LİSE TERCİHLERİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
LİSE TERCİHLERİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
Haziran ayı liselere ve üniversitelere giriş imtihanlarının yapıldığı aydır. Öğrencilerin sınavı anne-babalar ve toplum için önem taşıyor. Gerçi sınavlar sıklıkla kaldırılıp, ad değişikliğiyle yerine yenileri getiriliyor. Temmuz ayında tercihler yapılıyor; bu ayda öğrenciler öğretmen danışmanları ve aileleriyle tercihleri belirliyorlar.
Sınavlara hazırlık için bazı öğrenciler çok erkenden başlıyor, bazıları ise biraz daha geç, ama dersaneler ve özel dersler ile testler hala eğitimi sisteminin en önemli parçasını oluşturuyor. Bu sektör bir hayli büyük gözüküyor.
Eğitim sisteminde, çocuğun ana okulundan başlayarak kabiliyetlerinin test edildiği ve yönlendirildiği bir çalışma yok. Pekçok ebeveyn çocuklarının eğitim için ellerinden gelen maddi ve manevi harcamaları yapmaya hazırdır, muhakkak. Ama eğitim sistemimizde öğrencinin kabiliyetlerini belirleyen ve yönlendiren ciddi bir sistemi olmadığından, okullardaki danışman öğretmenlerin yeterliliğini tartışmak değil, bunu bir sistem haline getirmek ve objektif esaslara bağlamak daha doğru olacaktır.
Dersaneler kapatılmakla beraber yeni sistemde önemli miktarda harcama sınavlar için testlere harcanmaktadır. Yani eğitim testler üzerine yoğunlaşıyor. Dolayısıyla test endüstrisi bu işte epey kârlı durumdadır. Yani öğrenciler onlarca test almadan sınavlara hazırlanamamaktadır. Bir de değişen sınav sistemiyle yeni nesil testler denenmektedir.
Liselere tercihte akademik nitelikli liseler ön plana çıkmakta, meslek liselerine fazla tercih yapılmamaktadır. Tercih edilen teknik liseler de diğer meslek liseleriyle epey ara açık puanlarla öğrenci almaktadır. Bu okullardaki idareciler mesleki eğitime öğrenci bulamamak ve iyi eğitim verememekten dert yanarken, nitelikli ara elemanı ihtiyacı çeken işletmelerin sahipleri dolgun ücretlerle eleman aramaktalar. Buna karşılık meslek liselerini tercih etmeyip sadece üniversiteye yönelen öğrenciler üniversite mezunu olsalar bile iş bulamayıp devletin kapısına dayanmakta, iş beklemekteler. Yani bir taraftan mesleki nitelik isteyen sektörlerde eleman açığı (bunları da göçmen Suriyeliler veya Afganlılar karşılayacak değil herhalde) ortaya çıkmaktadır. Tabii ki burada mesleki eğitimin algısı esas üzerinde durulması gereken faktördür. Nitekim bir eğitimci yetkili “ben çocuğumun çırak olmasını istemem” diyor. Ama iyi usta olmanın yolu çırak olmaktan geçiyor. Ülkemizde bu ikilemin çözülmesi, meslek liselerinin kalitelerinin artırılması ve nasıl imam ve hatip okullarına özen gösteriliyorsa bunlara da devletin ve sivil toplum örgütlerinin, başta sanayici ve işadamlarının samimiyetle el atması beklenir. Aksi takdirde milli gelirde istenilen artış zor gerçekleşir.
Bazı proje liseleri üst puanlara geçebilmek için okullarının kapasitelerinin çok altında kontenjan tespit ediyorlar. Bunun üzerine de gidilmelidir. Yani liselerin ortaokullar ve ilkokullar gibi çevrelerinden öğrenci alması teşvik edilmelidir. Zira en iyi okul, en yakın okuldur. Hem öğrencinin sağlığı, hem de aile bakımından bunun doğru olduğunu tüm aileler görmektedir.
Bir de bazı liselerin hazırlık sınıflarında Çince, Rusça, İspanyolca gibi dersler okutulmaktadır. Böylece öğrencinin bir yılı harcanmaktadır. Bu zamanın boşa gitmemesi için ek programlara ihtiyaç vardır. Aslında bu yaşlar çocukların yabancı dil öğrenmelerinin en güzel çağıdır. Ancak hazırlık sınıfından sonra da bu dersler edebiyat, tarih, sosyal yapı gibi ilgili dilin unutulmamasına özen göstermek gerekir.
Bazı devlet liselerinin özel kaynaklar bularak öğrencilerine ciddi imkanlar sundukları görülmektedir.
Bu arada salgın hastalık sürecinin etkisiyle özel okullarda önemli sayıda kapanma olmuştur. Ülkemizde her seviyede paralı eğitim yani özel sektörün piyasaya dahil olması teşvik edilmekle beraber, bu sektördeki girişimler yeterince desteklenmemekte ve devlet kurumlarıyla arada ciddi fark bunların aleyhine çıkmaktadır. Bundan dolayı özel okulların sürekliliği sağlanamamaktadır.
Eğitim sistemine zamansız ve özensiz müdahaleler, sıkıntıların daha da artmasına yol açmaktadır. Yine eğitim politikası istihdam politikasıyla iç içedir.
Ayrıca okul aile birliğinin katkısı ve okulun öğretmen kadrosu ile uyumu başarıyı etkileyen faktörlerdir. Bizim eğitim sistemimiz aşırı merkeziyetçi bir yapıdadır. Böyle bir merkeziyetçilik bazı kaygılar taşımakla beraber, eğitim çıktılarında başarıyı zayıflatmaktadır.
Eğitim konusu, bitmeyen bir hikayedir, sorundur. Sorunun kökten çözümü diye bir şey düşünülemez, ama iyileştirme üzerinde durulur. Okullarda çocuklara bilgi verme ve sınava hazırlanmalarını sağlamakla beraber onların yeteneklerini doğru olarak belirleyip yönlendirme yapmak her halde görünen somut eksikliktir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.