Cumhuriyet’imizin dün ve bugün karşılaştığı tehlikeler -2-

Amerikan İstihbaratının üst kademelerinde görev yapmış, Türkiye’yi iyi bilen ve Türkiye’ye yönelik projeleri ile yakından bilinen Graham Fuller “Kemalizm’e son verin, Osmanlı’yla övünün” tavsiyesinde bulunuyor. Bu ve bunun gibi emperyal ajanlar ve projeciler akıllarınca Osmanlı ile yeni kurulan devleti, Türk Milletinin gönlünde ve zihninde ayırmayı planlıyorlar. Ülkemizi hedef alan birçok emperyal projeler, Türkiye Cumhuriyetini yıkmak/bölmek için ülkede çeşitli şekillerde ayrılık/ayrıştırma planları yaptıkları uzun zamandan beri bilinmektedir. Bunlardan biri de Cumhuriyete ve Atatürk’e saldırma ve yıpratma üzerine kurgulanmıştır. Bunun için her türlü yalan ve iftiraya başvurdukları bir gerçektir. Ne yazık ki ülkemizde bilerek, bilmeyerek bazı okumuşlar (?) bu projecilerin etkisinde kaldıkları, hatta yardımcı oldukları dikkat çekicidir. PKK projesinin sahipleri PKK’ya PYD’yi ve İŞİD’i de ekleyerek bölgedeki (Kuzey Irak ve Kuzey Suriye) petrol ve doğal gaz kaynaklarına çökmüşlerdir. Bu amaçla ABD, PKK/PYD’yi müttefik ilan etmiş, milyarlarca dolar silah yardımı yapıp terör örgütü elemanlarına eğitim vermeye devam etmektedir. Diğer yandan ABD Girit’de, Dedeağaç’ta üsler kurmuş, Kıbrıs Rum kesimine silah ambargosunu kaldırmış, Ege adalarını silahlandırmaya devam etmekte ve böylece Yunanistan’ı bir ABD üssü haline getirmiştir. Bu arada Kafkas’ları karıştırmaktadır. Bu gelişmeler de haliyle Türkiye ve Azerbaycan başta olmak üzere bütün Türk Dünyasını, bölgeyi ilgilendirmekte ve rahatsız etmektedir. BOP’nin uygulamasında ülkelerin yapısına ve milli hasletlerine göre değişik taktikler geliştirdikleri görülmektedir. Türkleri Balkanlar’dan çıkaran fakat Anadolu’dan çıkaramayan ve yeni bir devlet kurmasını engelleyemeyen güçler, şimdi Türkleri Anadolu’da azınlığa düşürme projelerini devreye sokmuşlardır. Türkiye’nin 10-12 yıldan beri karşı karşıya kaldığı sığınmacı istilası bu projenin ürünüdür. Bu projede önce Türkiye’ye Suriye sınırından mayınlar temizletilmiş, sonra 5-6 milyon Suriyeli ülkemize sürülmüştür. Bunun yanında Irak’tan, Afganistan’dan ve çeşitli Afrika Ülkelerinden vb. milyonlar ülkemize gönderilmiş veya yönlendirilmiştir.
Başlangıçta, gelenlerin kim oldukları da çok iyi bilinmeden ülke içine istedikleri yere gitmelerine izin verilmesi büyük hata olmuştur. Doğurganlık oranları yüksek, genç nüfustan oluşan sığınmacılarla bazı şehirlerin nüfus yapılarında (demokrafik) önemli değişiklikler olmuştur.
Türkiye şimdi gelenleri geri gönderme gayreti içinde olsa da, Amerika, AB ülkeleri, Rusya vb. hep beraber buna karşı çıkmaktadır. Türkiye üzerindeki emperyal niyetin ne olduğu bundan daha açık nasıl ifade edilebilir? Ancak ne olursa olsun, Türkiye akılcı politikalarla, Suriye ile olumlu ilişkiler kurarak gelenleri kendi yurtlarına göndermeyi başarmalıdır. Suriye’de güvenilir ortamlar sağlandıktan sonra geri dönüşlere teşvik edici tedbirler getirilebilir. Ancak vatandaşlığa geçişleri kolaylaştırmak büyük yanlışlık olur. Vasıflı olanlarına sadece süreli oturma izinleri verilmelidir. Her ülkenin vatandaşlık konusunda hassas olduğu, ciddi kurallar uyguladığı bilinen husustur. Ülkesinde 1.5 milyon Suriyeli olan Lübnan gelenleri geri gönderme adımlarını atmıştır. (DEVAMI GELECEK)