MİSYONERLİK FAALİYETLERİ

Genelde kişilerin bir dinden başka bir dine geçmesi için yapılan çalışmalara misyonerlik, bu işi yapana da misyoner denir. Her dindeki kişi dinine adam kazandırmak çabasında olur. Yani misyonerlik yapmak ister. Tarih içinde de pek çok misyoner faaliyete rastlıyoruz. Müslümanlarda misyoner faaliyette bulunmuşlardır. Özellikle Anadolu’nun ve Rumeli’nin fethinde, Orta Asya’dan gelerek o bölgelere yerleşen İslam dervişlerinin büyük katkıları olmuştur. Bu dervişler, İslam’ı yaşayış biçimleri ile iyi yönde örnek olmuşlar, insanların çoğunluğunun kendiliğinden İslam’ı kabul etmesine vesile olmuşlardır. Esasen İslam’da bu konuda zorlama yapılamaz. Özendirmek ve tebliğ vardır. Diğer dinler ve özellikle de Hristiyanlıkta misyoner faaliyetinde zorlama ve dayatmaları hatta kandırmaları, maddi çıkar sağlama yöntemlerini görmekteyiz. Haçlı seferlerinin bir amacı da budur. Ancak 1699 Karlofça Antlaşması ile İslam temsilcisi Osmanlı’nın konumu Batı karşısında zayıflayınca misyoner faaliyetler artmış. 1839 Tanzimat, 1856 Islahat dönemlerinde, devlet tebaası olan Gayrimüslimlere büyük ayrıcalıklar tanınmıştır. Önceleri olmayan haklar verilmiştir. Tabiatı ile tanınan bu serbestiyet sonucu misyoner faaliyetlerde artmıştır. Bu misyonerler ilk faaliyetlerini sağlık ve eğitim yolu ile yapmaya başlamışlardır. Hastaneler ve okullar açmışlar, bu yöntemlerle Müslümanlara ulaşmaya çalışmışlardır. Bunlara rağmen çok az sayıda Müslüman’a din değiştirtebilmişlerdir. Burada İslam’ın mükemmel bir din oluşunun büyük payı vardır. Bunu gören batılı misyonerler başka bir plan üzerinde çalışarak insanımızı dinden soğutmaya, onu yaşamamaya, ona aykırı tutum ve davranışlara özendirmişlerdir. Sonuçta da bunu sağlayarak kendileri gibi yaşayan, onlara benzeyen Müslüman tipi oluşturmuşlardır. Dolayısı ile hedeflerine de varmışlardır. Bu faaliyet maalesef Cumhuriyet döneminde etkili olmuş, günümüzde zirve yapmıştır. Bugün çoğu vatandaşımıza sorduğunda Elhamdülillah Müslüman’ım, der. Ama İslam’dan haberi yok. Yani sayıda Müslüman ama nitelikte değil. Gelinen noktada Batı’lılar için onlar gibi yaşayan etkisiz bir Müslüman tipi… Onlar da dinini yaşamıyor, bizimkiler de yaşamıyor. Batı, Vatikan, milyar dolarlar harcayarak bizden istediği kadar Hristiyan yapamadı ama bizi kendisine benzetti. Bu plan tam başarıya ulaşmış misyoner bir faaliyettir. Batı’nın bu konuda başarılı olmasına bizim içimizdeki seküler, laikçi, Masonik anlayışa sahip aydınlar ve bu kafadaki yöneticilerin büyük katkısı vardır. Yerli ve milli vatandaş yetiştirmede sıkıntılarımız var. Eğitim sistemimize ne yazık ki ABD formatı atılmış, kıramıyoruz. Ama kırılması lazım. Kurtuluşumuzun İslam umdelerine dayalı Milli Eğitimle olabileceğine inanıyorum. Bu konuda çocuklarımızın okulda veya okul dışında öz kültürümüzle yetişmesi için milletçe gayret göstermeliyiz. Burada devletin büyük sorumluluğu var ancak millet olarak bizimde sorumluğumuz olduğu bilincinde olmamız gerekir.