“ĞABET ŞEMSÜL HAK”

Hakkın Güneşi batarsa, adaletin Ay'ı ve merhametin Yıldızları da kararır. Hakkın Güneşi batarsa insanlığın yaşamak için muhtaç olduğu en temel prensipler çöker. Hakk’ın Güneşi Dünya’ya veda ederse, hukuk da, adalet de, barış da onunla birlikte gider. Onlar gidince de bu âlemde ne huzur kalır ne sükûn. Hakkın Güneşi battı mı onun yerine Zulmet Güneşi doğar ki o Güneş, dünyaya ne ışık verir ne de ısı. Hakkın Güneşi battı mı hava, su, toprak, ateş kirlenir.
Bu gün Kenan Diyarında, Filistin topraklarında, tüm Müslümanların, tüm Hristiyanların, tüm Budistlerin, tüm Ateistlerin, tüm Şintoistlerin, 6 Kıtanın, 7 iklimin kısaca tekmil Ademoğullarının, gözleri önünde Hakkın Güneşi batırılmaya çalışılıyor. Bu gün Gazze’de hiçbir insani, hiçbir vicdani değere sığmayacak şenaetler işleniyor. Masum, mazlum, çaresiz, Gazze halkı çoluk çocuk, bebek, kadın ayırt edilmeksizin katlediliyor. Eski katliamlardan bir farkı var bu cinayetlerin: eski vahşetleri (savaşın içinde olanlar hariç) insanlar sonradan duyuyorlardı. Şimdiki vahşeti ise (İletişimin gelişmesi ile) tüm dünya canlı canlı görüyor, izliyor. Atılan bombaların sesleri aynı anda tüm dünyada duyuluyor. Tahrip gücü yüksek bombaların yıktığı binalar ve onların tozları, alevleri canlı canlı görünüyor dünyanın dört bucağında.
İsrail, Evrensel hukuk kurallarına, İslami savaş kaidelerine aykırı olarak hastaneleri, okulları, camileri kiliseleri bombalıyor. (Hz. Peygamber, savaşta savaşa katılmayan kadınların, çocukların, yaşlıların, ibadetle meşgul din adamlarının öldürülmemesini, ibadethanelerin yıkılmamasını, ağaçların kesilmemesini ve hayvanların öldürülmemesini emretmiştir.)
Ey zalim İsrail Devletinin Yöneticileri! Allah’ın (Yehova) size peygamber olarak gönderdiği bizim de kabul ettiğimiz o yüce Peygamberlerin (Hz Musa, İbrahim, Davud, Süleyman…) Allah’tan getirdikleri kitaplar (Tevrat ve Zebur) sizin bu yaptıklarınızı tasvip ediyor mu? Yani bebekleri, yani yaşlı dedeleri, nineleri öldürmenizi, camileri, kiliseleri bombalarla yıkıp içindeki din adamalarını (hoca, imam ve papaz) katletmenizi meşru görüyor mu? Hatırlayın ki Hz Süleyman sefere çıkarken karıncalar ne yapmıştı? Karıncayı bile ezmeyen Süleyman’a inanan, inandığını iddia eden, onun mabedini diriltmek için savaşan sizler, nasıl oluyor da bu kadar zalim, katil, vicdansız, acımasız olabiliyorsunuz?
FİLİSTİNLİ ANNELER AĞLAMIYORLAR ARTIK
Çünkü nasıl bedenimizin acıya, ağrıya karşı direncinin bir sınırı varsa, aynen ruhumuzun da, kalbimizin de, vicdanımızın da, acılara ıstıraplara karşı dayanma güçlerinin bir sınırı var. Bu sınır aşıldı mı bedende, ruhta kalpte ölür. Şu haberdeki manzarayı hayal edin : “İsrail saldırısında Filistinli Anadolu Ajansı kameramanının 4 çocuğu ve 3 kardeşi öldü....”
4 masum çocuk, 3 günahsız kardeş. Vicdan ne yapsın, kalp ne yapsın? Bu yük onları öldürür. Göz ağlamaz, gönül hüzünlenmez, kalp hissetmez olur. Çünkü sınır aşılmıştır. Sesin desibeli sınırı aştı mı kulak duymaz, göz, şiddetli ışığa maruz kalırsa kör olur. (atom bombasının ışığı gibi)
“EY YERUŞALİM PEYGAMBERLERİ ÖLDÜREN YERUŞALİM …”
Gazze'de olanlar budur, Allah’ım, onlara yardım et. 1948’den beri kimsesizlik, çaresizlik, hicran, ıstırap, sıkıntı, bela, yoksulluk, yoksunluk, evsizlik, yurtsuzluk, vatansızlık gölgeleri; aşağılanma, dışlanma, hakir görülme günlük hayatlarının parçası olmuş. Irkdaşları (Araplar), dindaşları (Müslümanlar) ,”güya” hakkı, barışı, adaleti savunan devletler / kurumlar onlara sırtlarını dönmüşler. Bu manzara, bu çaresizlik insanı mahvediyor. Vicdanların “yazını kışa, baharını güze çeviriyor.” İşte bu yüzden, bu acılardan, bu kahırlardan kalpleri taşlaşan, vicdanları iflas eden Gazze’li Anneler ağlamıyorlar/ağlayamıyorlar.
Gazzeliler kimseye (başta Müslümanlar, Araplar olmak üzere) kızmıyorlar. Allah'a sığınıyorlar. Her şeyi ona havale ediyorlar. Hz İsa efendimizin dediğini haykırıyorlar dünyaya. “Ey Yeruşalim, Peygamberleri Öldüren Yeruşalim …”
Bize düşen onlara şu müjdeyi haykırmak olmalı: Ey Masum Gazzeli Kardeşlerimiz! Müjdeler olsun size! İnşallah yakında “Hakkın Güneşi“ tekrar doğacak. İşte o zaman “zulmün sırtlanları”, “ihanetin domuzları” “İyilik Aslanları” tarafından mağlup edilecekler.
“Gün doğmuş gün batmış" fark etmez, ebed sizindir inşallah