İKİ ARADA BİR DEREDE KADINLAR!
İKİ ARADA BİR DEREDE KADINLAR!- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Günümüz kadınları, geçmişe kıyasla daha fazla özgürlüğe sahip olmalarına rağmen, bir o kadar da mutsuz ve yalnız. Bu durumun altında yatan nedenleri anlamak için derinlemesine bir inceleme yapmak gerekmektedir.
Kadınların iş hayatına atılmasıyla birlikte, toplumsal cinsiyet rolleri köklü değişimlere uğradı. Kadınlar, erkeklerle aynı arenada rekabet eder hale gelirken, geleneksel kadınlık rollerinden uzaklaştılar. Bu durum, hem kadınların hem de erkeklerin kimlik karmaşası yaşamasına neden oldu. İş hayatındaki rekabetin getirdiği stres ve yabancılaşma, kadınları daha agresif ve savunmacı bir hale getirdi.
Feminist hareketin kadınlara verdiği “güçlü kadın” imajı, kadınların erkeklerle eşit olduğunu vurgulamakla birlikte, cinsiyetler arasındaki doğal farklılıkları göz ardı etti. Bu durum, kadınların erkeklerle olan ilişkilerinde güç mücadelesine girmesine ve aile yapısının zayıflamasına yol açtı.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi kavramlar, kadınların biyolojik ve psikolojik yapılarını göz ardı ederek, kadınları erkeklere benzetmeye çalışmaktadır. Bu durum, hem kadınların hem de erkeklerin doğalarına aykırı bir yaşam sürmelerine neden olmaktadır.
Kadınların iş gücüne katılımı, son yıllarda dünya genelinde önemli bir dönüşümün yaşandığı alanlardan biri. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalığın artması, eğitim seviyelerinin yükselmesi, ekonomik zorunluluklar ve teknolojik gelişmeler gibi faktörler, kadınların iş hayatına daha aktif bir şekilde katılmalarını sağladı. Ancak, bu süreç her ülkede aynı hızda ve aynı koşullarda ilerlemiyor. Kadınların iş gücüne katılım oranları, sektörler, coğrafyalar ve eğitim düzeyleri gibi farklı değişkenlere göre değişiklik gösteriyor. Kadınların iş hayatında karşılaştıkları eşitsizlikler, cam tavan sendromu, ücret farklılıkları ve iş-aile hayatını dengeleme zorlukları gibi konular hala önemli sorunlar olarak gündemde. Bu sorunların çözümü için hem devletlerin hem de sivil toplum kuruluşlarının daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Kadınların iş gücüne tam ve eşit katılımı, sadece ekonomik büyüme için değil aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve daha adil bir dünya için de önemli bir adımdır.
Sonuç olarak, kadınların yükselişiyle birlikte aile yapısı ciddi zarar görmüştür. Kadınların iş hayatındaki başarıları, kişisel mutluluklarını sağlamakta yetersiz kalmıştır. Çocuklar, parçalanmış ailelerin yükünü taşımak zorunda kalmakta ve gelecek kaygısı yaşamaktadırlar.
Mutlu bir toplum için, kadınların ve erkeklerin kendi doğalarına uygun bir yaşam sürmeleri ve birbirleriyle uyum içinde olmaları gerekmektedir. Bu durum, ancak cinsiyet rollerinin yeniden tanımlanması, ailenin güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin doğru anlaşılmasıyla mümkün olacaktır..
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.