Koşulsuz Sevme Sanatı- Mencenur MUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Dünyaya gelen her bebek; kendi doğasıyla kendi mizacıyla başlar hayata. Doğar ve doğumuyla beraber başlar o bebekle kavgalar. Yüzüne olmasa bile içinden " çok ağlıyor ne kadar huysuz" diye geçirenler, " gece ağlıyorsa babayı gündüz ağlıyorsa anneyi sevmez" demeler, süt içse bir dert içmese ayrı dert. İşin özü biz o bebeği olduğu gibi sevemedik bir türlü! Hatalı bulduk daha doğar doğmaz. Düzeltmeye çalıştık. Yok bunda bir bozukluk var dedik. Sonra o bebek büyüdü çocuk oldu. Baktık bizim istediğimiz sakinlikte değilse onu zorla o koltuğa oturtmaya çalıştık ve oturunca da " Aferin" lere boğduk işte böyle oturursan kabulümüzsün. Sonra çocuk oturmaya başladı içindeki esas çocuk top oynarken, paten kayarken, koltuklarda zıplarken, afacanlıklar yaparken. Oturdukça sevgi aldı, sevgi aldıkça oturdu. Sonra o çocuk büyüdü genç oldu. Bu sefer kararlıydı! Artık onu olduğu gibi sevmelilerdi kendi olamamıştı bir türlü, var olamamıştı kendi fıtratıyla. "Ben buyum!" dedi. Dedi ah keşke demeseydi, belki vardı evet ama bu kez de sevgi ve onay yoktu.
Peki onun ihtiyacı sevgi miydi? Kendi gibi var olabilmek mi?
Bu hikayenin hiç birimize uzak gelmediğini biliyorum. Bu bir koşulsuz sevememe hikayesi.
Nedir koşulsuz sevme?
Elbette her insanın doğasının zor yanları vardır. Güzel yanları da. Koşulsuz sevme; kişinin yalnızca güzel yanlarını kabul edip zor yanlarını görmezden gelmemektir. Kişiyi tümüyle kabul edip sarmaktır. Ağlayan bir çocuğa "hadi git odanda ağla sonra gel konuşalım" demek yerine " yanımda ağlayabilirsin, ağlarken de kabulümsün. Neşeli yanını kabul ettiğim gibi hüznünü ve acını da kabul ediyorum" demektir koşulsuz sevmek. Hataları düzeltmeye eğitmeye o kadar adamışız ki kendimizi. Hatalara tahammülümüz yok. Oysa ki bizi biz yapan şeylerdir hatalarımız ve eksiklerimiz. Her kesin aynı olması konforludur evet ama renksizdir.
Koşullu sevgi şartlıdır. "Bunu yaparsan seni severim" lerle doludur. Sözle olmasa da beden dili ya da bir bakışla bile dile getirilebilir. Bazen bir çocuğa bazen bir arkadaşına bazense eşine karşı. Zamanla şartlı sevilen kişi yalnızlaşır o da şartlı sevmeyi öğrendiği için öyle sever, o da yalnızlaştırır çevresindekileri. Böylece kalabalıkların içinde yalnızlıklar olur. Anlam verilemez. Ama sırrı budur! Eğer gerçek bir ilişki istiyorsak koşulsuz şartsız sevmek zorundayız. Hatalara toleranslı ve şefkatli olmak zorundayız.
Şimdi hikayeyi tamamlayacak olursak " Evet o büyüyen çocuğun ihtiyacı; hem sevilmek hem de kendi olabilmektir!"