Konya
°C
Yeni Meram

180 DERECE DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN SİYASİ, SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL KARŞILIĞI NEDİR? (1)

180 DERECE DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN SİYASİ, SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL KARŞILIĞI NEDİR? (1)- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
06.10.2021 01:17
05.10.2021 14:23
0
1863
ABONE OL

CHP dostlarıyla kurduğu ittifakın sağlayacağı başarıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, parlamenter sisteme geçerek kaldıracağını nakarat halinde tekrarlayıp duruyor.
Değerli dostlarım, akıl yürütme ve muhakeme yöntemiyle yakın geçmişteki eylem ve söylemlerine de bakarak bir analiz yapmak istiyorum.
İnsan organizmasının fizyolojik yapısının en önemli unsurlarından biri bellek/hafıza/anıların kayda alınmasıdır.
Nöron fizyolojisinde/işlevinde/işleyişinde üç tür bellek/hafıza kaydı vardır:
1-Kısa süreli bellek: Bazı anılar/bilgiler dakikalık, saatlik, günlük kayıtlar halinde belleğe kayıt edilir, kısa süre sonra silinir.
2-Orta süreli bellek: Bilgiler genelde haftalık, aylık kayıtlar şeklinde bellekte kalırlar. Öğrencilik dönemindeki ders çalışma sürecindeki kayıtlar böyledir. Onun için öğrenci bellek kaydının süresini uzatmak için sürekli konu tekrarları yapar.
3-Uzun süreli bellek: Bunlar aylarca, yıllarca, ömür boyu bellekte kalan anılar ve bilgilerdir.
Belleklerin kayda alındığı, saklandığı çekirdek olarak adlandırılan bir bakıma sayfalar diyebileceğimiz alanlar vardır. Bunların başında kayıt hacmi en fazla olan "amigdala" çekirdektir. Bunlar yedeklidir, biri dolunca diğerinde yer açılır, bir yandan da silme işlemi yapılır, bir bakıma bellekler temizlenir, bir başka ifadeyle unutma olgusu gerçekleşir. Bu yolla beyin yükten kurtulmuş olur. Zaten unutma olgusu olmasaydı insan beyni kısa sürede iflas ederdi.
Belleklerde en uzun kalan anılar travma etkisi en ağır olan anılardır. İkinci sırada ise mutluluk ve heyecan verici anılar yer alır.
Değerli dostlarım, niçin yazıma bilimsel bir açıklamayla başlama gereği duydum?
Belleğimizi/hafızamızı yokladığımız zaman, Osmanlının son zamanlarından günümüze kadar yaşadığımız siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, savaşlar, çatışmalar, isyanlar, kahramanlıklarımız, başarılarımız hafızamızda canlanmaktadır. Bugün geriye dönüp baktığımızda “Bu kadar büyük yanlışlar nasıl yapıldı ki?” diyerek hayıflandığımız, şaşırdığımız, belki bazılarımızın "Zamanın şartları bunu gerektirmiştir. "diyerek gerekçelendirdiği binlerce olayı sıralayabiliriz.
Hatanın, yanlışın olması doğaldır; zamanın, şartların zorlaması, korku ve endişenin baskın gelmesi sonucu bilerek ve isteyerek hata ve yanlışlar da yapılmış olabilir. Asıl olan o yanlışın tekrarına fırsat vermemek, yollarını kapatmaktır.
İmparatorluğumuz yıkılmış, topraklarımız işgal edilmiş, hastalıklar, yokluklar sarmış, tam da bu süreçte Gazi Mustafa Kemal başlangıçta İstanbul hükümetiyle işbirliği içinde yeni bir kadro kurmuş, istiklal mücadelesini başlatmış, vatan toprakları emperyalistlerden temizlenmiş ve Türkiye Cumhuriyetimiz kurulmuştur.
Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bundan sonra Atatürk’ün çok büyük bir sanayi hamlesi başlattığına şahit oluyoruz. Özellikle havacılık, demir yolları, endüstri, tekstil alanlarında onlarca fabrikanın temeli atılmıştır. Ancak Atatürk'ün vefatıyla birlikte bütün yatırımlar durdurulmuştur. Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ belgesellerini izlediğimiz zaman bu gerçekleri daha iyi anlayabiliriz.
Belleğimizin yakın geçmişteki kayıtlarından bazılarını hatırlatmak isterim. 60 - 70 - 80 - 90 - 2000li yıllar arası süreçlere bir göz atalım. Darbeler, otel lobilerinde vekil pazarlamaları, koalisyon krizleri hepsi hafızalarımızda kayıtlıdır. 2000li yıllarda Amerika’dan 6 milyar dolar yardım talebinde bulunduk, vermediler. Nihayet -yanlış hatırlamıyorsam- TMO’daki buğday silolarını ipotek verdik, karşılığında 200 milyon dolar gelince gazeteler "Nihayet can suyu geldi." diye manşetler atmıştı. 90lı yıllardı, İstanbul belediyesi soyulmuş soğana çevrilmiş, çöp dağlarında metan gazı patlamalarıyla onlarca insanımız ölmüş, Haliç lağım gölü haline gelmiş, bırakın banyo suyunu içme suyu yok, kuyruklar, yokluklar ülkeyi sarmış, enflasyon aylık değil günlük değişkenlik göstermeye başlamıştı.
Siyasi yönetim zıvanadan çıkmıştı. Milletimiz tutunacak bir can simidi bekliyordu. Nihayet o simit Recep Tayyip Erdoğan olarak ufukta belirmişti. Ak Parti sahneye çıktı, bu büyük millet tercihini milletin adamına/evladına kullandı. Ak parti hükümeti kuruldu.
Artık değişim ve dönüşüm başlamış, milli ruhun ateşi ve heyecanı her alanda hissedilmeye başlamıştı. Amerika’nın dünkü terbiyeli Türkiye çocuğu yoktu. Onlarca, yüzlerce manevralar, manüplasyonlar tezgahladılar.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.