DÜNYA’NIN ve İSLAM’IN İLK ANAYASASI

Çocukluğumdan beri burası Türkiye bizden adam olmaz sözüne çok kızardım. Bu eziklik niye? Bizden niye adam olmasın, derdim. Bu soruların cevabını lise yıllarımdan itibaren kitap okumaya, araştırmaya başlayınca verebildim. 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan yozlaşma 1947’de yapılan gizli antlaşmalar ile adeta devletin anahtarlarını vahşi Batılıların eline teslim etmemiz güvenliğimizi de 1952’de NATO’ya bırakmamız sonucu Batılıların Müslümanları tabii ki bizi de sürekli aşağılaması bizde derin bir aşağılık duygusu oluşturmuş. Batı iyi, medeni; biz medeni değil, hatta gericiyiz. Oysa gerçek hiç de öyle değil. 17. yy sonlarına kadar yerlerde sürünen Batı medeniyetinin tarihi sömürü, kan ve gözyaşı ile doludur. Bugün dahi sömürülerini devam ettiriyorlar. Batı’nın refahı hırsızlığa dayanır. Sadece maddi anlamda değil, bilim teknik alanında da hırsızdırlar. Müslüman din ve bilim adamlarının 14.yy sonlarına kadar yaptığı buluşlarını, icatlarını da çalarak kendilerine mal etmişlerdir. Bilim tarihi bu hırsızlıklarla doludur. Çok enteresandır. Fen kitapları suyun kaldırma gücünü Arşimet‘in bulduğunu yazar. Peki, ondan binlerce yıl önce Hz. Nuh suyun kaldırma gücünü bilmese ya da Hz. Allah ona bildirmese o gemiyi nasıl yapsın? Kaldı ki Kuran-ı Kerim o gemiden bahsederken kazan fokurdayınca diyor. Bu ifadeden hareketle bazı müfessirler geminin buharla çalışan bir gemi olduğunu bile söylüyorlar.
Batılılar sadece bilim ve fen alanında hırsızlık yapmamışlar. Sosyal bilimlerde de hırsızlık yapmışlar. Bugün bırakın Batılı ülkelerin hukuk öğretiminde, hatta İslam ülkelerinde mesela bizde de ilk anayasanın 1215 yılındaki İngiltere’de yürürlüğe giren ve kral ile tebaasının ileri gelenleri arasında imzalanan Magna Carta olduğu öğretilir. Bu tamamen yalandır. Bu yalan maalesef on yıllardır devam ediyor. Oysa bundan yaklaşık altı asır önce Medine’de imzalanan MEDİNE SÖZLEŞMESİNDEN hiç bahsedilmez. Bu sözleşme 622 yılında Medine şehrinde, Peygamber efendimizin kurduğu İslam devletinde yaşayan Müslümanlar, Yahudiler ve müşrikler arasında imzalanan o devlette yaşayan halkların birbirleri arasındaki, devletle vatandaş arasındaki ve dış dünya ile o devletin ilişkilerini düzenleyen 47 maddelik gayet açık ve net ifadeler içeren bir sözleşmedir. Magna Carta’ya göre anayasa hukuku açısından daha kapsayıcı, hak ve yükümlülükler getirmiştir. Çok uluslu bir devlet modelini ortaya koyar. Bu sözleşme ile Peygamber efendimizin otoritesi ve devlet başkanlığı kabul edilmiştir. Müslüman hukukçuların bu açık gerçeği önemsemeleri ve bilimsel toplantılarda dile getirmeleri beklentimizdir.