğumuzu azaltmaya yardım edecek.
İftarda uzun süre boş kalan mideye ağır yemeklerle yüklenmek, midede yanma, şişkinlik yapabilir; kabızlığa ve şeker/tansiyon oynamalarına sebebiyet verebilir. Bu nedenle orucu su ve iftariyelikler ile açıp ardından 1 kâse çorba tüketilmesi yumuşak bir giriş olacaktır. Çorba içiminden sonra verilecek olan 10-15 dakikalık molalar sayesinde ise tokluk sinyalinin beynimize ulaşması için zaman tanımış olacağız.
Yine sahur ve iftarda kızartmalardan, tuzlu, yağlı, şekerli besinlerden, salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş besinlerden kaçınmalıyız.
Yemekleri pişirirken kızartma yöntemi değil; ızgara, haşlama, fırın, buharda pişirme gibi sağlıklı pişirme teknikleri tercih edilmelidir.
Yavaşlayan metabolizmayı harekete geçirmek ve kan şekerimizi dengelemek için iftar ve sahur arasına ara öğünler serpiştirmek lehimize olacaktır. Bu ara öğünlerin sıklık, porsiyon ve içeriği kişiden kişiye değişkenlik gösterir.
İftar-sahur arasında gün içinde alamadığımız sıvıyı mutlaka tamamlamalıyız.
Son olarak ramazan pidelerine dikkat! Fırından sıcacık aldığınız bu pidelerin tüketim miktarına dikkat etmekte fayda var. 1 avuç içiniz kadar pidenin, 1 dilim ekmek (25 g) değişimine denk olduğunu hatırlatmak isterim.
Mutlu kalın, sağlıkla kalın..
Eğer siz de Ramazanda beslenmeyi öğrenmek istiyorsanız bilin ki, bir tık uzağınızdayım!
DYT. ÜMMÜ GÜLSÜM ETYEMEZ
@dyt.ummugulsumetyemez
İletişim: 0554 659 69 42
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.