Hem varlığa seviniyoruz hem yokluğa yeriniyoruz
Hem varlığa seviniyoruz hem yokluğa yeriniyoruz- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi
Tekmil varlığın, iki âlemin, insanın ve cinin, ezelin ve ebedin tek ve yegane sahibi ve yaratıcısı olan Allah (cc) İnsanı kendine halife seçtiğini, emaneti (irade- akıl) varlıklar içinde sadece insanın kabul ettiğini Kur’an’ında bildirir: “Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir. Öyle yaptı ki Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları cezalandırsın, mümin erkeklerin ve mümin kadınların da tövbelerini kabul buyursun. Allah çok bağışlayıcı, ziyadesiyle esirgeyicidir”( Ahzab ﴾72- 73).
(Emanet, ilk bakışta insandan daha büyük, güçlü ve dayanıklı gibi görülen göklerin, yerin ve dağların taşıyamayacağı kadar ağır ve önemlidir. Bu ağırlık ve önemdeki emaneti insan yüklenmiştir. Çünkü o, bir yandan bunu yüklenecek kabiliyet ve yetenektedir, ama öte yandan neyi yüklendiğinin farkında değildir, onu hakkıyla taşımada başarılı olamamaktadır. Alıntı )
Bu ve buna benzer ayetler hadisler, bu ayet ve hadislerin ışığında başta sahabe efendilerimiz olmak üzere İslam Âlimlerinin, tasavvuf önderlerinin yaşadıkları hayatlar bize gösteriyor ki dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmanın yolu, İmanın tam olmasından geçer. Dünyaya dünya kadar (geçici ve kısa bir ömrümüz var bu dünyada) Ahirete ahiret kadar değer ve önem verirsek sonsuz mutluluğu elde ederiz. Dünyanın kısa ve geçiciliğine karşılık ukba/ahiret sonu olmayan bir hayattır. Bu sebepten sonsuzu küçücük bir ana, kürreyi zerreye değişmek ne kadar akılsız bir alışveriştir.
Bu hakikatlere tam inanıp, bu inanca göre hayat süren büyük gönüllü insanlar öyle güzel, öyle eşsiz, öyle denksiz sözler söylemişler ki adeta okyanusu bir bardağa sığdırmışlar. İşte bu yüce gönüllü insanlardan Anadolu’muzun Yunusu (Yunus Emre) kalbinde taşıdığı duru, sade, hesapsız, eksiksiz inancın coşkusu ve bu imanın gereği olan eylemleri hayatına uygulamasından oluşan erdem ağacının lezzetli ve bereketli meyvelerini mısra mısra bizlere sunmuş. O okyanus gönüllü atamız şöyle haykırmış tekmil cihana, bütün âleme;
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.
Günümüz Müslümanlarının ve dünyadaki tüm insanların varmak istediği gerçek erek/ İdeal bu olsa idi dünya çok güzel, hayat ve ömür bereketli ve huzurlu olurdu. Halbuki bizler bu mısralarda anlatılan gerçeğin tam zıddı bir hal içreyiz. (başta bendeniz. ) Yani varlığa (zenginliğe) çok seviniyoruz mal mülk, zenginlik elde etmek için olmadık işlere giriyoruz, bunu başaramayınca da gönlümüz hüzünle kalbimiz gamla kaplanıyor; bunun tam aksi durumda yanı yokluk/fakirlik halinde ise pek çok yeriniyoruz. Bu da bizleri ve maddeyi – zenginliği, gücü, makamı mutlu olmanın tek şartı olarak gören tüm insanlığı perişan ediyor. Atamız Yunus’a selam olsun. Allah O’na ve O’nun yoldaşlarına rahmet ve mağfiret etsin. Yazdığı yüzlerce şiirle adeta Kur’an’ı tefsir eden, Hz Muhammed Aleyhisselam’ın kutlu yolunu, yüce ahlakını bize öğreten Bu Türkmen Kocasının yolunu yolumuz yapsın. Bu şiirden mısralar;
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Aşkın aşıkları öldürür, aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler, külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni
Yunus'dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.