Türkiye ve ABD eğitim sistemi arasındaki fark
Türkiye ve ABD eğitim sistemi arasındaki fark-Fatih ARSLANPINAR- Yeni Meram Gazetesi
Kıymetli okurlar, eğitim sisteminden bahsedip yine gençlere yüklenmeyeceğiz. Gençleri böyle bir sisteme kurban eden sistemin eleştirisini yapacağız. Gelin değerli okurlar, ABD’de eğitim gören bir gencin dilinden ABD’de eğitim sistemi nasıl, eğitimde nelere öncelik veriyorlar dinleyelim sonrasında elbette kıstas da bulunacağız.
ABD’ki eğitim sistemi ne kadar farklı, sorusunu bizzat orada eğitim alan arkadaşım Emir Danışık’ın kaleminden aktaracağım sizlere. İşte o farklar: “Her şeyden önce, kendini tam olarak ifade edebilme becerisi, öğretmenlerin öğretim yaparken hedeflediği birincil hedeftir. Benzer şekilde ABD eğitim sisteminde de ilköğretimden başlayarak aynı konularda farklı seviyelerde çok sayıda sınıf bulunmaktadır. Standart bir yol, gelişmiş yol ve yetenekli anlamına gelen bir TAG yolu vardır. Bu yollar tüm okullarda mevcuttur ve öğrencilerin ders çalışmasına psikolojik olarak katılımını sağlar. Eğitim sistemlerini gözlemlerken göz önünde bulundurulan daha büyük bir kıstas, arzu ettiğiniz bir üniversiteye gitmektir. Türkiye’de üniversite sınavında alınan puanların yanı sıra spor gibi belirli ders dışı etkinlikler sizi en üst düzey bir üniversiteye sokabilir. Oysa ABD’deki üniversite başvuru sistemi, yalnızca sınav puanlarından çok daha fazlasını gerektirir. Başvurunuzda aranan bazı unsurlar arasında maddi açıdan kendi ayakları üzerinde durabilme, spor, liderlik değerleri gibi ders dışı faaliyetler, kulüp üyelikleri ve sosyal yardım faaliyetleri sayılabilir. Stajlar, üniversitelerin en çok aradığı deneyimlerden biridir, çünkü bu kriterler öğrencilerin sosyal becerilerini farklı kriterlerde sağlamlaştırdığı gibi, çalışma deneyimi de öğrencinin disiplinini geliştirmesine ve profesyonel çalışma hayatı hakkında bir anlayış kazanmasına yardımcı olur. Türkiye’de öğrencilere aile tavsiyeleri “okul çalışmanıza odaklanın” gibi ifadelerden oluşurken, bunun tersine, ABD’deki öğrenciler okul dışında etkinlikler yapmaya ve kolej ve iş hayatında ihtiyaç duyulan daha iyi becerileri geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmaya teşvik ediliyor.”
Öyle ki değerli okurlar Türkiye' de yıllarca eğitim gördükten sonra gerçek iş hayatına atıldığımızda yaşamın, çalışmanın ne olduğu, maddi olarak ayakta durmayı yeni fark ediyoruz, ve bu idraki yaşadığımız da yaşımız çoktan 25-30 olmuş. Cahit Sıtkı’nın deyimiyle “Dante gibi ortasında oluyoruz ömrün.” Ülkemizde üniversite giriş sınavlarında hiçbir liyakat özelliğine bakılmadan küçük yuvarlakları karalayarak eğitim hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Öyle ki sanayi, fabrika yüzü görmemiş mühendisler, siyasi partilerde, sivil toplum kuruluşlarında hiç görev almayan siyaset bilimciler, neredeyse hastane yüzü görmemiş doktorlar, tarla yüzü görmemiş ziraatçiler yetiştiriyoruz. ABD' ye baktığımızda ise üniversite sınavlarında düşük bir puan almasına rağmen sosyal beceri yönünden kendini geliştirmiş, ülkesine ve milletine katkı sağlayacağı düşünülen öğrenci, o sınavdan tam puan almış öğrencinin önünde yer alıyor. İşte asıl liyakat bu değil mi? En az 12 yıl boyunca yabancı dil eğitimi almamıza rağmen o yabancı dili konuşamıyor oluşumuz, eğitim sistemimiz de bir şeylerin yanlış olduğunun en büyük göstergesi olsa gerek. Liyakat sahibi olan, okuyan, düşünen, uygulayan, neticelendiren bir gençlik ritüeli bu eğitim sistemindeki yanlışları da elbette ki değiştirecektir.
Fatih ARSLANPINAR
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.