ÇİZGİLER..?- Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Çizgi en genel manasıyla bir cismin bir şeye dokunduğunda bıraktığı ince ve uzun izdir. Mimarlıkta da temel tasarım ögesi olan çizgi, yan yana sıralanan noktaların oluşturduğu iz ve sınırı belirtir. Çizgi, tasarımda önemli bir denge unsurudur.
Yaşamın her alanında bulunan çizgi, bazen sınır, bazen yol, bazen de iz belirtir. İnsan hayatında da somut olmasa da herkesin bir çizgisi vardır. İnsanoğlu doğumundan itibaren aslında kendini görünmez çizgiyle kuşatır. Baktığımızda bu durum yaşamın doğal gerekliliğidir. Bizi diğerlerinden ayıran, kendimizin sınırlarıdır. Nasıl ki üzerinde yaşadığımız toprak parçasının sınırları olduğunda buraya “Vatan” diyorsak, insanın da koyduğu sınırlar neticesinde onun varlığını da kabul etmiş oluruz.
İnsanın sosyal hayatı boyunca ailesini, fiziki ve sosyal çevresini bir çizgi ile çerçeve içerisine alır. Yasalar da bireyin hak ve özgürlüklerini sınırlarla belirleyerek oluşturur. İnsan kendini özgür birey hissetse de bir başkasının varlığı ve onun çizgileri, özgürlük çizgisinin bittiği sınırdır.
İnsanın kendi hayatında oluşturduğu çizgiler bir nevi hem kendisini hem de başkasının “ben-sen” sınırını belirlemek üzeredir. Bu nedenle insanlar hem kendi sınırlarını hem de başkalarının sınırlarını bilmesi gerekir. Sadece insanın değil, doğada tüm canlıların kendine ait yaşam alanı vardır. Doğaya baktığımızda hiçbir canlı ekosistem döngüsü için karnını doyurması dışında diğerinin haklarını ihlal etmez. Canlıların türleri içerisinde ve türler arasında hepsinin bir yaşam çizgisi vardır. Bir aslan bir kuşla savaşmazken bir kartal da sinek avlamaz. Doğada yaşamın dengesi ve döngüsü önemlidir.
İnsanın doğadan kopuşu ve sonrasında da onu karşısına alıp mülkiyet edinme çabasında oluşu onun bencilliğinden kaynaklanıyor. İnsanlar arasında “ben-sen” ilişkileri oluştuktan sonra “ben-şey” şekline dönüşüyor. İnsanın çıkarları doğrultusunda “sen” olmanın önemi kayboluyor. Yerini “sen” değil “şey” alıyor. İnsani ilişkiler arasında oluşturulan dengeler bozuluyor. Yani insan mülkiyet oluşturuyor ve onu istiyor. Sonrasında da insanlar arasındaki ilişkiler kötüleşiyor.
Kısacası insanlar birbiriyle ihtiyaçları doğrultusunda ve ihtiyaçlarının karşılanması için ilişki kuruyor. Herkes birbiriyle kendisine lazım olan tarafıyla ilişki kuruyor. Kendisine gerektiği kadarıyla karşı tarafla ilişki kuruyor ve geri kalanını da kendine saklıyor.
İnsanların ucu açık durumlara ve zamanlara tahammülü yoktur. İnsanın belirsizliğe de sabrı yoktur. Bu, benim tanıdığım biri değilmiş diyor. Karşı tarafı suçlamaya ve örselemeye çalışıyor. Karşı taraftaki insan da kendisini anlatmaya çalışıyor. Anlatmak da yetmez, çünkü karşısındaki anlamak istemez.
İnsanın temel çizgisi haddini ve hududunu bilmek olmalıdır. Kendini bilmeyen insan bilmediğini de bilmez…!
İnsanların çizgileri bazen çok keskinken olabiliyor. Kimileri çizgiyi o kadar abartıyor ki duvar örüyor. Ne karşıdakini “sen” olarak görüyor ne de benliğindeki “ben” duvarını aşıyor. Karşıdakini “şey” olarak, ihtiyaçlarını karşılayacak mal olarak görüyor. İşte burada mülkiyet eştirme yapılarak çıkar ilişkisi başlıyor. Bu yüzden insanın çizgisini belirlemesi, o çizginin de sınırını bilmesi gerekir. İnsanca yaşayabilmek için ne sınırları aşmalı ne de sınırları duvara dönüştürmelidir. İnsan karşıdakinin de kendisi gibi bir insan olduğunu unutmamalıdır.
“Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar, haddimi bilirim derim...” Hz. Mevlâna
Tasarımda öyledir, eğer çizgiyi aşarsanız, tasarım özelliğini yitirir ve tüm dengesi kaybolur. İnsan yaşamı da böyledir. Çizgiyi aştığınız ve sınırları ihlal ettiğiniz anda hem hak kaybına uğrarsınız hem de başkasının hakkına girmiş olursunuz. Çizgiyi aşmak kötüdür. Ölçüyü kaçırmak, had bilmemek kaos ve kavga yaratır.
“Bilmek güzel şeydir. Hele haddini bilmek ise daha güzeldir…" II. Abdülhamid
Uygar dünyanın ilkel toplumlarında zamanla ilişkiler “ben-şey” şekline dönüştü. Temelde “ben-sen” ilişkisine ihtiyacımız var. Kişilerin kendi çizgileri içerisinde insani ilişkilere açık olması gerekir. İnsan kendisi kendine karşı dürüst olmalıdır. Yalın ve sade yaşamak gerekir. Aslında insanı anlamak yetmez, insanda algı ve sezgisel duyguları hissetmek gerekir. İnsanları selpak kâğıt gibi kullanıp atmak incitir.
İnsan sahip olduğu sınırlarıyla başkasını aşağılamamalı ve insani çizgisiyle, kendine ve karşıdakine saygısını yitirmemelidir. Kişisel hak ve hukuka saygı duyulmalıdır. Saldırgandan değil de ya ben saldırırsam diye incitmekten korkmalıdır. Her şeyden önce insan kendini bilmeli ve kendine saygı duymalıdır. Sonra da karşısındakine saygı duyabilmelidir.
Aklın yolu birdir. Yaşam sürdürülen bir yoldur. Nokta yoktur. İnsan insanın ilacıdır. Aydınlanma insanın kendi içinde başlar.
Öz ve iz, çizgilerde gizlidir..!
Saygılarımla…
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ