BİD’AT VE İCAT ÜZERİNE
BİD’AT VE İCAT ÜZERİNE-Adem ESEN-Yeni Meram Gazetesi
Bid’at icat ve sonradan ortaya çıkan şey anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Yenilik, gelişme ve inovasyon günümüzün revaçta olan kavramlarıdır. Bid’at kavramı dini bir kavramdır. Bunlar bazen birbiri yerine kullanılabiliyor.
Bid’atla ilgili literatür çok geniştir.(Bakınız: https://islamansiklopedisi.org.tr/bidat) Bid’at dine sonradan sokulan şeyler anlamına kullanılıyor. Peygamberimiz “Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir.” buyurmuştur. Hazreti Ömer teravih namazının cemaatle kılınmasını ne güzel bid’attir, diye nitelendirmiştir. O halde bid’at ve icat İslam tarihinde nasıl anlaşılmıştır? Değişen dünyada nasıl anlaşılacaktır?
TÜBİTAK yayını olarak Türkçeye çevrilen George Basalla “Teknolojinin Evrimi” kitabında şöyle bir ifade yer alıyor: Günümüz Avrupa'sında ve Amerika,1sında yaşayan bizler için mucitlerin itibar görmeleri ve ödüllendirilmeleri yerinde ve uygulama olmakla beraber İslam geleneğinin bunu kötülediği hatta icat veya yenilik zararlı ve kötü bir şeydir ve Arapça'da bir bid’a kelimesi ile ifade ediliyor. (Çeviren: Cem Soydemir. TÜBİTAK popüler bilim kitapları Ankara, 1996. sayfa 177) Burada yazar Peygamberimizin “Kim ki bir halkı taklit ederse onun bir parçası olur” hadisini kanıt olarak getiriyor. Ayrıca yazar Batı dünyasındaki bilinçli yenilik arayışının köklerini araştırır, ama Çin dışındaki Mısır, Mezopotamya, gibi medeniyetlerin icatlarına hiç yer vermez. Kitapta İslam’ın yeniliklere kapalı olduğunun kanıtı olarak bidat ele alınıyor. Ancak tarihin hiçbir döneminde Müslümanlar teknolojik yeniliği ve insanlar için faydalı işleri (seyyie-kötü) bid’at olarak anlamamışlar, hatta bunun için bid’atı hasene diyerek buna “hasene, yani güzel” sıfatı takmışlardır. Ayrıca konuyu tarihi açıdan ele aldığımızda ticaretin övüldüğü ve teşvik edildiği bir anlayışta yeniliklere kapalı olmak zaten mümkün olamaz. İslam’ın ilk inen ayeti “oku” olduğu unutulmamalıdır.
Maide/3 ayette “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim”. Buyurulmaktadır. O halde dinin temeli olan inanç ve ibadet esasları Peygamberimizle tamamlanmıştır. Bunların dışındaki konular inanç esaslarına aykırı olmadan gelişecek ve buna göre düzenlenecektir. Buraya fazla girmeden hatırlatmak istediğimiz başka bir kaide “İslamiyet’te ruhbanlık yoktur” . Oysa Hristiyanlık ruhbanlıktır, yani din adamları/kilisenin dünyaya hakimiyeti esasına dayanır.
Yukarıdaki kitapta görüldüğü gibi, Batılılar maalesef kendilerinden olmayan konuları hiç dikkate almadan keyiflerine göre yazmaktalar. Söz konusu kitap baştan sona incelediğinizde mesela Mısır’da, Mezopotamya’da, Endülüs’te veya İslam dünyasının diğer bölgelerindeki bilimsel çalışmalarla ilgili en ufak bir bilgi yer almamaktadır. Oysa Batı medeniyetinin son yüzyıllarda gelişmesinde önemli payı olan Endülüs ve Anadolu Selçuklu medeniyetidir. Bunun için İslam medeniyeti bilim tarihi çalışmaları, tabii ki Fuat Sezgin çalışmaları bunun için çok önemlidir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, çeviri yapanın dipnotlar şeklindeki ilaveleridir. Nitekim söz konusu çeviri de birkaç kısa dipnot yer almaktadır. Ancak yukarıdaki iddiada hiçbir dipnot yer almamaktadır. Oysa yazarın iddiasındaki hadisin ne anlama geldiği, gerçekten İslam tarihinde bid’atın icat, yenilik ve inovasyon karşılığı anlaşılıp anlaşılmadığı dini konudaki uzmanların görüşleriyle okuyucuya sunulabilirdi. Ayrıca çevirinin anlaşılır olmasına dikkat edilebilirdi.
Bu konuda Osmanlı'ya matbaanın geç gelmesi akla gelir. Arşiv çalışmaları matbaanın Osmanlı'da geç uygulanmasında ulemanın değil bilakis piyasa şartlarının yani ekonomi ve sosyal şartların sebep olduğunu göstermektedir. Bilim tarihi çalışmaları bunun için önem taşımaktadır.
Teknoloji başka toplumlardan ithal edilirken birtakım sorunlara sebep olduğundan tepki oluşmaktadır. Ama bunları dini bağlamda ele almak pek doğru olmaz. Yabancı (daha doğrusu zararlı) unsurlardan korunma ile diğer toplumlara yol gösterici olmanın yolu medeniyette geri kalmayıp öne geçmektir. Bu düşünce bid’at olmayıp, “hayırlı inananlar” olma görevdir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.