Konya ili Karatay ilçesinde bulunan Cıvıloğlu semti, kentin hem tarihi hem de ticari mekanlarının bulunduğu yerdir. Bu semt adını orada bulunan Cıvıloğlu Camisinden almıştır. Zamanla kent insanı da bu ticari alanı "Cıvıloğlu" diye anar hale gelmiştir.
Dar sokakların oluşturduğu Cıvıloğlu civarı geleneksel ticari faaliyetlerin yaşatıldığı dükkanlarda aynı türden ticaret yapıldığı gibi, çeşitli iş kollarının yer aldığı görülür. Geleneksel ticaretin yapıldığı bu mekanlar; alt katları dükkanların olduğu ticarethaneler, üst katları ise konut olarak kullanılmıştır.
Sene 1970’lerde, KDMMA akademisinin ilk kurulduğu yıllarda, akademi binası Cıvıloğlu Pasajının üst katında eğitim vermekteydi. Ticaretin yanı sıra eğitimin de olduğu bu kompleks alanda her meslekten her statüden insan bir arada yaşardı. Cıvıloğlu eşrafı, esnafı ve eğitimcileri hep birlikte yaşam faaliyetlerini sürdürürdü. Burası tabiri caizse “Konya’nın kalbinin attığı” bir alandı.
Dericiler sokağı, kadınlar pazarı, pasaj, ticari hanlar ve geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı küçük dükkânlarda ticari faaliyetlerin sürdürüldüğü bu alanda esnaf birbirini tanırdı. Öğlen yemekler hep birlikte yenir, çay birlikte içilirdi. Dolayısıyla yedikleri içtikleri ayrı gitmez, aynı mesleğe mensup olsalar da rekabet ne demek bilmezlerdi.
Cıvıloğlu sokağında esnaflarla birlikte içilen çayların karşılığında marklar verilirdi. Hesaplar da hafta sonu kapatılır, çaycı da “kazan dibi” diye ücretsiz çay dağıtırdı. Esnaflar arasında yaşanan rekabet ise dayanışmadaydı.
Ortak yapılan çalışmalar yaygındı. İşe göre esnaf komşular arasında imece yapılır, ödünç alış-veriş yapılır, dayanışma içinde ilişkiler sürdürülürdü. Telefonun çok az olduğu o dönemlerde, sadece esnafın birinde telefon bulunurdu. Herkes aynı telefonu kullanır, bunun yanı sıra mahremiyet de korunurdu.
Babamın da 1967 yılında açtığı aynı sokakta yem sattığımız bir dükkânı vardı. O sokakta bizden ayrı üç yem dükkânı daha vardı. Yemin araca yüklenmesi ve araçtan indirilmesi zor olduğundan taşıma işlemlerinde hamallar yardımcı olurdu.
Van –Erciş’ten gelen Kemal abi ve 5 kardeşi esnafın yük taşıma ihtiyaçlarında yardımcı olur, bunun dışında da her işimize koşarlardı. Konya’daki iş imkanının fazla olması ve Cıvıloğlu’nun cazip olmasından dolayı sonraları 3 kardeşi daha Van’dan buraya gelmişti.
O dönemde iş kollarına göre esnaflar isimlendirilirdi. Demirci Niyaz Usta, Yemci Saffet ve Tüpçü Ömer gibi… esnafın birinin diğerinden üstünlüğü yoktu. Tevazu, saygı ve hoşgörünün her şeyden daha değerli olduğu dönemlerdi. İkili ilişkiler sadece esnaf arasında değil, esnaf ve üst katta oturan konut sakinleri arasında da kuvvetliydi. Üst katta oturan Kaleli Mustafa amca, alt katta hamallar yük indirip bindirirken “Aferin koçum” diye pencereden seslenerek coşkuyla destek olurdu.
Cıvıloğlu’nda sokakların dar olmasından dolayı; esnaf, eşya indirip bindirirken trafik ister istemez tıkanırdı. Bu nedenle Kemal ağa ve kardeşleri taşıma işlerini sabah namazı sonrası başlar, gün ağarmadan bitirirlerdi. Kemal ağa 60 kiloluk bir adamdı, yem çuvalı ise 100 kilodan fazlaydı. 10 tonluk yükü olan bir kamyonu, hamal kardeşler bir buçuk saatte boşaltır ya da yüklerlerdi. Sadece hamallık kazancıyla geçinen kardeşler; hallerinden memnundu. Esnaf tarafından da sevilir, sayılır ve güven duyulurdu. Öyle ki bizim de dükkân ve kasa anahtarlarımız onlarda dururdu. Yemeği aynı kaptan yer, çayı aynı bardaktan içer, abdesti aynı ibrikten alırdık. Herkesi eşit görür, kimseyi ötekileştirmezdik. Kimse kimseye ait ve muhtaç değildi. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktu. Kimsenin kimseye yük olduğu da yoktu.
“Bu yükle öleceksin dedim hamala,
“Ölüm kolay, sen umuttan haber ver” dedi.
Umut varsa dünyayı vur sırtıma”… İlhan Berk
Konya’nın başarılı sanayici, tüccarı olan insanlar, o dönemin cıvıloğlu civarı esnaf ve tüccarlarının çocuklarıdır. O dönemin sosyo-ekonomik yapısı bugünün başarısının temelini oluşturur. Hiçbir şey tesadüfen ve birden olmuyor.
Bugün ise, sanayi siteleri, ticari mekanlar çok büyüdü ancak insani ilişkiler küçüldü. Meslek odalarında, ticari amaçlı derneklerde dayanışma ve yardımlaşma kâğıt üzerinde resmi olarak var olsa da artık samimi dayanışma yaşanmıyor. Ülke ve şehrinin çıkarlarını hiçe sayan çıkarcı çevreler, kişisel çıkarlarını gerçekleştirme, kendi ya da yakınları için gelecekteki muhtemel koltuk kapma yarışına dahil olma amacıyla göstermelik olarak meslektaşlarını koruyor. Bencil, paylaşmayı bilmeyenler; kendisinin ve yandaşlarının çıkarları için meslektaşlarının adına karar veriyor.
Geçmişte malın ve paranın değeri yoktu, insanın değeri çoktu. Günümüzde ise malın değeri artı, insanın da malına göre değeri oldu. İnsan da malının hamalı oldu…
“İnsan en ağır yükü sırtında değil, içinde taşır…” Anonim
Sevgilerimle….
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ