Konya
°C
Yeni Meram

İLKOKULA BÖYLE BAŞLADIM

İLKOKULA BÖYLE BAŞLADIM- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
12.01.2023 01:48
12.01.2023 09:05
0
1957
ABONE OL

Bir ceza davası duruşmasındayız. Mahkeme hakimi bir hanım… Benim müvekkilin bir şahidi geldi. Oda bir hanım. Usul gereği şahidin kimlik bilgileri, yaşı ve tahsil durumu tespit edilir. Hakim hanım şahidin ad, soyad ve yaşını sordu. Şahit adını soyadını söyledi. Yaşı içinde emmimin Iramazan’la yaşıtım, dedi. Hakim hanım gün ay ve yıl olarak isteyince, oda ben ay yıl bilmem, emmimin Iramazan kaç yaşında ise bende o yaştayım, dedi. Hakim bana dönerek, Mustafa Bey, bir şey yapın lütfen, deyince aklıma nüfus cüzdanı geldi. Şahit olan hanıma kafa kağıdın yanında mı ki, dedim. Hakim çantana bak bakalım, dedi. Baktı varmış. Sorunu bu şekilde çözdük ve ifadeyi alabildik. Bu olayı ne zaman hatırlarsam aklıma rahmetli anam gelir. Ben de anama sorardım. Anne ben ne zaman doğdum: ‘Anaaa bilmez miyim hay guzum hani bi yıl goca bir gar yağdı ya o yıl samanlar çekilirken cuma günü doğdun.’ Ana ay yıl? Ben onu bilmem guzum… Biliyon okumam yazmam yok…Musdava, derdi. Nihayet nüfus kayıtlarında annemle babamın evlilik tarihini buldum, anamın verdiği bilgilere göre de 1954 yılının Eylül veya Ekim ayında doğduğumu anladım. Oysa nüfusta 12.02.1955 yazılı… Benim doğduğum yıllarda bizim köyde ve mahallemizde anneler genelde kız doğururmuş. Sadece üç erkek var: Ben Nalbantların Muusdava(Mustafa), Kuruların Musdava ve Cennetlerin Nuru(Nuri). Tabiatı ile sokağa çıktığımızda çoğunluk kız olduğu için oynadığımız da genelde kız oyunları oluyordu. En çokta evcilik… Rolleri paylaşır, dede, nene, anne, baba oğlan kız hatta torun olur doğaçlama olarak belirlediğimiz bir konu etrafında rol yapardık. İşte böyle bir oyun anında arkadaşlar oyana buyana koşuşturmaya başladı. Onları köy keyası (kahya) Palabıyık Osman ve köy bekçisi Kahveci Mehmet kovalıyordu. Ben kaçmadım. Giyimi bizim köylülere benzemeyen birisi benim yanıma geldi ve sordu. Adın ne? Musdava şizin ev hangisi? Şo iğdeli kapı… Okula gidiyor musun? Yok. Gelir misin? Dedem salarsa gelirim. Şeklinde diyalogumuz oldu. Bu arada keya ile bekçi üç kız bir oğlan yakalamışlar ve yanımıza getirdiler. Bekçi: Muallim bey bunların evlerine varıp kafa koçanlarına bakalım, dedi. Önce bizim eve geldik. Bekçi, nalbant hu, diye ünledi. Dedem evde yoktu. Nenen çıktı, Buyur ağa, dedi. Nalbant yok mu? Bizim gız… Yok ağa. Musdava’mın goçanını getir bizim gız, dedi. Nenem ağa bi suç mu işledi Musdava? Yok yok… Mektep yaşı geldi mi ona bakacağız. Biraz sonra nenem küçük bir defter ile aşağıya geldi. Öğretmen baktı. Tamam yaşı tutuyor. Okula gelecek dedi ve nüfus kağıdımı cebine koydu. Bekçi Şerifana bacı, nalbanta söyle yarın mektebe gelsin, dedi ve bizim kapıdan ayrıldılar. Nenemin yüzüne baktım, çok üzüntülüydü. Benimde içime bir hüzün çöktü. Biraz sonra yakalanmayan iki kız yakalanan kızlardan Ayış, Binnaz ve yakalan Kuru Mustafa yanımıza geldi. Hepimiz çok üzüntülüyüz. Bu arada bizden bir hayli büyük olan Tüysüzlerin Mehmet Ali’de yanımıza geldi. Halimize baktı, ne oldu ülen niye böyle garimlisiniz (üzüntülüsünüz ) dedi. Ben koçanlar mekdebe gitti ağa, dedim. Tüüü len yakalandın mı, dedi. Sen mekdebe gitmedin mi ağa, dedim. Başımı havaya dikti. Başarmışların edası ile beni yakalayamadılar. Beş yıl gaçtım, gurtuldum, dedi. Devamla mekdeb işi zor iş… Her zabah galgacan mekdebe gidecen, bir sürü şey ögrenecen, örtmenden dayak yeyecen, ne luzum var. Köylük yerde, yılda bi defa şeire inecen parayı bildin mi temam garışık bir hesap olursa bilene sorarız dedi. Demez olsaydı. Üzüntümüz bir kat daha arttı. Kızlar ağlamaya başladı. Bu arada, Nurugilin kapı açıldı. Nuru çıktı yanımıza geldi. Kızlara niye ağladıklarını sordu. O yakalanmamıştı. Neşeli idi. Bize de garimlenmeyin ya… Yakalanmadığıma pişmanım. Mektep iyiymiş anam dedi. Bobam beni mektebe yazdıracak dedi. Hürü hala pınardan dönerken bizi gördü. Testileri ile yanımıza geldi. Niye üzgün olduğumuzu sordu. Goçanlarımızın mektebe gittiğini söyledik. Ana ne kadar gözel her şeyi öğreneceksiniz. Bende giddim. Beşden çıktım. Okumayı, yazmayı hesabı, biliyom. Kocasını kastederek, İsmayıl emminiz yakalanmamış, mekdebe de gitmemiş, eskerde Aliler mekdebinde aklı ermemiş okuma yazma bilmez. Hadi garimlenmeyin, gelin size alıç vereyim, dedi. Onun evine gittik, alıç verdi yedik. Akşam oldu herkes eve geldi. Nenem, dedeme: Goca boğün Musdava’nın goçan mekdebe gitti, seni de yarın mekdebe çığırıyorlar, dedi. Dedemde anaa ne gadar gözel dimek mekdep yaşı gelmiş yarın gider yazdırırım, dedi. Nenem yalvarır bir eda ile goca daha yaşı gücük gelecek yıl gitse olmaz mı, derken dedem neneme kızdı. Garı garı dövlete garşı mı geleceğiz. Mekdep yaşı gelmiş, hem ben onu daha yüksek mekdeplerede yollayacam, muallim idecem inşallah aklı ziyan olmasın bu köylük yerde, dedi. Okula kaydım yapıldı. Köyde halk ile ilgili duyuruları, köy Keyası Osman, muhtar odasının damına çıkar bağırarak bildirirdi. Bir gün bir bağırma sesi ile yarın okulun açılacağını öğrendik. Okul hikayem böylece başladı. 1974 yılında dedem vefat etti. 1978 matematik öğretmeni, 1990 yılında da avukat oldum. Ne yazık ki dedem bunları göremedi. Öğretmenlik mesleğini Peygamber mesleği deyip çok severdi. Ruhu şad, mekanı cennet osun.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.