Ahmet Davutoğlu’nun basın toplantısına katıldım
Ahmet Davutoğlu’nun basın toplantısına katıldım- Hamdi BAĞCI- Yeni Meram Gazetesi
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin 751. Vuslat Yıldönümü (Şeb-İ Arus) Uluslararası Anma Töreni yapıldı, 10 gün süren etkinlikler, Şeb-i Arus gecesi ile tamamlanmış oldu. Şunu kabul edelim son 20 yılın en sönük Şeb-i Arus Haftasını yaşadık. Esnaflarla da konuşabilirsiniz, esnaf memnun olsun diye yapılıyor birçok şey ama bu süreçten onlar da pek memnun kalmadı. Bunun nedeni nedir? Yeni bir şeyler nasıl söylenecek, tahlil ederiz ama bugün tabi bu konuları yazmayacağım.
Vuslat Haftasının en yoğun gündemini Ahmet Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısıyla oluşturdu. Yoğun bir katılım vardı ve ben de bu basın toplantısına katıldım. Ahmet Davutoğlu, bu basın toplantısında önemli şeyler söyledi, sizler için not aldım, bugün o konularla ilgili analizimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir kere çok açık yazayım, ben Ahmet Davutoğlu’nu severim. Siyasi mülahazalar, şükürler olsun, benim sevgi ve saygımı bitiremedi. Kimse kızmasın, ben zaten bir insanı şu partili veya bu partili diye sevmiyorum. Bir insanın bulunduğu makam, bir insanın zenginliği gibi konular da benim sevgi ya da saygımı şekillendirmiyor. Allah biliyor, genel olarak hep kazananın yanında olmaktansa doğru olanın yanında yer almayı tercih ettim. Makam mevki sahipleri makamları mevkileri için seviliyor, sonra makam mevki gidince insanların sevgisi de bitiyor. Şükür ben hiçbir zaman yüksek bir makama gelmedim, hiçbir zaman parasal anlamda zengin de olmadım, onun için çevremde de yapay sevgiler pek olmadı. Zaten bir insan, insan olduğu için değerli olmalı. Bir insanın parasal ya da makamsal birikimlerinden daha kıymetli olanın o insanın özü olduğunu keşfetmenin de kıymetli olduğunu, bilgi birikiminin, görgünün, okumuşluğun, yaşamışlığın, edepli, ahlaklı olmanın, merhamet sahibi olmanın çok kıymetli hasletler olduğunu da unutmamamız gerektiğini acizane düşünüyorum.
Gelelim Ahmet Davutoğlu’na… Ahmet Davutoğlu, bizlerin, yani aynı değerler bütününün hâkim olduğu havzada büyümüş insanların, çok eskiden tanıdığı bir mütefekkirdir. Siyasetçi yönü bir tarafa ama bence Sayın Davutoğlu’nun mütefekkir yönü medeniyet kodlarımıza sadakati ile de saygıyı hak eder. Keşke o değerler silsilesinden hiç kopmasa mıydı? Ama şunu görebiliyorum, ülkemizde çok kıymetli iş insanları da çok kıymetli fikir insanları da bir noktaya gelince siyaset karşısında önlerine açılan kapıların ihtişamının büyüsüne kapılıyorlar ve tabi sonrasında ise kendilerine de üzerlerinde taşıdıkları değerlere de aslında yazık etmiş oluyorlar. Neticede aynı kaderi Ahmet Davutoğlu da yaşamış oldu.
Neyse, Sayın Davutoğlu’nun geçen pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında baştan sona kadar söylediklerinin tamamını dinledim. Suriye konusunda haklı çıktığını düşünüyor ve bunun morali var üzerinde. Şunu da yazayım; Suriye konusunda o dönemde takip edilen bütün politikaların doğru olduğunu düşünmüyorum. Onun için de ben sürecin bir zafer olduğunu da düşünmüyorum. Sadece Suriye konusunda da değil, genel olarak Arap Baharı zırvası ile ortaya çıkan süreç büyüyen Türkiye’ye karşı kurulmuş bir tuzak, bir erken doğum hamlesiydi. Mısır’ın iç işlerine karışmak da Suriye’nin iç işlerine karışmak da yanlıştı. Zaten o süreçler sonrasında 3 önemli ağır bedel ödendi. Birincisi, Akdeniz’de stratejik olarak aleyhimize durumların oluşmasına neden olundu, ikincisi Türkiye’nin şehirlerinin demografik yapısının değişmesine vesile olundu, üçüncüsü ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti yine Türkiye Cumhuriyeti Devletin bir faaliyetine operasyon yaparak (MİT Tırları hadisesi) devlet zafiyeti oluşmasına neden olunuldu. Sizin bir stratejik derinliğiniz, bir hedefiniz, emelleriniz var ama siyonistlerin de bir hedefi, stratejik derinliği, amaçları var. Türkiye Cumhuriyeti bu noktada çok iyi yönetildi diyemem ben. Daha ağır başlı, daha sakin olunması gerekirdi, devletlerin iç işlerine alenen müdahil olunması zinhar yanlıştı.
O yanlışlar ağır bedeller ödetti Türkiye’ye… Ölümler, acılar, şehirlerimizin perişan olması… Bugün hala bir türlü sonu gelmeyen, zenginin çok zengin olduğu, fakirin ise ezildikçe ezildiği, kimsenin fakirin halinden anlamadığı süreçleri yaşıyoruz. Bunları da görelim, bugün Esad indirildi ama bizim şehirlerimiz de perişan oldu, enflasyon on kattan daha fazla arttı ülkemizde, kiralar, ev fiyatları, araç fiyatları adeta uçtu. Bunların en önemli nedeni ülkemize hızlı bir şekilde milyonlarca insanın akın etmesi değil mi? Suriye’de her şey güllük gülistanlık, sabrettik kazandık, mantığını da doğru bulmuyorum, herkesin biraz ferasetle, biraz tefekkürle olayları izlemesini tavsiye ediyorum, perde de daha kapanmadı, temkinli olmayı, erken sevinmemeyi de salık veriyorum.
Sevgili dostlar, basın toplantısında aldığım bir notu da sizinle paylaşmak istiyorum; Sayın Ahmet Davutoğlu, AK Parti’den bir teklif geldiği anda kabul edecekmiş görüntüsü veriyor. Özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Devlet Bahçeli’nin, isimlerini telaffuz ederken çok özenli olduğunu görebiliyorsunuz Sayın Davutoğlu’nun. Şu sözler de zaten Ahmet Davutoğlu’na ait; “Ruh bakımından AK Parti’den hiç kopmadım. Geçmişe yönelik bir hesap peşinde değilim. İktidar ve muhalefet fark etmeksizin herkesle diyalog kapım açık. Halkla, yani geldiğim o kitlelerle gönül bağım her zaman sürecek”
Davutoğlu, iktidarı ekonomi ile ilgili konularda ve gençliğin ahlaki çöküşü ile ilgili konularda eleştiriyor, Suriye konusunda zaten çok net teşekkür ediyor. Asgari ücrette, öngörülen enflasyonun söz edilmesine tepki gösteriyor ve asgari ücretin mutlaka 30 bin lira olması gerektiğini söylüyor.
Kendisinin süreçten çekilmesinin Konya’yı olumsuz etkilediğini ifade ediyor, çevre yolunun bitmemesine, Antalya, Kayseri gibi şehirlere yönelik tren hatlarının pek gündemde olmamasına, Konya Antalya yoluna yapılması düşünülen büyük tünellerin gündemden düşmesine, metronun Konya’ya hala gelememesine, Konya Ovasına havza dışından suyun hala getirilememesine tepki gösteriyor ve kendisi göreve devam etmiş olsa, bunların tamamının şu ana kadar tamamen biteceğine ifade ediyor.
Gazze, İsrail konularındaki uyarıları, tarım konusunda seferberlik ilan edilme mecburiyetini ifade etmesi, bu anlamda stresli günlere hazır olunması gerektiğini belirtmesi gibi uyarılar önemli diye düşünüyorum.
Belki önümüzdeki günlerde bazı başka konulara da değiniriz, şimdilik sizinle bunları paylaşmış olalım.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.