EN AZ DİNCİLİK MEZHEPÇİLİK IRKÇILIK YAPAN DEVLET: OSMANLILAR
EN AZ DİNCİLİK MEZHEPÇİLİK IRKÇILIK YAPAN DEVLET: OSMANLILAR-Lütfi AYHAN-Yeni Meram Gazetesi
Sadece Osmanlılar değil tüm İslam-Türk devletleri böyledir. Bu gerçek günümüzde de devam etmektedir. Bu iddiayı sadece bugüne bakarak öne sürmüyorum, dünya tarihindeki gelişmelere bakarak söylüyorum. Bu görüşün sağlam teorik ve uygulamalı dayanakları var. Bunun en büyük nedeni ise İslam dini ve Türk töresidir. Başlığı ve orada söylediğim iddiaları biraz şerh edersek önümüzde şöyle bir tablo belirir.
a- “En az dincilik yapan insanlar Müslümanlardır” Çünkü İslam’ın özü böyle emrediyor.
Bakara / 256. Ayet
'Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğru eğriden ayrılıp iyice belli olmuştur.....Bakara 256 "
“Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.(109/6) "
“De ki: Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. (18/29)" Görüldüğü gibi; her ne kadar Allah, kullarının, kendisinin (cc) çizdiği yolu takip etmesini ve ona göre yaşamasını arzu etmiş olsa da; yine Allah’ı bu dünyada bir inancı veya dini kabul veya red etmede asla zorlama olamayacağını belirtmiştir.
Bu anlayışın bir tezahürüdür ki Müslümanların hakim oldukları Gayri Müslim diyarlarda (mesela İspanyada 800, sene Balkanlarda 400 sene… ) uzun hakimiyet dönemleri sona erdiğinde oranın halkları ne dinlerini unutmuşlardır, ne de dillerini. Halbuki Hristiyanlar ve başka dinden olanlar bir İslam ülkesinde birkaç yüz sene hakimiyet kursalar, oralarda Müslümanlara ait hiçbir şey bırakmazlar. Dini binalar, dil ve kültürden eser kalmaz. Balkanlar ve İspanya buna en iyi misaldir. Akdeniz’deki büyük adalarda ha keza.
b- “En az mezhepçilik yapan Müslümanlarda Ehl-i Sünnet Müslümanlardır” Çünkü ehl-i Sünnete göre ehli kıble tekfir edilemez. Bir kişi “ben Müslümanım” dediği müddetçe Müslümandır ve bir Müslümanı haksız yere öldüren ebedi cehenneme gider.
“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azap hazırlamıştır.”
İşte bu inançtır ki Ehl-i Sünnet Müslümanlar ne kadar sapkın olursa olsun “ben Müslümanım” diyen kişiye Müslüman gözü ile bakarlar. (velevki o kişi içinde nifak taşısın)
Buna misal de Peygamberimizin Uhud Savaşında orduyu terk eden kişilere yaptığı muameledir. Bu sebepledir ki Ehl-i sünnet Müslümanların hâkim olduğu beldelerde yaşayan diğer mezhep mensupları varlıklarını her zaman korumuşlardır. Misal İran. Bu ülkeye yıllarca Selçuklu, Akkaoyunlu gibi ehli Sünnet Müslümanlar hâkim olmuş orada yaşayan Şia’ya (isyan etmedikçe bağilik yapmadıkça) bir şey yapmamıştır. O sebepten bugün İran da Şia mezhebi hakimdir. İran’a Şiiler hakim olduktan sonra ise Sünnilerin varlığı gün geçtikçe azalmıştır Selçuklu da ve Osmanlı da sırf Şii olduğu için gadre uğrayan mezhep mensupları yoktur. Lakin isyanlar ayrı. Çünkü Osmanlı Devleti de Selçuklu Devleti de isyan eden kim olursa olsun ister ehli sünnetten gruplar, ister başka mezhep mensupları, ister Türkmen, ister Arap, ister Acem…Bunlara karşı mücadele etmiştir. Bu duruma en açık misaller şunlardır: Osmanlı kendine İsyan eden Kavalalı Mehmet Ali paşa, Rakip devlet durumunda olan Türk, Sünni Memluküler ve Karamanlılar ile de savaşmış, Alevi Türk olan Safeviler ile de. Aynı durum Cumhuriyet döneminde de olmuş. T.C devleti Alevilerin çıkardığı Dersim İsyanına da, Sünni bir lider olan Şeyh Said’in çıkarttığı Şeyh Said isyanına da ayırım yapmadan müdahale etmiştir. Bugün Türkiye de yaşayan çok değişik mezhep ve görüş sahipleri özgürce yaşamaktalar. (Tabi T.C devleti İslami bir devlet değil. Laik bir devlet. Lakin onun en önemli dini kurumu olan Diyanet Maturidilik ve Hanefiliği esas almıştır.)
c- “En az ırkçılık yapan millet Türklerdir” Eğer Türkler ırkçı bir millet olsaydı bu gün Balkanlarda (Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan….) , Arap ülkelerinde ( Irak Suriye Filistin Mısır, Suud…) , Kuzey Afrika’da (Libya Tunus Cezayir …) Türkçe birinci dil olurdu. Nitekim bakın Emevîler Kuzey Afrika’daki vBerberi kavimlerin hepsini Araplaştırmışlardır.
İşte Müslüman Türkler gerek İslam’ın gerekse İslam öncesi Türk devletlerinde var olan “Kut inancının” bir emri olarak ırken, dinen, mezheben… Kendinden olmayanlara adaletli davranmış. Onları Allah’ın/Tenri’nin bir emaneti gibi görmüşlerdir ki bunun neticesi olarak başka kültürlerde olmayan adaletli yönetim anlayışı oluşmuştur. Bu inanç kültür ve uygulamadır ki bugün dünyada hasreti çekilen bir sistem haline gelmiştir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.