İŞKENCE ODASINDA GEÇEN BİR GÜNÜM, MÜTEFERRİKA...
İŞKENCE ODASINDA GEÇEN BİR GÜNÜM, MÜTEFERRİKA...
Yıl 1979… Çiçeği burnunda bir öğretmenim. Çankırı’da çalışıyorum. Hatırlamadığım bir sebeple Konya’ya izinli geldim. Daha önce çalıştığım iş yerine uğradım. Bir kolin var, dediler. Koliyi aldım eve yürürken yolu polisler kesmiş. Üst baş araması yaptıktan sonra polis sordu. Bu pakette ne var? Bilmiyorum, dedim. Aç dedi, açtık. İçinde küçük kitapçıklar… Fotoğrafçılık sanatı, madenlerimiz, Türkiye’nin jeopolitik konumu vs. Polis koliyi aldı, başkomisere götürdü. Başkomiser baktı, baktı. Kafayı Türkiye’nin jeopolitik konumu isimli kitaba taktı. Bana senin politika ile işin ne hoca, dedi. Ben bu kitabın politika ile ilgisi yok, Türkiye’nin politik yönden coğrafyasını anlatıyor dedimse de anlatamadım. Bin minibüse, dediler. Bindik.
İçimden elbette müdürlükte aklı eren biri vardır da beni bırakır diye düşünüyorum. Emniyete vardık. Polis içeriye girdi. Emniyet amirine bir topuk selamı verdikten sonra efendim suçluları getirdik, dedi. Adam hiç yüzümüze bile bakmadan götürün müteferrikaya demez mi, efendim ben öğretmenim ,konuşmak istiyorum dedimse de ‘ne diyecen lan’ sözü ile hemen kurtulma hayallerimde söndü. Bir hamle ile bir dinleseniz amirim, dedim. “Ha.. he.. di bakalım ne dicen”, dedi. “Efendim beni bu kitap için getirdiler bu suç değil, yasak yayın hiç değil” dedim. “İyi de gardaş ben asayişçiyim, ne ağnarım kitaptan… Ona siyasi şube bakacak. Pazartesi bakarlar. Şimdi git sen müteferrikaya, orada istirahat et bakalım”, dedi. Eyvah, bugün cuma! Zemin kata indik. Üç dört kapının önünde bir masa üç sandalye var. Polisler oturuyor. Odanın ikisinin üzerinde müteferrika yazıyor. Müteferrika, suçluların ayrım yapıldığı yer demekmiş. Sordular. Sağcı mısın, solcu musun? Verilen cevaplara göre kişiler odalara kondu.
Odaya girdim. Sigara dumanından göz gözü görmüyor. İki bankta 10 kişi oturuyor. Geri kalanlar yerlere oturmuşlar ya da yatmışlar. Yaklaşık 40 kişi var. Uyuyanlar, sarhoş olanlar hatta kusanlar. Beni takım elbiseli kravatlı görünce, çevreme toplandılar. Hayrola ağabey suçun ne? Kitap… İçine düştüğüm hal beni çıldırtacak. Vakit akşamla yatsı arası… İçeriye bir bekçi girdi. Bu gelişim son ha… Nevale isteyenler var mı lan, dedi. Yanına yaklaştım. Arkadaş bir ricam var. Sizin burada çalışan A… ‘ya bir ara burada olduğumu söyler misin, deyip adımı da söyledim. İçerisi çok berbat kokuyor. Allah’ım, ben burada 2-3 gün kalırsam ne olacak diye düşünüyorum. Aradan 45 dakika geçti ki kapı açıldı içeriye aile dostumuz A… amca girdi. Eli ile beni dışarıya çağırdı. Dünya benim olmuştu. Dışarıya polislerin yanına çıkardı. Mustafa seni buraya çıkardım ama eve götüremiyorum. Zira sen siyasi suçlusun. Kayıtlara öyle geçmiş. Burada 3 gün kalabilirsin. Ama ben yarın bir şeyler yapabilir, siyasi şubeden bir kişi getirebilir ve kitapları inceletebilirim. Suç unsuru yok diye rapor verirse ancak çıkabileceksin, dedi. Eyvah, olduk siyasi suçlu!
Polislerin yanında biraz oturdum. Bana yiyecek verdiler. A… amca hatırına iyi davrandılar. Biraz sonra hoca seni şu odaya alalım istersen biraz kestir, dediler. O odaya girdim. Aman Yarabbi! Çeşitli işkence aletleri… Sopalar, demir çubuklar, ne işe yaradığını bilmediğim aygıtlar. Gel de kestir. Uyu, uyuyabilirsen. Biraz sonra, bir gürültü… İb... polis, o… çocuğu…, aç lan kapıyı …Allah… anam… sesleri… Uzun süre bu sesler içinde susun lan dedik size pis sarhoşlar, seslerine karışan sopa şakırtıları… Aradan kısa zaman geçmeden yine kapıya vurup aç lan kapıyı diye bağırıyorlar. Bir türlü de susmuyorlar. Poliste dışarı çıkarıp susturmak için dövüyor. Ayıkana kadar, bu zavallılar polisten bolca dayak yediler. Sabaha kadar müteferrika hareketliydi. Başka sesler de duydum. Ancak onları anlatmayayım.
Sabah oldu. Gözüm koridorun ucunda... Ömrümden kaç sene gitti bilemiyorum. Zaman geçmek bilmiyor. İçimde sıkıntımı artıran bir başka sıkıntı... Ya, nöbet değişiminde, A… amcanın beni emanet ettiği polisler gider, yerlerine de başkaları gelip beni de döverlerse… Çünkü elinde “Türk İslam Sentezi “olan öğrenciyi dövdüler de... Oysa bu kitap, Eğitim Enstitüsünde ders kitabı olarak okutuluyordu. Saniyeler saat oluyor. Bir de A… amcanın geldiğini gördüm. Yanında sivil birisi var. Bir daktilo ve benim meşhur kitap…
A… amcayı da görünce, suçsuz yere ben buradayım, bu kitap suç olur mu, dedim. Demez olmaydım. Adam bir bana bir A… amcaya baktı. A… bu ne diyor ya… Burası müteferrika. Burada hak mı olur be? Hoca… A beni ta evimden getirdi. Bak döner giderim lan. A… amca, adamın ellerine sarıldı. O genç… amirim sen onun kusuruna bakma, dedi. Görüyorum ki burada hak aramak bile suç… Burası müteferrika… Bir zabıt tuttu. Beni bıraktılar. Emniyetin önünden her geçtiğimde hiç aklımdan çıkmayan bu hatıram gözümde canlanır. Bu hatıramı niye yazıyorum ki şimdi? Genç kuşaklar Türk polisinin nerden nereye geldiğini, başkomiser olanların bile “jeopolitik” kelimesini bilmediklerini anlatmak için… Ya şimdi… Üniversite mezunu gençler polis, çağı yakalamış, polis yüksek okullarımız var. Ülke içi huzur için, Polis Teşkilatının mutlaka güçlü, bilgili, aydın ve adil olması şarttır. Başarılar dilerim.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.