Konya
°C
Yeni Meram

ORUÇ VE SAĞLIK

ORUÇ VE SAĞLIK- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
30.03.2022 01:28
29.03.2022 16:30
0
1739
ABONE OL

İslâmî terminolojide üç temel kavram vardır. İtikad, ibadet ve muamelât. İtikad; İslam’ın inanç esaslarını kapsar. Özünü/esasını, hiç bir şeyin rastlantısal/tesadüfen var olmadığını, mutlaka bir yaratanın olduğunu, bunun da Tek Allah olduğunu, gönderdiği peygamberleri/elçileri aracılığıyla insanlara tebliğ(vahiy)edildiği inancı oluşturur. Bir başka ifadeyle itikadın en kapsamlı karşılığı imandır. İbadet; İnsanların Allah'ın emri gereği yerine getirmekle yükümlü olduğu mükellefiyetlerinin tamamı ibadet kavramı kapsamındadır. Muamelât; İslam’ın sosyal hayata dair hüküm ve uygulamalarını kapsar. Oruç; İslam’ın bedenî ibadetlerindendir. Ancak çok boyutlu bir ibarettir. Kültürel etkileşimi bakımından sosyal dayanışma katkısı çok büyüktür. İslam’ın mali ibadetlerinden zekât ve fitrelerin yaygın uygulandığı süreç genel olarak Ramazan ayıdır.
Oruçla sağlıklı yaşam arasında nasıl bir ilişki var?
Sağlık; Kişinin bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyilik içinde bulunma halidir. Oruç, sağlık kavramının üç boyutunu da kapsayan bir ibadettir. Hastalık; Organizmayı/vücudu oluşturan sistemlerin işleyişlerinde ve koordinasyonunda meydana gelen patalojik sapmalardır. Hastalıkları üç ana guruba ayırabiliriz.
1-Organik hastalıklar;
Sebep-sonuç ilişkisi gözle veya görüntüleme tekniğiyle tespit edilebilen hastalıklardır. Kırık, çıkık, tümör, taş vs.
2-Fizyolojik hastalıklar;
Görüntüleme bulguları yok, ancak laboratuvar tetkikleri bozulmuş hastalıklardır. Diyabet, endokrin/hormon bozuklukları, enfeksiyon hastalıkları vs.
3-Fonksiyonel hastalıklar;
Görüntüleme ve laboratuvar tetkiklerde bozukluk olmayan hastalıklardır. Hastalıkların %50 den fazlasını bu gurup oluşturmaktadır. Migren, depresyon, anksiete, panik atak, duygu-durum bozuklukları, spatik barsak hastalıkları, adale ve eklem ağrıları vs.
Oruç ibadetinin temel mentalitesi Allah’ın emrini yerine getirmiş olmanın verdiği manevî hazzını yaşamak ve karşılığını O'ndan beklemektir. Bu motivasyon beyinin limbik sistemini aktive eder. Bir bakıma merkezi sinir sistemindeki nöronları/sinir hücrelerini ateşler, elektronik devrelerin oksitlenmesini önler. Bir başka ifadeyle fonksiyonel hastalıkları önler. İnsanın, oruçluyken yaşadığı açlık duygusu beyindeki empati merkezini uyarır. Açlığı yaşayarak algılar, aç kimsenin halinden anlama dürtüsü kazanır. Sosyal yardımlaşmanın zirve yaptığı süreç Ramazan ayıdır. Mali ibadet, zekat ve filtrelerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması insanlarda minnet, dayanışma duygularını pekiştirir. Körelme eğilimine giren infak iştiyakını artırır.. Sağlık kavramının, sosyal iyilik içinde bulunma halini güçlendirir. Kişide ciddi anlamda ruhi tatmin duygusu oluşturur. Orucun bedenen iyilik haline/biyolojik sağlığa da katkısı çok büyüktür. Sindirim sistemi ve diğer sistemler dinlenmeye/istirahata alınmış olur. Organizmada biriken birçok toksik/zararlı, atılması gereken maddeler vücuttan temizlenmiş olur. Karaciğerin, böbreklerin, akciğerlerin yükü azalır. Savunma sistemi/immün sistem, yenilenir. Organizma özellikle kanser hücrelerinden, yaşlanmış işlevini kaybetmiş hücrelerden, saldırgan tabiatlı terörist hücrelerden temizlenir. Dokularda oluşan hasarlar giderilir, Reperatör/tamirci genler aktive olur. Tamir, bakım, onarım işlemleri tamamlanır, fabrika ayarlarına dönülür. Hücreler arası ve organları çevreleyen boşluklardaki sıvı atılır, ödem çözülür. Metabolizma hızlanır, yağ yakımı artar. Kolesterol ve kan yağları düşer Tansiyon dengelenir. Ramazanda beslenme kriterleri çok önemlidir. Karın doyurmayı beslenme olarak düşünmemek lazım. Beslenme, vücudun ihtiyacı olan, protein, karbonhidrat(ekmek), yağ, mineral, vitamin içeren besinlerin yeterli ve dengeli miktarlarda alınması, günlük 3 litre civarında suyun zamana bölerek içilmesi gerekir. Mevsim meyve ve sebzelerine, yeşilliklerle de yer verilmelidir. Ağır hamur işlerinden, tatlılardan uzak durulmalıdır. Sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmelidir. Bir defada 200 gr.hamurlu tatlı tüketildiği zaman immün sistem 48 saat uykuya dalar, işlevini yapmaz. Organizma hastalıklara kapı açmış olur. Sahur ve iftarda çeşitliliği zengin menülerden kaçınmak gerekir. Doygunluk uyaranına kulak vermez, tıka basa yemeye devam edilirse, bırakın orucun sağlığa yararını, çok ciddi zararlara maruz kalınabilir. Aslında vücudumuz doygunluk hissiyle bizi uyarıyor, bizimle konuşuyor. Organizmamızla yaptığımız konuşmalardan bazı sahneler arz ederek örneklendirmek istiyorum. Sindirim sistemimizden bir konuşma sahnesi; Çok güzel hazırlanmış bir sofraya oturuyoruz. Bir süre sofraya/masaya göz atıyoruz. Çorbası, et yemeği, salatası, tatlısı vs. gözlemliyoruz. Sofra muhteviyatı görsel objeler olarak algılanıyor. Beyinin ilgili bölgesine ulaşan görsel bilgiler değerlendirilir. Sofradaki besin ürünlerinin niteliklerine göre psişik sindirim eylemi başlatılır. Ağızda tükürük salgısı, midede minik ritmik kasılmalar, mide öz suyunda artma, vs sindirim için fizyolojik hazırlıklar başlar. Yemeğe geçilir, öncelikle mekanik/parçalama/öğütme işlemleri, sonra kimyasal/enzimatik sindirim ve ince bağırsaklarda emilim/gıdaların kan dolaşımına taşınması gerçekleşir. Sindirim sistemi, organizma/vücut için yeterli ihtiyacı karşılayacak alımı yaptığı zaman öncelikle mideden kalkan doygunluk uyarısı beyne iletilir. Son değerlendirmeden sonra tokluk algısına ait sinyaller iştah merkezinde yemeyi sonlandırma dürtüsü oluşturur. Ancak kişi bu sese kulak vermez yemeğe devam ederse organizmada ifsad/fesat/kargaşa başlamıştır.
-İhtiyaç fazlası alımlar vücuda ciddi yük oluşturacaktır.
-Vücudun itrah//temizleme sistemlerinin (böbreklerin, bağırsakların, karaciğerin, kalbin, akciğerlerin) yükü artacaktır.
-Alınan fazla enerji/kalori yağa dönüşerek depolanacaktır.
-Kilo artacak obezite gelişecektir.
Yüksek tansiyon, damar sertliği, kalp ve böbrek yetmezliği, karaciğer yağlanması, damar tıkanmaları, pıhtı atma/emboli, diyabet, romatizmal eklem hastalıkları, felç/inme vs. hastalıkların riski ciddi anlamda artacaktır. Ayrıca organizmanın biyo elektriksel sinyal akışları-kişinini vücudundan gelen sese kulak vermemesi sonucu-körelecektir. Bu durumda organizmadaki oluşan arızaların arıza merkezine/erör hafızasına bildirimi gecikecek ya da bildirim tamamen duracaktır. Hastalıkların tanılarının gecikmesinin en büyük sebebi iç dünyadaki bilgilerin zamanında arıza merkezine iletilmemesidir. Sadece bir sisteme ait bilgi akışına kulak vermememiz halinde oluşacak bir tablonun nasıl sonuçlara götüreceğini animize ederek anlattım. Sonuç olarak; insan organizması, içinde sayısız mucizeler barındıran, dokuları ve sistemleri arasında harikulade entegrasyon, koordinasyon, işleyiş ve iletişime sahip bir yapıdır. Organizmanın/vücudumuzun sesine kulak verelim, sağlıklı kalalım.
UNUTMAYIN yaşam sağlıkla değerlidir. Milletimizin ve İslam aleminin Ramazanını şimdiden tebrik ediyoruz.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.