Konya
°C
Yeni Meram

Aylar gün olmuş, günler ise saat!

Aylar gün olmuş, günler ise saat!- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
17.03.2025 00:58
17.03.2025 08:44
0
829
ABONE OL

Daha dün gibi Ramazan ayının mübarek edilerek başlandığı gün ancak bugün Ramazan’ın 17.’ci günü yani yarıyı geçmiş artık sona doğru yaklaştığımızın habercisi günler gelmiş oldu.
Biliyorsunuz ilk 10 günü rahmet, sonraki 10 gün mağfiret ve kalan günler ise cehennem ateşinden kurtuluş oluyor. Rahmeti kim nasıl değerlendirdi bilmem ama içerisinde bulunduğumuz mağfiret günlerini çok iyi değerlendirmek gerekiyor.
Gelecek yıl bir daha böyle bir imkân fırsat olacak mı bilinmez ama bari bu yılı iyi değerlendirelim.
Hafta sonu çarşı pazar derken kabristanların önünden de geçiyorum ziyaret için. Hep “Yarına yaparız, yarına hallederiz” diyenlerin olduğu o uçsuz bucaksız diyarın sakinleri gelir düşüncelerime.
Acaba onlarda böyle zamanları iyi değerlendirip faydalanmışlar mı diye, sonra diyorum herkes kendinden sorumlu ve sen kendine bak.
Ancak yine de paylaşmadan, hatırlatmadan geçmek, sorumluluk yükünü azaltmıyor tabii. Yazının başlığında da belirttiğim gibi artık yıllar ay, aylar gün olmuş, günler ise saat gibi geçiyor. Çoğunuz günün 24 değil de 48 saat olmasını istiyorsunuz işleri yetiştirme adına değil mi?
Aslında bugün yaşadığımız bu durum kıyametin alametlerinden olduğunu da hatırlamak gerek.
Bakın Allah Resulü Peygamberimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem bir hadisinde şöyle buyurmuş: “Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz! Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de saman alevi gibi veya kibritin tutuşup hemen sönmesi gibi (kısa) olur.”
Her ne kadar bu Hadîs-i Şerif'in, ömürlerin kısalacağına ve zamanın bereketsiz hâle geleceğine işaret ettiği konusunda fikirler beyan edilmiş olsa da kısalmayı kabul edip bereketsizliği kabul etmeyip bereketli hale getirmek için mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bakın İmam Şafi ne güzel diyor “Devamlı ‘Vakit yetmiyor, ne çabuk geçiyor!’ diyerek zamana kusur buluruz; oysa zaman ki bir konuşacak olsa, vallahi utanırız.”
Olayı zaman değil kendimize yorumlamış. Yani biz zamanı nasıl kullandığımızı anlar ve algılarsak işte o vakit değerlendirme konusunda da daha çok seçeneği bulabiliriz.
Konuyla her ne kadar direkt alakası olmamış gibi görünse de zaman ve sonsuzluk adına etkileşimi olana güzel bir kıssası paylaşmak istiyorum.
“Allah dostlarından biri anlatıyor: “Rüyamda cennete girdiğimi gördüm. Bir kimsenin, sofra başında oturmuş, sağında ve solunda duran iki meleğin kendisine çeşitli yemeklerden yedirmekte olduklarını gördüm….
Sonra Hazîre-i Kuds’e doğru ilerledim. Baktım ki Arş’ın pencerelerinden bir adam, gözünü kırpmadan Allah-ü Teâlâ’nın cemalini seyrediyor. Cennet’in âmiri olan Rıdvan’a:
Bu kimdir? diye sordum. O da:
Mâruf-ı Kerhî (r.a.) dedi. Çünkü onun Allah’a olan ibadeti, cehennem korkusu veya cennet ümidi için değil, yalnız Hazreti Allah’ı sevdiği içindi. Bunun için de Allah-ü Teâlâ, kıyamete kadar kendisine bakma nimetini bahşetmiştir, dedi.
İnsanlar, hayatı dolu dolu yaşamak isterler. Kullandıkları bazı kavramlardan anlaşılır ki sevdikleri şeylerde, arzuları ve hislerinin sonsuza kadar ondan lezzet duymasına çabalarlar. Bir yerlerde bir sonsuzluk elbette vardır. Peki, varmak istediği sonsuzluğu, insan kendisi mi oluşturur?
Sevinçler, üzüntüler, başarı ve başarısızlıklar, küçük küçük kendi sonsuzluk isteğini inşa ederken, insan sonsuza kadar, sonsuz için ne istediğini bilmeli.”
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan bu ayın bu günü ramazan tadında bir yazı olsun istedim.
Bu nedenle de değerlendirmeye çektiğimiz dikkat, umarım gerçek manasıyla anlaşılmıştır.
Kalın sağlıcakla.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.