Ayasofya Cami nasıl müze yapıldı? Kimler yaptı?
Ayasofya Cami nasıl müze yapıldı? Kimler yaptı?- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
Ayasofya cami ilk defa MS 3.yy da ahşap olarak, 4. ve 5. yüzyıllarda tekrar ahşap olarak yıkılıp yapılmıştır. Kilise olarak en son bu haline 561 yılında getirilmiş ve 1453 yılında fethine kadar da kilise olarak kullanılmıştır. 30 Mayıs 1453’te Fatih’in de katıldığı ilk cuma namazı ile camiye çevrilmiştir. 1934 yılına kadar da aralıksız cami olarak kullanılmıştır.
Osmanlılar zamanında mevcut haline ilaveler ve eklentiler yapılarak, cami tam bir Türk İslam eseri haline getirildi. Fetihle Ayasofya’yı İslam alemine kazandıran Fatih Sultan Mehmet, cami ile ilgili vakfiyede, caminin sonsuza kadar cami olmasını da vasiyet etmiş. Birçok da gelir tahsis etmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik kaygılarla, ibadet edilen yerler dışında kalan cami bölümleri, bakımsız hale gelmiştir. ABD’li mozaik uzmanı Thomas Witterand isimli kişi, camide bulunan mozaiklerin tamir ve bakımını yapmak için 1931 yılında hükümetten izin ister. 1932’de izin çıkar ve Thomas çalışmaya başlar. Ortaya öyle güzel mozaikler çıkartılır ki çalışmaları görmeye gelen devrin Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen, durumu Atatürk’e iletir. Namaz kılınan yerler dışında kalan kısım ve dehlizlerin tamir edilip çevresindeki dükkan ve medrese binalarının yıkılıp çevre düzenlemesi yapılarak caminin müze haline dönüştürülmesini önerir. Atatürk de uzman bir heyet teşkil edilerek bir rapor hazırlanmasını ister. Bir heyet teşkil edilir. Heyette Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof . Osman Ferit ve Alman Prof. Erchart Ungar vardır. Heyet raporunu verir. Raporda, caminin onarılarak tamamen ibadete kapatılmasını ve müze yapılması önerilmektedir. Heyete göre bu müzede Bizans eserleri sergilenmelidir. Heyetin bu kararına maalesef heyette bulunan sadece bir kişi ibadete kapatılmasını istemiyorum diye şerh koyar. Kim mi? Alman Profesör… Bizimkiler değil. Rapor doğrultusunda, caminin yanındaki dükkanlar, medreseler yıkılır. Bu çalışma yapılırken toz topraktan camiye gelen cemaatin etkilenmemesi için onarım süresince ibadet yapılan yerlerde kapatılır.Yıl 1934’tür. Tamir, bakım ve bazı dükkanların mülkiyetinin alınması yani istimlaki için gerekli olan parayı da Milli Eğitim Bakanlığı öder.
Bu husus 24.11.1934 tarihinde, Bakanlar Kurulunda görüşülmüştür. Ancak caminin tamamen ve sürekli olarak ibadete kapatılmasına dair bir karar alınmamıştır. Böyle bir kararın yazılı asıl metni de bugüne kadar devletin hiçbir kurumunda bulunamamıştır. Sureti olan kararnamede, Atatürk’ün imzasının da sahte olduğuna dair güçlü belirtiler vardır. Kararda bulunan imza Atatürk’ün imzasına benzememektedir. Kararın kayıt numarası da yoktur. O halde bu kararname sahte midir? O yönde güçlü kanılar vardır. Denilmektedir ki 24.11.1934’te Bakanlar Kurulu'nda sözlü olarak görüşülen yazılı bir belgeye bağlanmayan konuyu sanki yazılı bir belgeye bağlanmış gibi sonradan böyle aslı olmayan bir suret belge üretilmiştir. Devletin arşivinde olmayan devlette kaydı olmayan bir Bakanlar Kurulu kararı olmaz denmektedir. En azından şüpheli bir hal var. Yok mu? Türk bürokrasisi, belge asıllarını mutlaka arşivlemiştir.
Kaldı ki camiinin ibadet yeri dışında kalan bölümlerinin müzeye çevrilmesi için heyet önerisini Atatürk kabul etmiş, ibadet yerinin müze olmasını ve caminin ibadete kapatılmasını kesinlikle kabul etmemiştir. Bazı hatıralarda ( Şükrü Kaya- Atatürk’ün yakını ve İç İşleri Bakanı) bu hususu duyduğunda Atatürk’ün çok kızdığını söyler. Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen de bu hususu teyit eder. Bu belgeyi üretenlerin, Atatürk öldükten sonra onun imzasını da taklit ederek böyle bir oldu bitti yarattıkları, böylesi bir meseleyi bile onun manevi koruyuculuğuna soktukları hususunda şüpheler güçlüdür.
Peki, bu işi yapanlar kimler? Cami sırf tamir sırasında cemaatin mağdur olmaması için geçici olarak ibadete kapatılmasına rağmen kimler bu kapatmayı sürekli hale getirmiştir? Burada karşımıza yine Hasan Ali Yücel çıkmaktadır. İddialar o ki, Hasan Ali’nin Atatürk’ün ölümünden sonra geldiği Milli Eğitim Bakanlığı sırasında( Aralık 1938)tamirat bitince, geçici kapatmanın sürekli olarak kapatma şekline getirildiği anlaşılmaktadır. Çünkü müzeler o dönemde Milli Eğitim Bakanlığına bağlıdır. O dönemde, CHP’nin dinle-camilerle ilgili tutum ve davranışları da bellidir.
Sahte belge ile fethin sembolü camiyi müze haline getiren batı kafalılar, bu milletin değerlerine yabancı olanlar, talimat almışlar mıdır? Kimin, kimlerin talimatı ile bunu yapmışlardır? Okuyucularımın bunu tahmin etmesi zor değildir. Batılılar… Batılılar…150-200 yıldır insanlığın kanını emen emperyal Batılılar,Masonlar… Böylece fethin intikamı alınmıştır. Bilindiği gibi Hasan Ali’nin de Mason olduğu söylenir.
Caminin ibadet yerinin tekrar ibadete açılması zor değildi. Nitekim kolayca ibadete açıldı. Önemli olan siyasi iradedir.O da AK Parti iktidarına ve Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olmuştur.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.