Konya
°C
Yeni Meram

HERKES O’NU ARIYOR

HERKES O’NU ARIYOR- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
03.05.2023 01:57
02.05.2023 14:00
3
1715
ABONE OL

Daha doğarken başlar arayışımız. Tüm bebekler doğarken ağlarlar niçin? Ayrılığın azabı mı yakan onların gönüllerini? Yoksa sılalarından koparılmalarının acısı mı bu ağıtlarının sebebi? İyilikler diyarından, güzellikler ülkesinden çıkarılıp “sürgün yurduna” oba kurmalarından dolayı mı biteviye ağlar tekmil bebekler? Doğduğumuz andan itibaren başlar sevgi, iyilik, güzellik,mutluluk arayışımız. Renklerin en güzellerinin, kokuların en haslarının, lezzetlerin en tatlılarının, seslerin en muazzamlarının, zevklerin en büyüklerinin mekânı olan has diyarımızdan kopup geldik bu yoksulluk ve yoksunluk ülkesine. Bu geçici âlemde gördüğümüz manzaraların oraya göre pek bir banal kalması, duyduğumuz seslerin geldiğimiz has diyara göre pek bir bed olması, tattığımız tatların, hissettiğimiz duyguların pek yavan kaçması mı acep doğarken başlattığımız ve bir ömür boyu devam edecek ağıtlarımızın, arayışlarımızın nedeni? Âdemoğullarının, Havva Kızlarının bu dünyadaki tekmil arayışlarının ana sebebi bu yitirildiklerini tekrar bulmak, ervahı âlemde görüp yaşadığı güzelliklere, iyiliklere, lezzetlere duyduğu hasrettir herhalde. Bundan dolayıdır ki onlardan izler ve nişanlar bulduğumuz her şeye sıkıca sarılırız. “İşte budur aradığımız” deriz. Ama nafile. Gölge hiçbir zaman aslın yerini tutamaz. Bu arayışta ilk durağımız, ilk muhatabımız annemizdir. Bizi 9 ay karnında bin bir meşakkatle taşıyan, ölümü göze alıp dünyaya getiren, fedakârlığın diğerkâmlığın piri annemize bağlanırız ilk önce. Onda bulmak isteriz o kaybettiğimiz sonsuz iyiliği, bitmez güzelliği. Yıllarca onun kucağından ayrılmayız, gece gündüz hep onunla olmak isteriz. 4- 5 yaşına kadar sadece onun sevgisi sarar sarmalar bizi. Sevgi tarlamızda sadece o vardır ve bu bize yeter deriz.
Devran döner gün solar babamızı tanırız. O “sırtımızı dayadığımız büyük dağı.” Sevgi tarlamıza baba sevgisini de ekeriz. “O olmasa olmaz” deriz. Devran döner gün solar kardeşlerimizi tanırız: abi, abla, kardeş çiçeklerini ekeriz sevgi tarlamıza. “İşte şimdi tamam oldu” deriz. Ama yine de dolmaz gönül bahçemiz. Hala bir şeyler eksiktir. Sonraları akraba dediğimiz dede nine emmi amca hala teyze ve kuzen olarak adlandırdığımız hısımlar ekilir bu tarlaya. Epey kalabalıklaşmıştır gönül bahçemiz. “Herhalde bu kadar yeter” deriz ama öyle değil. Ergenliğine geldiğimizde arkadaş/dost çiçekleri beliriverir ufkumuzda. Bunlar da dolduramaz gül bahçemizi. Çünkü henüz assolist uğramadı bu bağa. Kız isek bir delikanlı, erkek isek bir kız uğrar gönül bahçemize. Bu fidan, bu çiçek öncekilerden çok daha fazla yer kaplar gönül tarlamızda. Ömür boyu en çok birlikte olacağımız bu çiçek de durduramaz arayışımızı. Ondan farklı, ondan baskın bir bülbül konar bahçemizdeki gül dalına. Evlattır o bülbülün adı, yavrudur açan bu gülün sıfatı. Devran döner gün solar. Bu sevgiler yaşanır, bu fidanlar büyür, bu lezzetler tadılır, bu hoş sesler dinlenir, ama hala bir şeyler eksiktir ruhumuzda. Hakiki güzelliklerin, gerçek lezzetlerin ahirette ve öbür âlemde olduğunu unutan nefsimiz bu arayışta Sırat-ı müstakimden ayrılıp batıl yollara da sapar: Makam, mevkii, para, şöhret fidanlarını diker gönül bahçesine. Bu zararlı ve dikenli çiçekler, kötü kokuları, acı meyveleri, çirkin renkleri ile tarümar ederler iyilik bahçemizi, güzellik tarlamızı.
BEYHUDE BİR ÇABADIR ARAYIŞIMIZ
İnsanoğlu bu dünyaya geldiği andan itibaren ervah-ı âlemde gördüğü, tattığı, duyduğu, güzellikleri tekrar elde etmek için ölene kadar çabalar durur. Ama ne çare, bulamaz. Anneden başlayıp kardeşlere, akrabalara, arkadaşlara ve yare kadar uzanan bu arayış beyhude bir çabadan ibarettir. Çünkü bunlar gerçek sevginin sadece bir yansımasıdır. Gerçek yar, gerçek sevgi bu dünyada değildir çünkü. Aradığımız aslında Allah’tır. O Allah'tır ki bizi bu gölgeler diyarına gönderirken, bir nişane olsun diye gönlümüze, kalbimize, benliğimize kendi sevgisinden, kendi güzelliğinden küçücük parçalar koymuştur. Annemizde, babamızda, kardeşimizde, yârimizde, çocuğumuzda; makamda, parada, şöhrette… Aradığımız o küçük parçaların aslıdır. Allah sevgisine kavuştuğumuz gün elde edeceğiz has güzellikleri, mükemmel iyilikleri, eşsiz lezzetleri, bitmeyen mutlulukları. Şairlerin şiirlerde, ressamların renklerde, bestecilerin notalarda, zenginlerin parada, kralların hükmetme arzusunda, kahramanların kılınçlarda, Mecnun’un Leyla’da, Ferhat’ın Şirin’de, Kerem’in Aslı’da, Romeo’nun Jüliet’te, Yakup’un ve Züleyha’nın Yusuf’ta aradığı hep bu sonsuz sevgidir. Şair ne güzel demiş:
“Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin…”

HABER YORUMLARI
  1. Ismail Kaplan
    2023-05-03 09:55:57
    Kıymetli hocam gerçek sevginin dünyadaki güzelliklerin olmadığını çok güzel teşbih etmişsiniz.Amma velakin bunu anlayacak şuurlu müslüman olmak lazımdır günümüz şartlarında bu sevgiyi bulan gören insanlara selam olsun.Sevgi ve saygılarımla ellerinizden öpüyorum.Birzamanlar öğrenciniz sorgun lisesi 6 matematik b
  2. İsmail Günay
    2023-05-03 10:05:29
    Eline, yüreğine, emeğine ve kalemine sağlık. Çok güzel bir yazı. Tebrik ve Teşekkür ederim Hocam
  3. Lütfi Ayhan
    2023-05-03 12:45:00
    Sezai Karakoç "...Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili...