HAYAT OKULUNDA ZORLU SINAVLARI NASIL GEÇERİZ?
HAYAT OKULUNDA ZORLU SINAVLARI NASIL GEÇERİZ?- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Hayatın bizden ne aldığını, ne verdiğini hiç düşündünüz mü? Bazen en büyük darbeleri en güvendiğimiz insanlardan alırız. Peki, bu acı tecrübeler bizi nasıl şekillendirdi? Gelin, birlikte bu sorunun derinliklerine inelim.
Evet; yaralandık, eksildik ve eskitildik. Hem de yaşadıklarımızın çoğunu hiç de hak etmediğimiz halde birçok şeye göğüs gerdik. Sabrımız, sevgimiz ve iyi niyetimiz defalarca sınandı. Yorulduk.. Hem de çok yorulduk.. Bazı sabahlar yorgun yüzümüze bakarken, “Böyle mi olmalıydı?” diye kaç kaz hayatımızı sorguladık. Yine de dayandık.
İyi ya da kötü imtihanlarımızı sabır diyerek sırtımızda ve yüreğimizde taşıdık. Evet, hiç de adil değildi hayat. Bazıları hiç de utanmazken, rahatsız olmazken yaptıklarından, biz içimizde biriktirdiğimiz enkazın altında kaldık..
Hatta o kadar yakınlarımızdan aldık ki bu darbeleri, şaşırmadık. Bazen ailemiz, bazen akrabalarımız ve bazen de, “Asla ondan beklemezdim” dediklerimizin haksızlıklarına uğradık. Bazılarını affettik, bazılarını yok saydık, bazılarını da geçmişin tozlu raflarına kaldırdık. Yani, sorumlusu olmadığımız ve suçlanmayı hak etmediğimiz ne çok şeyi omuzladık. Peki, bitti mi? Bittik mi? Buraya kadar diyerek bir kenara çekildik mi? Asla...
Hayat bazen dersini kibarca verdi bize. Bazen de canımızı acıtarak, “İyi insan ol ama iyi niyetini kullanmalarına sakın izin verme” dedi. ”Vicdanının sesini dinle ama insanlığını da hak etmeyenlerin önüne sorgusuz sualsiz serme” dedi. “Herkesle hemen samimi olma, insanlarla mesafeli ol, merhamet bir yere kadar ama az insanla mutlu olmayı öğren, kalabalık olup da sinirlerini boş yere germe” dedi.
“Sana bir adım atana bir adım git, samimi olana sarıl, sahip çık ve insanları kendilerini ispatlamaları için zamana bırak; her gönle ve her ortama öyle paldır küldür girme” dedi. Öğrendik. Öğrettiler. Adına tecrübe dedik ve koyduk hepsini cebimize. Zaman içerisinde şekillendik, törpülendik ve büyüdük. Şu dünya üzerine büyük hayaller ve büyük planlar yapılmaması gerektiğini bildik. Küçük mutluluklar edindik kendimize. Onlarla yetindik. Sonuçta geçmişi değiştirmek mümkün değildi. Gelecekse bir muammadan ibaretti..
Şu yaşadığımız ânı bari insan gibi yaşayalım dedik. Çünkü bizden bir tane daha yoktu ve şu hayat bize sunulmuş bir armağandı. Uzatıp ellerimizi bu gerçeği gönül rahatlığıyla kabul ettik. Hayat bir yoldu ve bu yolu yürümekten başka çaremiz yoktu..
Hayat, bazen fırtınalı bir deniz gibidiydi. Dalgaların arasında kaybolmak istesek de, içimizdeki pusula bizi hep doğru yola yönlendirir. Önemli olan, bu fırtınalara rağmen ayakta kalmak ve umudumuzu kaybetmemektir. Unutmayalım ki, en karanlık gecenin ardından, mutlaka bir şafak söker.. Belki de sır buradaydı..
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.