İddianın ispatı ameldir
İddianın ispatı ameldir- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
Müslümanların istikamet üzere olması, inancını istikamet üzere muhafaza edebilmesi için gereken en önemli hususlardan birisi de hiç kuşkusuz muamelattır. Özellikle ibadetler hususunda naslara azami dikkat gerekir. Çünkü ibadetlerde taabbudilik esastır, illeti bilinemez, emrolunduğu gibi yapılır. Bu sebeple normal hallerde ibadetlerin şekil ve mahiyetinde herhangi bir tercih ve tahsis söz konusu değildir. İman sahibi olmak bir iddiadır. İddianın ispatı da ameldir. Amel, inanca dönük dışarıdan gelecek telkinlere karşı koruyucu bir kalkandır. Bilmek, bildiğinin gereklerini yerine getirmeyen kişiye bir şey kazandırmaz. İbliste Allah’ın varlığını ve birliğini, Rabb olduğunu biliyordu. Bildiği ile amel etmediğinden isyan etmesi lanetlenmesine sebep olmuştur. Rasulullah (sav) dönemine baktığımızda sahabeler ne öğrenmişlerse hemen onun tatbikini yapmışlardır. Esas itibariyle insanımız kendisine gerekli olan helalleri ve haramları bilmektedir. Ancak dinin toplumda muamelat boyutuyla yansımalarında ameli açıdan noksanlık olduğu bir gerçektir. Mesela alım-satımda hile yapmanın haramlığı (Müslim), Borcu mazeretsiz geciktirmenin zulüm olduğu (Buhari), İçkinin, kumarın (Maide 90), zinanın, (İsra 32, Nur 2), öldürmenin (İsra 35), iftiranın (Nur 5-6), devlete baği olmanın (Maide 33, 34) haramlığı ve akıbetleri bilindiği halde uygulamada farklı davranılmaktadır. Bildiği halde bildiklerini hayatına yansıtamayanlar ve tam tersini yapanlar için istikametten bahsetmek mümkün müdür? İşittik ve itaat ettik yerine işittik ve isyan ettik diyen birisi istikamet sahibi olabilir mi? İbadetler, muamelat ve ukûbat alanında insanımızın asgari derecede bilmesi gereken hususları herkesin bildiği malumdur. Kaldı ki yaşadığımız ortamda cehalet mazeret de değildir. Amelde istikamet üzere olmanın en zor tarafı insanın ihtiyaçları, hırsları, çevrenin ve toplumun yaptırımlarıdır. Bunlara ilaveten bir de istikamet üzere ameli devam ettirmek insanı bir hayli zorlamaktadır. Onun için olsa ki İmam-ı Muhammed’e her konuda kitap yazdığı hâlde züht ile alakalı neden kitap yazmadığı sorulunca, Kitabü’l-Büyu’u (Alışverişler Kitabı) yazdığını söylemesi manidardır. İstikametin bu anlamları göz önünde bulundurularak Hz. Peygamber’in sünnetine baktığımızda ibadetlerden yeme içmeye, giyim kuşamdan ihtiyaçlara varıncaya kadar hayatın her alanında dengeli, ölçülü olmaya önem verilmiş, genel olarak duyguların, tutum ve davranışların normal ve dengeli olması istenmiştir. Mesela aşırı sevginin gözü kör, kulağı sağır edebileceği uyarısında bulunulmakta, insanlar sevdiklerini ölçülü sevmeye çağrılmakta; dinde aşırılık yasaklanırken bunun eski toplumların yıkımını hazırlayan kötü bir huy olduğu belirtilmektedir; aşırı dünyevileşme reddedildiği gibi din ve ibadet adına dahi olsa bütünüyle dünya işlerinden kopacak kadar aşırılığa sapmak da yasaklanmaktadır.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.