Sokrates, Eflatun, Konfüçyüs bulmuş ya biz?
Sokrates, Eflatun, Konfüçyüs bulmuş ya biz?- Nevzat TARHAN- Yeni Meram Gazetesi
İnsan yaşamı boyunca mutluluğun peşinden gitmeyi hedefliyor. Hayatın anlamını idrak etmek için de en önemli parametrelerden biri anlam arayışı oluyor. Mutluluk için maddi değerlerin değil, anlam peşinde koşan bir insan gerçekten mutluluğu yakalıyor. Gerçek mutluluk kavramının ise çocukluk döneminden başlayarak öğretilmesi gerekiyor. Gerçek bir anlama erişmek için zeki, çalışkan, başarılı olmak yetmiyor; iyi ve doğru insan olmak gerekiyor.
İnsan yaşamı boyunca karşısına çıkan engellere rağmen mutluluk arayışından vazgeçmiyor. Mutluluk zekâ, çalışkanlık, başarılı olmak, iyi ve doğru davranmak şeklinde sıralayacağımız 5 parametreden oluşuyor.
Vicdani bir iç ses oluşturabilen kimse mutluluğu yakalar
Erdemli bir hayat süren kimse, hayata daha anlamlı bakacaktır. Zekâ, çalışkanlık, başarılı olmak, iyi ve doğru davranmak. Bu beş parametre içerisinde denge kurabilen insan, zihinsel bir jüri oluşturabilir. Vicdani normlar, vicdani bir iç ses oluşturabilen kimse mutluluğu yakalamış olur. Bu, ölümün dahi değiştiremeyeceği bir mutluluktur. İşte Sokrates buna örnektir. İdam kararı veriliyor, idama giderken karısı, ‘Haksız yere idam edileceksin’ diyor. Sokrates’in cevabı: ‘Haklı yere mi idam edilecektim?’ Onun yaşam amacı erdemli bir hayattı. ‘Ölümden niye korkmuyorsun?’ diye sormuşlar. ‘Hayatının her gününü, hayatının son günü gibi yaşayan bir kimse niye ölümden korksun?’ diyor. İşte bu müthiş bir anlam. Ölümün değiştiremeyeceği bir anlamı bulmuş Sokrates.
Gerçek mutluluk kavramının ise çocukluk döneminden itibaren doğru şekilde anlatılması gerekiyor. Gerçek mutluluk için zeki, çalışkan ve başarılı olmak yetmiyor. Biz bu üç parametreye göre çocuk büyütüyoruz. Bunların yanına eklememiz gereken dördüncü ve beşinci parametreler lazım. Çocuğa iyilik ve kötülük kavramlarını, iyicil, kötücül duyguları ve değerleri, doğruyu, yanlışı öğretmemiz lazım. Çocuğun, ‘Bu yaptığım doğru mu, yanlış mı?’ diye kendini etik değerlerle sorgular olması lazım. Hem insani değerlerle hem de yüksek değerlerle düşünecek. Böyle yetişen bir çocuk ruhen mutlu olur. Mutluluk peşinde değil, anlam peşinde koşan bir varlık haline gelir.
Sokrates, Eflatun, Konfüçyüs bulmuş…
Erdemli hayat, ruhun inanmışlığıyla birlikte insanın varoluş ve fabrika ayarlarına uygun yaşamasıyla mümkündür. Fabrika ayarlarımız, ruhla ilk yaratılırken verilmiştir. ‘Rabbin Âdemoğullarından –onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Elbette öyle! Tanıklık ederiz’ dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, ‘Bizim bundan haberimiz yoktu’ demeyesiniz.’ Allahu Teâlâ ‘Kâlû belâ’ da ruhlara bir öğreti vermiş ve bunu her insana ve ruha doğrulatmış. Onun için kimse ‘Ben bunu bilmiyordum, bana din öğretilmedi’ diyemez. Ruhlarımızda ve genetik kodlarımızda spiritüel arayış Yaratıcıyı bulma eğilimi var. Sokrates ve Eflatun bulmuş, birçok Budist ilk başta bulmuş, belki ilk çıkışta Konfüçyüs bulmuş.
Anlam peşinde koşmak mutluluktur
Mutluluk, kişinin hayatında anlam peşinde koşmasıdır. Ölümün değiştiremeyeceği bir anlam nerede var? Semavi öğretilerde. ‘Din nedir?’ diye sorduğunuzda birçok ilahiyatçı da dahil, ‘Sosyal bir gerçektir’ derler. Tamam, sosyal bir gerçektir, sosyal bir değerdir doğru ama daha önemlisi varoluşsal bir değerdir.
Kur’an-ı Kerim’deki ilk sure Fatiha Suresi’dir. Fatiha Suresi’nde ‘yevmiddin’ geçiyor, ‘din günü’ yani. Bunun sözlük karşılığı, ‘hesap günü’ demektir. Din demek, hesap vermek demektir. Aslında din demek, Allah’a karşı sorumluluk duygusu demektir. Bir insanda Allah’a karşı sorumluluk duygusu varsa dinin özünü yakalamış oluyor. Allah’a karşı sorumluluk duygusu olmayan kişi, dindar bile olsa, dinin özünü yakalayamıyor, hesap vereceği duygusunu yaşamıyor.
Gerçek anlama erişmek için ne gerekiyor?
Gerçek kişilik güç, para, hakimiyet elde edildikten sonra ortaya çıkıyor. Yokluktaki imtihanı kazanan insan varlıktaki imtihanı kaybedebiliyor. Hayat bir imtihan. Yaşam felsefesi açısından ‘doğru-yanlış’, ‘iyi-kötü’yü çıkar ölçüsüne indirgeyen kapitalist ahlaktır. Bu ahlakta olan kişi, dindar bile olsa kapitalist bir ahlaka sahiptir. O halde gerçek bir anlama erişmek için zeki, çalışkan, başarılı olmak yetmiyor; iyi ve doğru insan olmak gerekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.