ESKİ VE YENİ SOSYAL DÜZEN
ESKİ VE YENİ SOSYAL DÜZEN- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
Eskiden evlilikler bir başkaydı. Eşlerden biri ölünceye kadar sürerdi. 40 yıl, 50 yıl hatta 60 yıl… Yıllar yıllar acısı ile tatlısı ile yıllar… Kızlar evlenirken duvağını takınca büyükleri özellikle babası kocanın evine alınla gidiyorsun salınla çıkacaksın ya da akınla gidiyorsun kefeninle çıkacaksın, derdi. Yani bu evliliği ölünceye kadar sürdürecek. Kocana sadık olacaksın demek isterlerdi. Evlilikler genelde erkek tarafın baba evine yapılır. Her evli çiftin o evde kendilerine ait bir odaları olurdu onu da yatak odası olarak kullanırlardı. Hiç kimsede bu durumdan rahatsız olmazdı. Atalarımız kaynağını İslam’dan alan öyle bir sosyal düzen kurmuş ki belki fakirlik var, belki de ufak tefek ailevi anlaşmazlıklar var ama o düzen içinde gelişen mekanizmalar ile toplum kendi sorunlarını çözebiliyordu. Devlete mahkemeye bile gitme gereği duyulmuyordu. Köyün muhtar odası hem karakol hem mahkeme idi. Köyün ihtiyar heyetinin aldığı kararlar adeta mahkeme ilamı gibiydi. Şehirlerde ve ilçelerdeki hayat biraz devletle sorunlarını çözmeye yönelik olsa da ailevi yönden hemen hemen aynıydı. Vatandaş kendi sorunlarını kendi çözdüğü içinde devletin yükü fevkalade azdı. Toplumda gençten yaşlıya doğru gelişen piramitsel bir yapı vardı. Bir mecliste söz sahibi kesinlikle o mecliste bulunanların en yaşlıları olurdu, yaşlılara saygı gösterilirdi. Küçükler korunurdu. Ailenin reisi mutlak anlamda babaydı.
Ya şimdi… Evlilikler evcilik oyununa döndü. Hatta bazı odaklar özellikle de dış odaklar evlenmeden yani nikahsız yaşamayı teşvik ediyor. Eskiden kocanın evinden ölün çıkacak diyen baba veya anneler en küçük anlaşmada kızlarının baba evine gelmesini istiyorlar. Hatta bunu teşvik bile ediyorlar. Eskiden bir evde geniş aile yani karı koca, kayınpeder, kaynana v.s oturulduğu için annesi evinden iş öğrenmeden koca evine gelen geline uzun yıllar içinde kayınvalide her işi öğretir, onu yetiştirirdi. Aile reisi baba olduğu için oğlanın da ev geçindirme gibi bir kaygısı olmazdı. Bu konuda sorun da çıkmazdı. Şimdi ise kızlardan önce annesi ve babası damadın gelirine bakmadan ayrı ev istiyor. Anne evinde ocağa tava koymadan bir çorba bile yapmasını bilmeden koca evine gelen kız elbette ki koca evinde ev ve mutfak işlerinde problem yaşıyor. Burada bazı feministler efendim ev işlerini koca da yapacak dese de fıtrat ve kültür gereği bu yük evin hanımına yüklenmiştir. Bu dünyanın her yanında böyledir. Güya modern denen bu toplumda kadının bir de çalışma hayatı varsa evlilikte sorunlar çok yaşanır oluyor. Evlilik hayatı böylede aile hayatı farklı mı? Oda sorunlu… Baba ve anne evde çocuklarına söz geçiremiyor. Oğlan isyanda kız isyanda… Çocuklarda sokak, arkadaş ortamları, sosyal medya, film, televizyon daha çok etkili… Tabiatı ile de böylesi bir kaos ortamında tüm sorumluluk ve görev devlete yükleniyor. Devlette çözeceğim diye sorunları üsleniyor. Ama sosyal hayat sırf devletin getirdiği kural ve kanunlarla düzenlenemiyor. Kaldı ki bazı sosyal derneklerin ve uluslar arası odakların yönlendirmesi ile de sosyal yapıyı bozan hatta yok eden kanunlar ve karar çıkartılmaktadır. Bunların başında da ülkemizde 6284 sayılı aileyi koruma kanunu ve Türk Ceza Yasasının ilgili hükümleri gelmektedir. 6284 sayılı yasaya göre eşlerden birisi diğerini evden veya kendisinden uzaklaştırma kararı aldırabiliyor. Hatta bunu diğer aile fertleri de yaptırabiliyor. Nedeni fiziki şiddet olmayabilir. Psikolojik şiddet iddiası bile uzaklaştırmaya yeterli olabiliyor. TCK 86/3- a ya göre bir baba çocuğunun kulağını çekse cezalandırılabilir. Hatta kızsa bile karakola ifadeye çağrılabilir, uzaklaştırma ile karşı karşıya kalabilir. Ailede manevi birlik nerede kaldı. Artık aile de bile çok şey maddesel değerlendiriliyor. Ailenin o sıcak kutsallığı gitmiş yerine maddeci bir zorunluluk gelmiş gibi… Eee kadının beyanı esastır. Çözüm mü? İslam…İslam’ın aile düzeni…
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.