Hakiki sevginin dilleri vardır. Bu dilleri bilmek gerekir. Bu dilleri bilmeden sevgiyi gösteremezsiniz. Çok biliyor ama dili bilmiyorsanız, bildiğinizi aktaramazsınız. İngilizce bilmeyen biri bu dilin konuşulduğu ortamda konuşamaz, bildiklerini aktaramaz. Sevgi için de aynı şey geçerli.
Sevginin aktığı kanallar vardır, bu kanallara sahip olmak gerekir. Mesela seven ama sevgisini gösteremeyen insanlar vardır. Böyle bir beceri edinmemişlerdir. Eşini veya çocuklarını seven ama sevgisini göstermeyen babalardan bahsedilir. Sevdiği halde sevmiyor görünen insanlar. Eşinin neden hoşlandığını bilmediği için bunu yapmayan eşler…
Sevginin kendini gösterdiği kanallardan, dillerden biri hediyeleşmedir. Hediyeleşme bizim toplumda yaygın olan bir şeydir. Özel günler hediyeleşme için birer sebeptir. Özel günlerde verilen hediyeler aradaki sevgiyi gösterir ve çoğaltır.
Seven ama sevdiğini göstermeyenler bu dili, hediyeleşmeyi öğrenmelidir. Bir çiçek ne ki dememek lazımdır. Küçük bir hediye aradaki mesafeyi, soğukluğu giderebilir.
Sevginin en güzel ifadelerinden biri de fedakârlıktır. Sevdiği kişi için rahatından, parasından vazgeçmek, sevdiği için bir şeyler yapmak… Bir sabah eşi yatarken kalkıp ona kahvaltı
hazırlamak, rahatsız olduğunda kendisine küçük ilaçlar hazırlamak, onun yaptığı vazifelere koşmak gibi…
Sevginin diğer ifadelerinden biri de, eşlerin birbirlerinin ihtiyaçlarını bilmesidir. Eşi neyi seviyor, nelerin yapılmasını arzu ediyor? Bu sorunun cevabını bilen, istenmeden bunları yapan kişi seviyor demektir. Eş, “eşim beni seviyor çünkü benim beklentilerimi biliyor” der. Eşlerin birbirlerini bilmesi ve tanıması için beraber vakit geçirmeleri lazımdır. Evine zamanında gelmeyen bir koca eşini nasıl tanıyabilir ki? Evine zamanında gelen ve üzerine düşeni yapan kocasına yakın davranmayan, onun dertleriyle ilgilenmeyen kadın, eşinin ne hissettiğini ve ne istediğini nereden bilsin? Temel şart, birbirlerini tanımak adına çaba göstermektir.
Konuşmak, konuşabilmek de sevginin dillerindendir. Konuşuyorsa seviyor demektir, seviyorsa konuşur. Konuşmak, özellikle konuşmalarda birbirlerini övme… Eş eşinin güzelliklerini sayarak onu onurlandırır. Konuşma olmazsa övgü de olmaz, övgünün olabilmesi için konuşmak gerekir. Konuşan, öven kişi, eşini ruhen okşamış sayılır. Övgü de gerçekçi ve dengeli olmalıdır. Abartılı bir övgü inandırıcı olmaz. Aşırı övgü karşı tarafı gurura götürebilir. Dengesiz ve yanlış övgüler kişileri narsistleştirir. Bu sebeple kişiden çok kişinin eylemleri övülmeli.
Fiziksel temas ise, sevginin en ortada olan dilidir. İnsan sevdiğine dokunmak, sarılmak ister. Bir göz teması, omuza dokunma, saç okşayışı, tebessüm fiziksel temas olarak değerlendirilir.
Bu sevgi dillerini kullanmak gerekir. İnsan eşi için bir şiir yazmayabilir, böyle bir kabiliyeti olmayabilir ama sayılan dillerden biriyle ona sevgisini ifade edebilir. Bu diller kullanıldığında sevgi kendini göstermiş olur, görünen sevgi muhteşem bir beraberliğe zemin olur. Nitelikli beraberlik kurulmuşsa sevgi de varlığını sürdürür.
Sevgiyle beraberlik kurulur, kurulan nitelikli beraberlikle de sevgi devam eder.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ