DİJİTAL DÜNYADA SUNİ EĞİTİM
DİJİTAL DÜNYADA SUNİ EĞİTİM- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
“Bu hafta şöyle içimizi açacak bir yazı yazayım” diye niyet etmiştim ama ne mümkün!
Malum 6 Eylül Pazartesi günü okullar açılıyor. Kalem olmuş 5 lira, defter olmuş 10 lira derken doğal gaza %15 zam gelmiş. Demezler mi insana “Hocam biz bu kadar ekonomik sıkıntının içerisinde iken siz hangi gezegende yaşıyorsunuz?”
Konu eğitim olunca derdimiz kaf dağını aşıyor.
Değişen yenidünya düzeninde okulun anlamı da içeriği de büyük ölçüde değişti.
Eğitim denince, eskiden akla onlarca hatta yüzlerce tanım gelirdi. Bilgi, donanım, saygınlık, vizyon, karizma, yetkinlik, statü ve daha neler neler.
Peki ya şimdi? Boşa harcanan zaman, hiçbir işe yaramayan diploma, uzaktan/hibrit eğitim, hormonlu notlar, dershane ve sınav, sınav, sınav…
Eğitim ve öğretimin tarifi ve yöntemleri üzerinde günümüz koşulları çerçevesinde daha çok kafa yormak zorundayız. Yoksa çocuklarımızla aramızdaki kopukluk inanılmaz boyutlara gelebilir.
“Eğitim şart” mottosundaki eğitimin ne olduğu konusunda bile anlaşamazken hep birlikte aynı türküyü tutturmuş gidiyoruz. Hâlbuki eğitim nedir, nasıl olmalıdır? diye eğitim sendikalarını ve eğitim uzmanlarını bir masa etrafına oturtsak eminim kıyamet kopar!
Eskiden 40 yaş üstü hemen herkes okulda dayak da yedi, yer de süpürdü hatta soba da yaktı ama bu nesil günün moda tabiri ile nasıl bir “çocukluk travması” yaşamış ise kendi çocuklarına büyümüş de küçülmüş prens-prensesler gibi davranılmasını ister olduk. Yapamadığımız, açlığını çektiğimiz ne varsa önlerine yığdık.
Mesela bizim çocuklarımız Japon çocuklarından daha değerli. Videolarına çoğu kez şahit olduğumuz Japon çocukları çok değersiz(!) oldukları için anasınıfından itibaren temizlik yapıp kendi kahvaltılarını hazırlamak zorunda Dolayısıyla bu değersiz çocuklardan ileride bir şey beklemek de ancak Japonlar gibi biraz saf toplumlara özgü bir durumdur. Aradaki farkı kıyaslayıp kağıt zafiyeti yapmayalım şimdi değil mi?
Osmanlı mekteplerinde ne yazıyordu? “Burada hiç bir kuş yüzmeye, hiç bir balık uçmaya zorlanmaz”.
Aynı koşullarda doğup, büyüyen kardeşler bile çok farklı kişisel özelliklere sahip oldukları için farklı eğitim almaları gerekirken, tüm ülkeye aynı eğitim modelini dayatmanın hataların en büyüğü olduğu konusunda görüş birliği var.
Yeni trend, daha mutlu çocuk, daha mutlu aile ve daha mutlu ülke olduğu için yeni arayışlar da bu yönde.
İlgi, yetenek ve hayaller doğrultusunda kaliteli bir eğitim ve istihdam politikası yeni sistemin temel çatısı olacak.
Eğitim, öyle ya da böyle, yaşam odaklı olmalı ki hayat standardımız yükselsin. Oysa bizde tam tersi… Sınavlarla yatıp, sınavlarla kalkıyoruz.
Bugünkü sınav sistemi 40 hatta 50 yıl öncenin koşullarına göre şekillendi ve hâlâ aynen devam ediyor.
Bırakın 50 yıl önceki gençlikle bugünü kıyaslamayı, arada 5-6 yaş farkı olan kardeşler arasında bile derin uçurumlar var. İşte bu yüzden, sınavların günümüz koşulları çerçevesinde A’dan Z’ye değişmesi gerekiyor ama nedense YÖK ve ÖSYM gibi kurumlar değişime ayak uyduracaklarına daha da katılaşıyor.
Sınavlar, her yıl yüz binlerce evi matem evine döndürmenin yolu ve yöntemi olmamalı! Değişim şimdi değilse ne zaman yapılacak? Ötele, ötele nereye kadar?..
Sonuç ortada: Ört ki ölem!
Enerjimizi, kaynaklarımızı ve motivasyonumuzu doğru idare etmek zorundayız. Çünkü yapacak çok işimiz var.
Üniversitede fen bölümlerinden din derslerini, ilahiyat bölümlerinden de fen derslerini kaldırdık. Bunun sonucu ne oldu biliyor musunuz?
Köydeki öğretmenle imam birbirini anlayamaz oldu. İmamın cemaati ile öğretmenin etrafındakiler de birbirine diş biler oldu.
Nedeni çok basit: İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Öğretmen dini bilmiyor, ona karşı; imam da fen bilimlerini bilmiyor, ona karşı.
Bu çarpık sistemi köklü revize etmeli. Mümkün mü? Ömrüm yeter mi bilemiyorum.
Normalde eğitim sistemini tam anlamıyla oturtamamışken, dijital sistemde çocuklarımızı neler bekliyor zamanla göreceğiz.
-
Özgül Özkan2021-09-04 22:03:42Kıymetli görüşleriniz icin teşekkürler. Kisa yazınızda bir çok şeye değinmişsiniz. Ve çoğu da hakli serzenişler. Japonlar cok küçük yastan itibaren sorumlu bireyler yetiştiriyor. Sürekli dışardan kontrol etmek yerine içsel bir motivasyon sağlıyorlar. Bu cok güzel bence bizde çocuklarımıza erken yaşta sorumluluk vererek onlari birey olarak görmeliyiz öyle yetiştirmeliyiz. Çünkü şuan oluşan kaosun sorumlulari özgür, bencil ve sorumsuz bir nesil üretti.