14 ASIR ÖNCE İNSANLIĞA TUTULAN BİR IŞIK: MEDİNE SÖZLEŞMESİ
14 ASIR ÖNCE İNSANLIĞA TUTULAN BİR IŞIK: MEDİNE SÖZLEŞMESİ- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Medine Sözleşmesi; Peygamber Efendimizin Medine’ye Hicretlerinden sonra, çok geçmeden şehirde yaşayan müslümanlar, yahudiler ve müşrikler arasında yaptığı bir sözleşmedir. Medine Vesikası, Medine Mutabakatı gibi adlarla da anılır. Bu sözleşme bir toplumsal mutabakat niteliğindedir. Sözleşme İslam Devleti’nin ilk Anayasası olarak kabul edilmesinin yanında, tarihteki ilk Anayasa olarak kabul edenler de vardır. Medine Sözleşmesinde Peygamber Efendimiz Müslümanlar ile Medine’de yaşayan farklı inançta, farklı kültürde, farklı soydan, farklı kabilelerden olan toplulukların birbirlerinin değerlerine saygı göstererek, barış içinde, bir arada huzur ve güven ortamında yaşamalarını hedeflemiştir. Sözleşmenin yapıldığı yıllarda Medine’de Müslümanlar azınlıkta idi. Nüfusun çoğunluğunu Yahudiler ve müşrikler teşkil ediyordu. Peygamber Efendimiz sözleşmede inanç boyutunda “senin dinin sana, benim dinim bana “ düsturunu esas almışlardır.
Peygamber Efendimiz önce Medine şehrinin sınırlarını belirleme çalışmasını yaptırmış ve bu sözleşme ile bir şehir devletinin ( İslam Devleti ) kuruluşuna adım atarken sadece Peygamber değil, aynı zamanda Yahudiler ve müşriklerce de kabul edilen çok özellikli siyasi bir lider olduğunu göstermiştir. Gayrimüslimlerdeki kabullenme Peygamber Efendimize duydukları güvenin sonucunda olmuştur. Medine sözleşmesi, 8 ayrı belgenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu sözleşme ile kabileler arasındaki ve toplum içindeki kavgalar durdurulmuş, yabancı toplumlarla olan ilişkiler düzeltilmiş, insanların haklarına ve özgürlüklerine saygıyla yaklaşılması oluşturulmuştur. Bu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra İslam dini daha rahat bir şekilde yayılma imkanı bulmuştur. Sadece İslam tarihinde değil,Dünya tarihinde de önemli bir yere sahip olan Medine Sözleşmesi; toplumlarda dil, din ve ırk farklarına bakmadan bir arada yaşama kültürüne adım atılmasını sağlamıştır. Kabul edilen maddeler sayesinde Medine’de yaşayan herkesin canı, malı ve namusu güvence altına alınmıştır.
Medine Sözleşmesi islam tarihinin ilk sözleşmesi olup aynı zamanda antlaşma niteliğindedir. Sözleşme 47 maddeden oluşmakta olup tarafı olan herkesi bağlamaktadır. Sözleşmede, sözleşmeye uymayan kim olursa olsun karşısında Allah ve Resulünü göreceği yazmaktadır. Sözleşmenin bundan yaklaşık 1400 yıl önce yapılmış olması ve günümüzdeki birçok modern devletin anayasasından daha ileri düzeyde hak ve eşitlik kavramlarını şart koşması bakımından değerlidir.
Medine Sözleşmesinin bazı maddeleri şöyledir:
Medine’de yaşayan herkes eşit haklara sahip olacak ve eşit vatandaş olarak görülecek. Hiçbir topluluğun diğerlerine üstünlüğü olmayacak.
Medine’de yaşayan her topluluk kendi yaşadığı çevreden sorumlu olacak.
Yahudiler dinlerini serbest ve özgür bir şekilde yaşayacak.
Medine’deki savaştan sonra herkes kendi giderlerini karşılayacak.
Medine’deki tüm anlaşmazlıkların çözümü için Hz. Muhammed’e başvurulacak.
Medine’ye dışarıdan saldırı gelirse, tüm topluluklar birlikte savaşacak ve şehri savunacak.
Müslümanlar ve Yahudiler barış içinde yaşayacak. Topluluklar birbirlerinin dinine saygı gösterecek.
Yahudiler ile Müslümanlar arasında herhangi bir anlaşmazlık olursa, hakem olarak Hz. Muhammed seçilecek.
Hz. Muhammed’den izin almadan Yahudilerden hiç kimse sefere çıkmayacak.
Medine içinde savaş yasaklanacak.
Toplum içinde tecavüzcülük ve bozgunculuk yapılmayacaktır. Böyle bir durum yaşanırsa, toplumdaki herkes birlikte cephe alınacak.
İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü bakımından en önemli basamaklardan biri kabul edilen Macna Carta’dan (1215) altı asır önce; İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü prensiplerinin yanında, mezhep kavgalarına son veren Fransız İhtilalinden (1789) yaklaşık 12 asır önce; Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında belirlediği “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nden 13.5 asır önce MEDİNE SÖZLEŞMESİ’nin yapıldığı düşünülünce; çağlar ötesinden Peygamber Efendimizin insanlığa verdiği mesajların önemi daha iyi anlaşılacaktır. Özellikle insan hakları ve toplumların farklılıkları ile bir arada yaşama kültüründe ne kadar geç kalındığı bütün açıklığı ile anlaşılmaktadır.
Bütün İslam ülkelerinin bugünkü durumlarını Medine Sözleşmesi ile mukayese etmelerine ihtiyaç vardır.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.