Konya
°C
Yeni Meram

Türkiye’nin AB çıkmazı! Çıkmaz ki ne çıkmaz

Türkiye’nin AB çıkmazı! Çıkmaz ki ne çıkmaz-Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
25.02.2021 01:12
24.02.2021 15:16
0
3523
ABONE OL
Türkiye Ankara Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurdu. l970’de katma protokolü imzaladı. 1996’da gümrük birliğine girdi.  17 Aralık 2004’de 3 Ekim 2005’de başlayacak olan müzakere tarihini aldı. Yani Türkiye’nin AB yolculuğu 52 yıl süreci olan uzun bir serüvendir. Avrupa Birliği, kuruluşunda ezeli rakip olan ve tarih boyunca birçok savaşa hatta 2. Dünya Savaşı'na neden olan Almanya, Fransa ve İngiltere rekabetini durdurmak için kömür- çelik birliği olarak, yani ekonomik birlik olarak düşünülmüş,  bugün çok üyeli siyasi yönü ağır basan siyasi ve ekonomik bir birlik olarak ortaya çıkmıştır. SSCB(Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)’nin yıkılması ile tek kutuplu dünyada, Amerika’yı dengelemek ve frenlemek onunla rekabet etmek için, özellikle de birliğin ana kurucuları ve motorları olan Almanya ve Fransa tarafından bu birlik çok önemsenmektedir. Ülkemizde AB hususunda kafalar karışıktır, yandaşlar, karşıtlar, kerhen yandaşlar fikir üretmekte, halka AB’yi anlatmaktadırlar. Bu anlatımları halk anlamakta güçlük çekmekte tarafların yaptırdığı anketlerde de farklı sonuçlar çıkmaktadır. Halk AB’yi istemiyor. Dünya vatandaşlığını kabul eden aydın güruhu, AB’den maddi beklentisi olan iş çevreleri, Ermeni ve siyonistlerin kontrolünde olan etnik Kürt milliyetçilerinde AB’yi istedikleri bilinmektedir. Burada bir parantez açarak  belirtelim, ABD’nin ve AB’nin Türkiye’yi bölmek isteyen terör örgütlerine para ve  diğer destekleri verdiği, bu örgütlerin siyasallaşarak faaliyet göstermesi için gayret sarf ettiği bilinmektedir. Bu örgüt yandaşı olan elit Kürt aydınları, Türkiye’nin elinden  hayal haritalarında gösterilen o bölgeyi  almayı başarırlarsa ikinci merhale de o bölgenin Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan’ın bir parçası olacağını bildikleri halde, Müslüman Kürtlerden bu gerçeği gizlemektedirler. Biz Türklerle et tırnak olan, aynı dine aynı peygambere inanan Kürt vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin bu gizlenen büyük oyunu görmeleri gereklidir. 107l’den bu yana hatta öncesinden beri ezanın dinmediği, o topraklar üzerinde haçlılar ve siyonistler maşalarını kullanarak, çan ve boru çaldırmak istiyorlar. Buna izin mi vereceğiz? Hayır. Türkiye Cumhuriyeti halkı olarak buna izin veremeyiz. Vermeyeceğiz. Karşıtlar ise AB’nin gerçek misyonumuzu üstlenmemizi engellemek için bizi oyaladığını, hiçbir zaman AB’ye Türkiye’yi almayacaklarını, esasen bizim iç işlerimize karışmak, bizi Osmanlı gibi bölmek parçalamak için, AB’ye girmenin bir araç olarak kullanılmak istendiğini ve kullanıldığını, yer altı ve yer üstü zenginlikleri bitmiş, nüfusu yaşlanmış, ekonomik sıkıntı içinde, sosyal güvenlik sistemleri çökmüş, askeri gücü olmayan, aile yapısı bozulmuş, kültürleri bize benzemeyen, kapitalist AB’ye girmemizin gerekmediğini, onlardan maddi ve manevi bir şey kazanamayacağımızı söylemektedirler. Yine karşıtlar, 1996 yılında girilen gümrük birliğinin Türkiye’ye milyarlarca avro kaybettirdiğini, hala da bu kayıpların devam ettiğini, gümrük birliği nedeni ile 3. ülkelerle serbest ticaret yapamadığımızı, ihracatımızın % 65’inin AB’ye olmasının bir anlamı olmadığını, AB’ye girmesek de bu ihracatı yine AB’ye veya diğer ülkelere fazlası ile yapacağımızı, AB’nin ihracatımıza engel bile olduğunu belirtmektedirler. Kerhen destek verenler ise, aslında karşıtlar gibi düşündüğü halde, sırf AB kriterlerinden yararlanarak, ülkemizdeki insan hakları ve demokrasi değerlerini, ileri seviyeye çıkarmak, ülke yönetimi üzerindeki, birtakım vesayetleri  kaldırmak düşüncesi ile gidilebilen yere  kadar AB’yi istemektedirler. Sırtlarında yumurta kefesi yok. Her an bye bye mister, diyebilirler. Bana gittiğim her mecliste, her toplantıda bu konuda ne düşündüğümü sorarlar, ben de karşıtlar gibi düşünüyorum. Materyalist AB bizi hiçbir zaman içine almayacak ve alamaz. Ben bunu, inanç farklılığından dolayı düşünmüyorum. Zaten yaklaşık 150 yıldır kültür emperyalizmi ve misyonerlik ile giderek artan şekilde Türk halkının manevi değerleri zayıflatılmıştır. Bu gün de Avrupa Birliği'nin içinde 30 milyon Müslüman’ın yaşadığı bilinmektedir. AB’de ikinci din İslâm’dır. AB bizi, sırf inancımızdan değil büyük devlet olduğumuz için ve biz hukuki egemenliğimizi devretsek dahi, AB mekanizmaları içindeki, nüfusumuzdan dolayı, fiili hakimiyetimiz olacağından ve ileride bu hakimiyetimizi kullanarak, AB’nin motorları ile fiili çıkar çatışmalarımız meydana geleceğinden almayacaktır. Öz deyişle, AB bizi, içine alıp sindiremeyeceği, yeterince sömüremeyeceği için alamayacaktır. Avronun arkasındaki gelecekteki AB haritasında, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesi yoktur. Yani AB bizi alsa bile doğu ve güneydoğu bölgesi olmadan almayı düşünmektedir. Ağızlarının içindeki geveleme de budur. Haritaya uygundur. Büyük oyunda zaten o bölgeler Ermenistan’a ve İsrail’e bırakılmak istenmektedir. Yani bizi bölerek almak istiyorlar. Çıkarları onu gerektiriyor. O halde Türk halkı buna izin veremez, dolayısı ile de AB’ye girmemiz mümkün değildir. Bu gerçeği, hem AB yönetenleri, hem de bizim yöneticilerimiz bildiği halde, sonu belli olan bir oyunu, her iki tarafta sürdürmektedir. AB’nin amacı belli, Türkiye’yi gerçek misyonuna dönmemesi için elinde tutmak son amacı olan  bölmeye bir adım daha yanaştırmaktır. Görüşmeler başladıktan sonra  bu amaca yönelik istekler, bugünkünden daha güçlü olarak gelmektedir. Mesela, Kıbrıs sorunu ve Ege sorununun çözümü, azınlıklara haklar, PKK ile çatışmaların durdurulması, siyasi çözüm (federasyona yaklaşan son adım), Ermenistan sınırının açılması istenmektedir. Türk halkı bunları  kabul edemez. Hiçbir yönetici de bunu  halka  kabul ettirmek şöyle dursun, teklif bile edemez. Özellikle de bölünmeye yönelik siyasi çözümü. Asla. Yöneticilerimiz, bu gerçekleri bildikleri halde, bu oyunu sürdürmelerinin nedeni  bölgede  ABD ile AB , Rusya çıkar çatışmasının içinde, ezilmemek ve gidebildiği yere kadar denge kurmak ülke çıkarlarını korumak, ülkemizdeki demokrasi değerlerini ve insan haklarını yükseltmektir. Zaman ne gösterecek belli de değildir. AB içindeki iç çatışmaları, anayasa ve bütçe krizleri, ekonomik iflaslar AB’nin de her şeye gebe olduğunu göstermektedir. Avrupa birliği  ve ABD içindeki iç çekişmeler, ABD’nin   Afganistan ve Irak’taki mücahitler karşısındaki, artık gizlenemeyen yenilgisi ve Taliban’la bile görüşmesi,  Türkiye’nin  dünya ölçeğindeki yükselmesi, ekonomik büyümesi Batı emperyallerinin sonlarının yaklaştığının işaretlerini vermektedir. Bu işaret Türkiye’nin gerçek misyonuna döneceğinin de işaretidir. İnşallah…
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.