Türkiye’nin AB çıkmazı
Türkiye’nin AB çıkmazı- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
Türkiye, Ankara Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu'na başvurdu. l970’de katma protokolü imzaladı.l996’da gümrük birliğine girdi. 17 Aralık 2004’te 3 Ekim 2005’de başlayacak olan müzakere tarihini aldı. Yani Türkiye’nin AB yolculuğu 51 yıl süreci olan uzun bir serüvendir. Avrupa Birliği, kuruluşunda ezeli rakip olan ve tarih boyunca birçok savaşa hatta 2. Dünya Savaşı'na neden olan Almanya, Fransa ve İngiltere rekabetini durdurmak için kömür- çelik birliği olarak yani ekonomik birlik olarak düşünülmüş, bugün çok üyeli siyasi yönü ağır basan siyasi ve ekonomik bir birlik olarak ortaya çıkmıştır. SSCB’nin yıkılması ile tek kutuplu dünyada, Amerika’yı dengelemek ve frenlemek onunla rekabet etmek için özellikle de birliğin ana kurucuları ve motorları olan Almanya ve Fransa tarafından bu birlik çok önemsenmektedir. Ülkemizde AB hususunda kafalar karışıktır, yandaşlar, karşıtlar, kerhen yandaşlar fikir üretmekte halka AB’yi anlatmaktadırlar. Dünya vatandaşlığını kabul eden aydın güruhu AB’den maddi beklentisi olan iş çevreleri, Ermeni ve siyonistlerin kontrolünde olan etnik Kürt milliyetçilerinin de AB’yi istedikleri bilinmektedir. Burada bir parantez açarak belirtelim, ABD’nin ve AB’nin Türkiye’yi bölmek isteyen örgüte para ve diğer destekleri verdiği, bu örgütün siyasallaşarak faaliyet göstermesi için gayret sarf ettiği bilinmektedir. Bu örgüt yandaşı olan elit Kürt aydınları, Türkiye’nin elinden hayal haritalarında gösterilen o bölgeyi almayı başarırlarsa ikinci merhalede o bölgenin Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan’ın bir parçası olacağını bildikleri halde Müslüman Kürtlerden bu gerçeği gizlemektedirler. Biz Türklerle et tırnak olan aynı dine aynı peygambere inanan Kürt vatandaşlarımızın kardeşlerimizin bu gizlenen büyük oyunu görmeleri gereklidir. 107l’den bu yana hatta öncesinden beri ezanın dinmediği, o topraklar üzerinde haçlılar ve siyonistler maşalarını kullanarak çan ve boru çaldırmak istiyorlar. Buna izin mi vereceğiz? Hayır. Türkiye Cumhuriyeti halkı olarak buna izin veremeyiz. Vermeyeceğiz.
Karşıtlar ise AB’nin gerçek misyonumuzu üstlenmemizi engellemek için bizi oyaladığını, hiçbir zaman AB’nin Türkiye’yi almayacağını, esasen bizim iç işlerimize karışmak, bizi Osmanlı gibi bölmek parçalamak için, AB’ye girmenin bir araç olarak kullanılmak istendiğini ve kullanıldığını, bizim yeraltı ve yer üstü zenginlikleri bitmiş, nüfusu yaşlanmış, ekonomik sıkıntı içinde sosyal güvenlik sistemleri çökmüş, askeri gücü olmayan, aile yapısı bozulmuş, kültürleri bize benzemeyen, kapitalist AB’ye girmemizin gerekmediğini, onlardan maddi ve manevi bir şey kazanamayacağımızı söylemektedirler. Yine karşıtlar, l996 yılında girilen gümrük birliğinin Türkiye’ye milyarlarca Avro kaybettirdiğini, hala da bu kayıpların devam ettiğini, gümrük birliği nedeni ile 3. ülkelerle serbest ticaret yapamadığımızı, ihracatımızın %65 inin AB’ye olmasının bir anlamı olmadığını, AB’ye girmesek de bu ihracatı yine AB’ye veya diğer ülkelere fazlası ile yapacağımızı, AB’nin ihracatımıza engel bile olduğunu belirtmektedirler.
Kerhen destek verenler ise aslında karşıtlar gibi düşündüğü halde sırf AB kriterlerinden yararlanarak, ülkemizdeki insan hakları ve demokrasi değerlerini, ileri seviyeye çıkarmak, ülke yönetimi üzerindeki birtakım vesayetleri kaldırmak düşüncesi ile gidebilinen yere kadar AB’yi istemektedirler, Sırtlarında yumurta kefesi yok. Her an- bye bye mıstır- diyebilirler.
Bana gittiğim her mecliste, her toplantıda bu konuda ne düşündüğümü sorarlar, ben de karşıtlar gibi düşünüyorum. Materyalist AB bizi hiçbir zaman içine almayacak ve alamaz. Ben bunu, inanç farklılığından dolayı düşünmüyorum. Zaten yaklaşık 150 yıldır kültür emperyalizmi ve misyonerlik ile giderek artan şekilde Türk halkının manevi değerleri zayıflatılmıştır. Bugün de Avrupa birliğinin içinde milyonlarca Müslümanın yaşadığı bilinmektedir. AB’de ikinci din İslâm’dır. AB bizi, sırf inancımızdan değil büyük devlet olduğumuz için ve biz hukuki egemenliğimizi devretsek dahi AB mekanizmaları içindeki, nüfusumuzdan dolayı, fiili hakimiyetimiz olacağından ve ileride bu hakimiyetimizi kullanarak, AB’nin motorları ile fiili çıkar çatışmalarımız meydana geleceğinden almayacaktır. Öz deyişle AB bizi, içine alıp sindiremeyeceği, yeterince sömüremeyeceği için alamayacaktır. Avro’nun arkasındaki gelecekteki AB haritasında, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesi yoktur. Yani AB bizi alsa bile doğu ve güneydoğu bölgesi olmadan almayı düşünmektedir. Ağızlarının içindeki geveleme de budur. Haritaya uygundur. Büyük oyunda zaten o bölgeler Ermenistan’a ve İsrail’e bırakılmak istenmektedir. Yani bizi bölerek almak istiyorlar. Çıkarları onu gerektiriyor. O halde Türk halkı buna izin veremez, dolayısı ile de AB’ye girmemiz mümkün değildir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.