Bu yüce Vatanın, her metrekaresi, Bayrağı, tarihi, özgürlüğü, namusu, dini ve her türlü yüce değerleri uğruna, “bir gül bahçesine girercesine “ şehit düşenlerin kanlarıyla yoğrulmuştur. Bu yüce vatan şehit, yiğit, gazi ve kahramanların harman olduğu anıt- destan vatandır. Kınalı kuzularını vatan görevine düğün havası içinde davullarla, zurnalarla halaylarla uğurlayan Dünya ‘da tek ülkedir. Bir oldukça, diri oldukça tüm zorlukları aşacak yapıda ve güçtedir.
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”
…
Şehitin çoğulu “şüheda”dır. Yani, şehitler.
Şehit: Kutsal bir ülkü ve inanç, özellikle yurt için savaşırken ölen kimsedir.
Şehit olmak: Yurdu, ülküsü ya da inancı uğruna savaşırken ölmektir.
Şehit etmek: Yurdu, inancı ya da ülküsü için savaşan birini öldürmek.
Şehitlik (şahadet): Yüksek bir ülkü yolunda ölme, şehit olma.
Şahadet etmek: Tanık olduğu olayla ilgili olarak gördüklerini, bildiklerini söylemektir.
—
Şehit sözü edilince Hz. Peygambere ilişkin bir menkibeyi hep anımsar dururum;
Henüz on yaşındaki Abdullah, babası savaşta şehit düşünce yetim kalmıştı. Baba acısını yüreğinde taşıyan küçük Abdullah gülmüyor, oynamıyor; oynayan çocuklara bakıp ağlıyordu! Hz. Muhammed onu gördü; acıdı ve yanına yaklaşıp sordu;
“Evladım sen niçin oynamıyorsun ?”
Abdullah, başı yerde yanıt verdi;
“Benim babam yok ki”
“Kardeşlerin var mı?”
“Kardeşlerim de yok!”
Bu yanıtlar karşısında Hz. Peygamber de ağladı, sevgi ile başını okşayarak sordu;
“Sen Hasan ve Hüseyin’e kardeş olmak ister misin?”
Abdullah’ın gözleri parladı! Başını kaldırıp baktı, şaşırdı. Sevinçle yanıtladı;
“İsterim ya Resulallah!”
Tekrar sordular:
“Benim torunum olur musun?”
“Evet, hem de çok isterim.”
“Öyleyse sen benim torunumsun, haydi tut elimden bize gidelim!”
Birlikte eve geldiler. Abdullah mutluydu, yetimliğini unutmuştu. Hane-i saadette yemeğini yedi, güzel bir elbise giydi ve oyun yerine koşarak geldi. Sevinçten yerinde duramıyor “Peygamberimizin torunuyum!” diyerek neşeyle hopluyordu. Diğerleri baktı ve gıpta ettiler;
“Keşke biz de yetim olsaydık da senin kavuştuğun onura kavuşsaydık!”
—
■ Allahü teâlâdan, ihlâsla şehitlik isteyen, yatağında ölse de şehit olur. (Müslim)
■ Şehit, ölüm acısı duymaz. (Beyhekim)
■ Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz. (Bakara, 2/154)
■ Dünya yaşamını ahiret yaşamı karşılığı
satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Kim Allah yolunda çarpışır sonra öldürülür ya da üstün gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa, 4/74)
■Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın Onlar diri olup en yüce kattadırlar.. Allahın kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri müjdelerler. (Ali İmran, 3/169-170)
■“Eğer Allah yolunda öldürülürseniz ya da ölürseniz, Allah’ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. Ölseniz de öldürülseniz de Allah huzurunda toplanacaksınız. (3/157-158)
—
Kutsal dinimizde en yüksek mertebelerden biri de “şehitliktir.
■ “Tarihimiz şehit olma onuruyla yaşayan ve yaşatan insanlarla doludur. En çarpıcı örnekleri “Çanakkale ve Bedir Şehitleri”dir.
İstiklâl Marşı şairimiz bu felsefeyi en güzel biçimde tarihe mal etmiştir: Çanakkale şehitleri için “Bedr’in Aslanları ancak bu kadar şanlı idi” diyerek milletimizin şehitlik anlayışını bayraklaştırmıştır.
Vatan Şehitsiz Olmaz!
“Vatan Sevgisi İmandandır.”
…
Dil bedest aver ki hacc-i ekber-est
Ez hezaran Kabe yek-dil Bihter-est
Kabe bünyad-i Halil-i Azer-est
Dil nazargah-i Celil-i ekber-est
Gönül yap ki gönül yapmak en büyük hac demektir. Bir gönül binlerce hacdan iyidir. Zira Kabe’yi Hz. İbrahim yapmıştır, sonuçta insan yapısıdır. Oysa gönül her an Allah’ın baktığı yerdir. Gönlü inciten Hakkı incitmiş olur. ( Hz. Mevlana)
***
Hz. Mevlâna’nın adı Celâleddin’dir.
Belh şehrinde dünyaya gelir. Anadolu’ya, dönemki betimlemesiyle yani Rum diyarına göç eder. Bunun için “Rumî” diye anılır
Daha çocukken manevi bağlamda kimi halleri vardır. Büyük düşünür olan Babası farkındadır; ancak endişe eder; çocuktur. Öğrenicilerinden birine der ki;
“Oğlum Celâleddin’i gözet!”
Öğrenici sorar;
“Neden efendim?”
Yanıt verir;
“Çünkü onu melekler ziyaret ediyor, melekût âleminde onu gezdiriyorlar. Bunlar iyi güzel. Ama o, henüz küçüktür. Korkarım aklına zarar gelir!”
—
Büyük düşünüre sordular;
“Şehitler ölüm acısı duyar mı?”
Yanıt verdi;
“ Suçsuz Müslümanları, kadınları ve çocukları öldürürlerse öldürülen insanlar şehit olur ve öldürülürken yapılan işkencelerin acısını duymazlar.”
Bunu duyanlar hayretler içinde sordular;
“Hiç mi duymazlar efendim?”
Yanıt verdi;
“ Hiç duymazlar, ölürken kabirde ihsan edilecek olan cennet nimetlerini görerek çok sevinir ve neşelenirler”
■ Şehit, ölüm acısı duymaz. (Beyhekim)
—
Şehit sözü edilince Hz. Peygambere ilişkin bir menkibeyi hep anımsar dururum;
Henüz on yaşındaki Abdullah, babası savaşta şehit düşünce yetim kalmıştı. Baba acısını yüreğinde taşıyan küçük Abdullah gülmüyor, oynamıyor; oynayan çocuklara bakıp ağlıyordu! Hz. Muhammed onu gördü; acıdı ve yanına yaklaşıp sordu;
“Evladım sen niçin oynamıyorsun ?”
Abdullah, başı yerde yanıt verdi;
“Benim babam yok ki”
“Kardeşlerin var mı?”
“Kardeşlerim de yok!”
Bu yanıtlar karşısında Hz. Peygamber de ağladı, sevgi ile başını okşayarak sordu;
“Sen Hasan ve Hüseyin’e kardeş olmak ister misin?”
Abdullah’ın gözleri parladı! Başını kaldırıp baktı, şaşırdı. Sevinçle yanıtladı;
“İsterim ya Resulallah!”
Tekrar sordular:
“Benim torunum olur musun?”
“Evet, hem de çok isterim.”
“Öyleyse sen benim torunumsun, haydi tut elimden bize gidelim!”
Birlikte eve geldiler. Abdullah mutluydu, yetimliğini unutmuştu. Hane-i saadette yemeğini yedi, güzel bir elbise giydi ve oyun yerine koşarak geldi. Sevinçten yerinde duramıyor “Peygamberimizin torunuyum!” diyerek neşeyle hopluyordu. Diğerleri baktı ve gıpta ettiler;
“Keşke biz de yetim olsaydık da senin kavuştuğun onura kavuşsaydık!”
■ Allahü teâlâdan, ihlâsla şehitlik isteyen, yatağında ölse de şehit olur. (Müslim)
—
■ Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur. ( Hz. Mevlana)
■ İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.’ (Hz. Mevlana )
—
■ Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden hayırlıdır.
Ölseniz de öldürülseniz de Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. (Ayet)
…
Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır.
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır.
(Tevfik Fikret)
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ