12 Eylül ve Altın Dokunuşlar

Bugün demokrasi tarihimizin kara sayfalarından birinin 42. yıl dönümü, ihtilalin yıl dönümü. “Bir sağdan, bir soldan astık.” dedikleri, sözde irtica düşmanlarının kanlı girişimlerinin yıl dönümü. Emellerini gerçekleştirmek ve maşalık vazifelerini icra etmek adına önceleri anarşiyi yüceltip sonra da yönetime el koymak. Sahiplerine hizmet noktasında vatandaşını karşısına almak. Körü körüne ve açık açığa din düşmanlığı. Tarifini dahi ortaya koyamadıkları bir laiklik kavramı. Ve nasıl elden gittiği belli olmayan bir düzen.

12 Eylül öncesinde zirve yapmış, tavan yapmış bir anarşi ortamı. Memleket insanının yok olduğu, kaybolduğu ortamlar. İhtilal sonrasında bu nahoş olayların bıçak gibi kesildiği görüldü. Çünkü anarşi, görevini tamamlamış ve ihtilale zemin hazırlamıştı. Bundan sonraki görevler, antidemokratik baskılar, idamlar ve gayriinsani uygulamalar beşli baskı çetesine kalmıştı. Lafa geldiğinde, “Benim babam da hocaydı, annem de başörtüsü takardı. (Türban demezler zira yobazlıktır.)” dediler ancak zulümlerini uyguladılar.

“Bir sağdan, bir soldan astık.” dediğin yavrularımız, yurdumuzun genci değil mi? Hırsızlık, soysuzluk ya da yüz kızartıcı bir suç mu işlediler? Düzenin yetiştirmeye çalıştığı bizim eli öpülesi evlatlarımızın boynuna yağlı urganı geçirmediniz mi? Kabul edelim ya da etmeyelim, Diyarbakır ve farklı cezaevlerinde yapılan zulümlere ne demeli? Birikimi olmayan, siyasi ve ekonomik olarak hiçbir donanımı olmayan eli silahlı zevat, bu memleketi 30 sene geriye götürdü. İhtilal sonrası MDP Başkanı Turgut Sunalp’e destek istenildi. Atladıkları nokta, eski dönemlerdeki açık oy gizli tasnif ilkesi yoktu. Vatandaş istenilen partiye oy verdirilemiyordu. Yüzde 92 ile anayasa değişikliğini onaylayan vatandaş (zira alternatifi yoktu) ilk genel seçimde Milli Birlik Komitesi ve ilgili zevata gerekli dersi vermişti. ANAP tek başına iktidarı almıştı.

Kenan Evren, “Namaz kıldığını bilseydim Özal’ın adaylığını veto ederdim.” demişti. Diğer yandan rahmetli Özal da “Başbakan oldum diye namazı mı terk edeceğim?” demedi mi? Bu söylemlerin ve düşüncelerin sahipleri hesaplarını Yüce Divan’da veriyorlardır. Hatta bu dünyadaki yargılama süreçleri zaten tamamlanamadan Milli Birlik Komitesi’nin üyelerinin yargılama süreci Rabbimin takdirindedir.

12 Eylül’ün yıl dönümünde memleketimizin geride kalmasına vesile olan, dini değerlerimizin alaya alınması, başörtüsü zulümleri ve gayri İslami her türlü eylem için davacıyız. Yedek subay olarak yaptığım kutlu askerlik görevinde, anacığımı orduevine almayan o düzenden davacıyım, davacıyız.

Biraz da güzelliklerden, icraatlardan bahsedelim. 7 Eylül Çarşamba günü Altınekin Belediyesinin yatırımlarının açılış programına katıldık. Protokol, basın ve Altınekinli hemşehrilerimiz oradaydı. Güzel dokunuşlar, güzel açılışlar yapıldı.

Ali Esmahan Tekelioğlu Anadolu Lisesi,

Altınekin KOP Hayal Kütüphanesi,

Yeni otel binası,

Altınekin ve Akıncılar Kapalı Pazar Yeri,

Güneş enerjisi panelleri,

Altınekin ve Oğuzeli Halı Sahaları,

Köy konakları

Siyasilerimizi ve Belediye Başkanımız Sayın Muharrem Dere ile ekibin tebrik etmek lazım. Böyle bir korona ortamı sonrasında, tamamen kendi öz sermayesi ile, kredi kullanmadan 15 bine yakın nüfusu olan Altınekin’de bu açılışları önemsiyorum. Biz biliyoruz ki, Muharrem Başkan zaten eskiden köy olan yeni mahallelerin tamamının yollarını parke taşı ile kapladı ve yol işini bitirdi.

Muharrem Başkan iş üretiyor, hem de fazlasıyla. Emeği geçenleri tebrik ediyoruz. 12 Eylül’ün bu kara yıl dönümünde kalkınmamızı sağlayan bu tür yatırımları “Altın Dokunuşlar” olarak değerlendiriyoruz.

Yatırımlarla kalınız. Saygılarımızla.