Konya’nın kalbinin attığı yerlerden biri de Valilik Binası civarı ve bedesten çarşısının olduğu alan, “Hükümet Meydanı” olarak bilinirdi. Meydanı çevreleyen binaların alt katları dükkân, üst katları ise dişçi, avukat, terzi ve birçok meslekten insanların kullandığı küçük ofisler şeklindeydi. Bu meydanda daha çok kitap ve kırtasiye dükkanları da yer alırdı. Meydan aynı zamanda “Kırmızı Kitabevi” çevresi olarak da anılırdı.
Sene 1970-1975’ler, Kırmızı Kitabevinin önünde okullar açılmadan iki hafta önce seyyar kitap sergisi ve satış yeri açılır ve kitap takası yapılırdı. Ortaokul ve lise öğrencileri bir senelik eğitimleri sonrası kitaplarını bir köşeye ayırır, yeni dönem başlamadan iki hafta önce valilik önüne kurulan seyyar tezgahlara getirirdi. Eski kitaplarını getiren öğrenciler, yeni dönemde okuyacağı sınıfına göre kitaplarını seçerek değiş-tokuş yapardı. Yani ikinci el kitaplar takas edilir, alınır ve satılırdı. Burada satılan ve değiştirilen kitaplar okunmuş, yani ikinci el kitaplardı.
Meydanda hafta sonlarında ise, yeteri kadar paramız olmadığı için zamanın popüler Tommiks, Teksas gibi çizgi roman kitapları takas edilmek üzere getirilir, okuyamadığımız kitaplarla değiştirilirdi.
O zamanlar lisede okuyan abim ve arkadaşları da eğitim dönemi başlamasına yakın Hükümet Meydanında tezgâh kurarlar ve ortaklaşa kitap alım satımı yaparlardı. Ben de abimlerin yanında onlara yardımcı olurdum. Küçük yaşta sergideki kitapları inceler, ileride okuyacağım kitapların neler olacağını önceden öğrenirdim. Hayalimde gelecekte Cebir, Mantık ve Felsefe gibi büyük kitapları bende okuyacağım heyecanı sarardı. Küçük yaştakiler seneye hangi kitapları okuyacağını burada görür, hangi kitabı okuması gerektiğini büyüğüne sorar, o da küçüğüne tavsiyelerde bulunurdu.
Seyyar sahaf tezgâhı üzerinde yeni basılan kitap pek olmazdı. O zamanlar eğitim müfredatı çok sık değişmediğinden, okullarda yıllarca aynı kitaplar okutulurdu. Dönemlik ders kitaplarının dışında ilave kitap alacaksa, kitabın içeriği ve niteliğine göre ek ücret öderdi.
Öğrencinin seyyar tezgâhtan temin ettiği kitaplar öncesinde okunmuş olduğu için sayfalar arasında yer yer altı çizili bölümler ve kitap üzerine alınmış notlar yer alırdı. Kitabı alan bilirdi ki; kendinden önce birileri bu kitabı okumuş, süzgeçten geçirmiş önemli yerlerini çizmiştir. Kitabın okunmuş olması, yeni okuyacak olan biri için bir kılavuzdu aslında. O dönemler herkes kitabını temiz kullanır, yıpratmaz ve gereksiz yere karalamazdı. Kitabı ve defteri özenle korumak için de kitap kaplama kağıtları ile kaplar üzerine etiket yapıştırarak ismini ve okulunu yazardı.
Bir gün, köyden tanıdığımız olan çolak Kasım amcayı Hükümet Meydanında yanında bir çocuk, elinden tutmuş meydanı gezerken gördüm. Kasım amca varlıklı biri olmasına rağmen neden ikinci el kitap almak için bekliyordu, bunu öğrenmek için yanına gittim ve sordum. O da, “Kitap satan gençleri teşvik etmek ve sizlerden kitap almak için geldim” demişti. Anladım ki varlıklı olması onun nereden ve nasıl kitap alacağını belirlemiyordu. Amacı dayanışmayı ve paylaşmayı gösterebilmek aynı zamanda o coşkuyu artırmaktı. Meydanda kitap satan gençlerin coşkusu Kasım amcaya da yansımıştı, onun teşviki de gençleri heyecanlandırmıştı. O dönemlerde insanlık ve insanlar kıymetliydi, kitaplarda…
Kırmızı kitabevi esnafı ve çevre esnaflar, gençlerin kitap takası ve alış-satışlarından rahatsız olmazlardı. Dükkânın önünde sergi açan gençler ve çevre esnafı arasında bir bağ vardı. Öğle arası yemeği için birlikte Hayat Apartmanı altında yer alan “Hayat Tostçusu” ndan tost ya da meydanda “Hasan Kolonyaları” yanındaki “Azık Gıda” dan alınan çeyrek ekmek arası helva, yumurta yenirdi. Bedesten içindeki çaycıdan da çay içilirdi. Akşam olunca da tezgahtaki kitapları toplayıp bir koliye koyarak çevre esnaflara emanet edilirdi. Satılmayan kitaplar ise, sezon sonunda toplanır kitap alamayanlara hediye edilirdi. Hediye olarak alanlar da eğitim dönemi bittikten sonra geri teslim ederdi.
O dönem de, bizler kitap ve defter kıymeti bilen, kaplayarak, etiket yapıştırarak onu muhafaza eden gençlerdik. Çantamız olmasa da eğitim boyunca kitapları koltuğumuzun altında özenle taşırdık. Bizim için kitaplar, dostlar kadar kıymetliydi.
Mark Twain’ın dediği gibi;
“İyi dostlar
İyi kitaplar
Bir de huzurlu bir vicdan
İşte ideal hayat…”
Aslında eğitim okullarda verilse de gerçekte eğitim sokakta bir aradayken yaşanıyordu. Şimdi ne o kitapları alan ve okuyan kaldı ne de o kitapları satan gençler…
“Kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye?
Gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz kaç yol arkadaşı?
Ölenler, terk edenler, bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler…” Murathan Mungan
Selam ve sevgilerimle…
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ