DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM
DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Kıymetli dostlar farkında mısınız? Daha dün yediklerimizi, içtiklerimizi, konuştuklarımızı, düşündüklerimizi unutuyoruz. Bir şeyler akıp gidiyor fütursuzca hayatımızdan. Sanki düşünme idrak etme yetilerimizi kaybedip, hissizleştirildik. İki espriyle “mutluyuz” sanıyoruz.
Farkında mısınız? Ne okuduğumuz kalıyor aklımızda, ne internetten öğrendiklerimiz. Garip bir şekilde silinip gidiyor. Halbuki hepimiz Prof. kıvamında elimizde bir tıkla tüm bilgilere ulaşır olduğumuz halde.. Ne çok şey bildiğimizi zannediyoruz.
Kısacası hayatımız iki parmak arasında “yaşam emarelerini kaybetmiş” gibi akıp geçiyor.
Arkadaşlarınızla oturup sohbet ederken dikkatle inceleyin lütfen. Derinlemesine sohbet edemiyoruz, “sohbet” dediğimiz kavram yüzeysel kalıyor ve sonra eller telefona gidiyor.
Hayatta böyle değil mi? Bütünleşemiyoruz.. E haliyle bir olayın içyüzünü, derinliğini, perde arkasını idrak edemiyoruz. Olayları da sadece gözümüzle görüp algıladığımız kadarıyla yorumlayınca, hatalar da kaçınılmaz oluyor.
“Allah’ım yaşadığımız olaylarda bize neyi öğretmek istiyorsan, onu anlayabilme kabiliyeti ver” deyiverelim.
Hayatı yaşamak gerçekten kolay aslında. Zorlaştıran bizim düşüncelerimiz, fikirlerimiz. Şöyle diyelim; “Çıkmazlarım olmasaydı hayat ne kadar kolay olurdu?” Sorular bir üst enerjiye geçmek için çok önemli.”
Kıymetli dostlar, hayatımızda bir şey olmadığında hayıflandığımız kadar, olduğu zamanın yarısı kadar teşekkür ettik mi? O nimetin içinde şükür aklımıza gelmemiştir belki de. İste bu yüzden hayattaki duruşumuz çok önemli. Günün mottosu olsun; şikayet alanından şükür alanına geçip; “Rabbim yarattığın zerreler adedince sana hamd ederim, şükr ederim.”
“Hayatta sert olan kırılır, yumuşak olan ezilir” sözünü çok severim. Önemli olan olması gerektiği yerde, olması gerektiği kadardır. Su gibi akışta olmak, toprak gibi bereketli olmak, yağmur gibi hafif olmak, rüzgar gibi daldan dala esiyor olmak; huzurlu olmak için olmazsa olmazlar bence..
Kendime ait sorumlulukları yaparken, zorunluluk olarak değil de; keyif veren, zevk veren, gönlümü meşk eden bir hal olarak niyetlenince işin rengi tamamen değişiyor. Tavsiye ederim.
Yaşamda farkında olsak da olmasak da her şey değişip, dönüşüyor. Tırtılın kelebeğe dönüş hikayesini bilirsiniz. Dönüşümün bir sembolüdür. Minik bir tırtılın koza örerek kendini içine hapsetmesi ve kozanın içinde gösterişli bir kelebeğe dönüşmesi doğanın en muhteşem ve en hayret verici olaylarından biridir. Bu yüzden kelebekler, dönüşüm ve başkalaşım hikayesinin doğal kahramanlarıdır.
İnsanında manevi uyanış yolculuğu, tırtılın kelebeğe dönüşüm hikayesine çok benzer. Nasıl tırtılın programında kelebeğe dönüşme genleri mevcut ise insanın fıtratında da özüne uyanma genleri mevcuttur.
Hayat oyununun kuralı gereği, her insanın kendi dünyasında (kozasında) ona zayıf yönlerini hatırlatan ve onu zorlayan birileri mutlaka olur. Bu durum, insanın güçlenmesini sağlayarak kozasından çıkmasına vesile olacağı için gerekli olandır. Çünkü insan, zayıf yönlerini zorluklar karşısında çare ararken güçlendirebilir ve ancak bu şekilde kozasından çıkmayı başarabilir. Güçlenmek için de bir farkındalık yolculuğuna çıkmaktan başka çaresi yoktur. Bu nedenle hayat, her insanı en zayıf noktasından vurur ve canını yakarak uyandırır.
Niyet edelim birlikte, iyilikle güzellikle huzurla değişip dönüşmeye.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.