Konya
°C
Yeni Meram

DOĞAL AFET ZARARLARINI ANLAMAYA KAMU TERCİHİ TEORİSİ İLE BAKIŞ

DOĞAL AFET ZARARLARINI ANLAMAYA KAMU TERCİHİ TEORİSİ İLE BAKIŞ- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
10.03.2023 01:28
09.03.2023 13:29
0
1600
ABONE OL

Asrın doğal afeti olan son depremle ilgili pek çok teknik bilgi veriliyor, yardımlar yapılıyor. Bunların bir süre devam etmesini hem devlet hem de milletin sürdürmesi gerekiyor. Zira can kaybının yanında önemli bir maddi kayıp da var. Pekala, doğal afet zararlarının artmasına sebep olan davranışların arkasında ne var? Diğer bir anlamıyla, konunun demokrasiyle ilişkisi nedir?
Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Ulusal Risk Kalkanı” toplantısı ile en üst düzeyde konuyu tekrar gündeme getirmiştir. Bu çerçevede yeni bir kurul oluşturacaktır. Bu kapsamda Afet imar Fonu kurulacaktır.
1990’lı yıllarda siyasetin ekonomiye fazla karışmasına karşın anayasalara kesin kurallar konulmasını savunan anayasal iktisat literatürü çok yaygındı. Bu düşüncenin esası J. Buchanan ve G. Tullock’un başını çektiği kamu tercihi teorisyenlerine dayanır. Kamu tercihi teorisyenlerinin ana düşünceleri çerçevesinde depremin ağır zayiata sebep olduğu inşaat ve konut sektörü değerlendirildiğinde şunlar söylenebilir:
Bilindiği gibi iktisadi insan kârını veya faydasını azami hale getirmek ister. Teoriye göre bireyler hangi konumlarda olursa olsunlar kendi faydalarının peşinde koşarlar. Seçmenler kendilerine yarar sağlayacak tercihlerde bulunurlar. Bu sebeple genel olarak imar kısıtlamalarına da karşıdırlar. Mesela, ülkemizde hazine ve vakıf arazileri işgal edilmiş, ama siyasetçiler ve bürokratlar ciddi çözüm getir(e)mişlerdir. Daha sonra da buralar çok katlı kaçak binalar haline gelmiştir. Seçmenler her seçim öncesinde imar affı beklerler; imkan bulurlarsa kaçak binalarına bir kat daha ilave ederler; eğer seçim beyannamesinde imar konusunda kural getirileceği söylenirse tepki verirler. Bu konuda menfaatlerine uymayanları cezalandırırlar. Zira burada seçmenlerin hedefi fayda maksimizasyonudur. Bunlar şaka veya abartı değil, 6 Şubat Maraş depremi öncesine kadar geçerli olan hususlardır. Aslında kısa bir sürede sistem düzeltilmezse deprem unutulacağından aynı seçmen beklentileri devam eder.
Teoride siyasetin rolüne de yer verilir. Siyasi partiler, özellikle yerel siyaset kendilerine en fazla oyu kazandıracak imar politikalarını tercih etmek durumunda hatta zorunda kalabilirler. Bu da oy maksimizasyonudur. Aslında bu durum “ver oyunu-al dilediğini” demek olan popülizmin ifadesidir.
Kamu bürokrasisini merkezi ve yerel yönetimlerin memurları temsil ederler. Burada belediyeler, ilgili bakanlıkların birimleri başta olmak üzere kamu bürokrasisi de kendi çıkarlarını, patronaj güçlerini ve siyasi iktidar üzerindeki etkilerini artırmak ve konumlarını güçlendirmek için de bütçe maksimizasyonu peşindedirler.
Meslek odaları, sivil toplum ve çıkar gruplarının da teoride yeri vardır. Konumuzla ilgili olarak müteahhitler, meslek odaları ve diğer baskı ve çıkar grupları da merkezi ve yerel yönetimleri etkileyerek rant kollama peşinde olurlar.
Devletin iktisadi alana müdahalesine götüren piyasa başarısızlıklarına karşılık, kamu ekonomisinin başarısızlığı üzerine konumlandırılan kamu tercihi teorisi genel hatlarıyla böyledir. Eğer 6 Şubat deprem öncesi bu teoriyle ilgili bir analiz yapılsaydı, para ve sermaye piyasaları ile özellikle Merkez Bankası ele alınırdı. Ama şimdi konut ve inşaat piyasası bu kapsamda değerlendirildiğinde gecekondulaşma, imar düzensizliği ve bunun iktisadi sonuçlarını gayet güzel açıklamaktadır. Belki bu analiz, bu piyasadaki çıkar ilişkilerini daha sistematik olarak ortaya koymaktadır. Ama, menfaat ilişkilerinin yanlış zeminlerde düzenlenmesi afetlerde büyük acılar ve zararlara sebep olmaktadır.
Burada rüşvet ve kayırma ilişkileri de akla gelmektedir. Diğer yandan iş yapma kolaylığı tartışılmaktadır. Bunlara bakıldığında bir yandan rüşvet ve kayırma ilişkilerinden, diğer yandan iş yapmanın zorlaştırılmasından şikayet edilmektedir. Burada başta kanunlar olmak üzere kuralların uygulama kabiliyetine sahip olması, kanunlara ve kurallara uymanın teşviki, uymayanların gerekli yaptırımlarla zamanında ve ölçülü olarak karşılık bulması, yasalara uymada herkesin sorumluluk duyması gibi hususlara dikkat etmek gerekir.
2B arazileri konusunun gündemde olduğu dönemde, bu arazileri yıllardan beri kanunsuz ve haksız kullananlar metrekaresini 250 TL’den almaya bile razı olmayıp gösteri düzenliyorlardı. Birkaç hafta sonra buraları 3000 Dolardan satılığa çıkardılar. Mesele, bu örgüyü çözmekten geçiyor.
Kamu tercihi teorisi ve anayasal iktisat çalışmaları hükümetlerin rollerini sınırlaması, karar almada gecikmeye neden olması gibi nedenlerle eleştirilmiştir. Ancak yine de anayasa ve yasalarda piyasaların düzenlenmesi günümüzdeki tüm ülkelerde mevcuttur.
Yaklaşık her on yılda ülkemizin maruz kaldığı afet/deprem zararlarını azaltmak için taşınmaz piyasasının sağlam kurallarla düzenlenmesi, izlenmesi, denetlenmesi ve gerekli yaptırımların etkili olarak uygulanması gerekir.
Nasıl sağlam bina sağlam zemin üzerine oturursa, inşaat ve konut sektörünün de sağlam kurallar ve teamüller üzerine oturması sağlanmalıdır.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.