AKIL VE GÖNÜL DE ACIKIR
AKIL VE GÖNÜL DE ACIKIR- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi
Son iki asırdır elde ettiği bilim gücü ile, tüm dünyayı her alanda (ekonomik, askeri, siyasi...) hegemonyasına alan Batı Medeniyeti, yaptığı tüm keşiflere, icat ettiği tüm buluşlara (motordan uçağa, telefondan radyoya, trenden televizyona, bilgisayardan internete ...) rağmen insanlığa mutluluk, huzur, denge, getiremedi. Bu hükmün doğruluğunu dünyada şu anda yaşanan kargaşalar gösterir. (ki en büyüğü, İsrail'in şu anda Gazze'de yaptığı katliamdır. Bu katliamda ölenlerin çoğu çocuk ve kadındır. Ardından 60 milyona yakın insanın (ki bunların çoğu Batılı idi) öldüğü I. ve II. Dünya Savaşları gelir. Bunlardan başka günümüzde zengin ve güçlü ülkelerde dahi önlenemeyen intiharlar, tecavüzler, uyuşturucu kullanımındaki artışlar, cinsel sapkınlıklar ve toplumun temelini oluşturan ailenin uğradığı yıkımlar gelir. Pekiyi bu kötü gidişatın, bu olumsuz manzaranın sebebi ve çaresi nedir? Sebebi çok lakin önemlileri şunlardır:
A- Dünyayı hegemonyasına alan Batı Medeniyetinin mala, mülke, paraya, insana, cana, akla,, kalbe, gönle, hayata, ölüme ahirete...Bakış açısındaki eksiklik ve noksanlıklardır. Bu noksanlıkların başında Allah, zaman, insan, ahiret anlayışı gelir. Dünyaya hâkim olan Hristiyanlığa göre Allah tek değil üçtür. (Teslis akidesi)
B- Batı Medeniyeti, Rönesans ve Reformdan sonra aydınlanma dönemi ile birlikte Tanrıyı "göklerde yaşaması gereken yeryüzüne ve insanların dünyalık işlerine bulaşmaması istenen bir varlık" olarak düşlemiştir." Çünkü insanlar kötü, yeryüzü kirli, dünya bir zulüm diyarıdır. Tanrı ise bunlardan beridir."
C- Yine onlara göre "hangi kötülüğü yaparsan yap, hangi günahı işlersen işle İsa'ya inanmak her şeyin ilacıdır. Cennete gitmek için İsa'ya inanmak yeterlidir."
D- Batı Medeniyetinin insanlığa huzur ve denge getiremeyişinin sebeplerinden biri de insanı eksik ve yanlış tanımasıdır. Batı, İnsanı sadece maddeden ibaret sanıyor.
İNSAN=BEDEN+RUH+GÖNÜL+VİCDAN'DIR
İslam inancına göre İnsan, "madde ve manadan mürekkep bir varlıktır. Madde deyince onun bedeni ve tüm organları (eti, kemiği, eli, ayağı kanı, damarı...) akla gelirken mana deyince de "akıl, gönül, ruh, kalp, nefs..) gibi manevi tarafı gelir. İşte Batı Medeniyeti insanın bu manevi tarafını bir türlü kabullenememiş, tanıyamamış, anlayamamıştır. Tüm dikkatini, tüm mesaisini insanın maddi/vücut yapısına teksif eden Batı, yukarıda da belirttiğimiz gibi "tüm keşfine ve oyuncağına rağmen" hakikati/ gerçeği bulamamıştır.
Batılılar, dünyada kurdukları hegemonya/sömürge ile büyük bir maddi gelire sahip olmuşlardır. Bu zenginlik sayesinde en iyi ve en güzel yiyecekleri yemişler, en leziz ve sağlıklı içecekleri içmişler, en kaliteli elbiseleri giymişler, en kaliteli evlerde oturup, en pahalı arabalara binmişler; çokça eğlenip, dünyayı gezmişler. (bu durum halen devam ediyor) Lakin tüm bunlara rağmen huzuru, mutluluğu, dengeyi elde edememişlerdir. Çünkü insanı eksik tanımışlar, yanlış tanımlamışlardır. İnsan sadece maddeden ibaret olmayıp ruhtur, gönüldür, nefstir. İnsanın doyurması gereken organı sadece maddi yiyecek ve içeceklerle doyan midesi değil, onunla birlikte bilgi ve hikmetle doyan bir aklı, ibadet ve güzel davranışlarla doyan bir gönlü, güzel hislerle doyan bir kalbi vardır. Bunlar aç kaldığı zaman insanın sağlığı bozulur, zalim, acımasız, adaletsiz, vicdansız biri olur çıkar. (Tıpkı "gavurlar" gibi.) Bu gerçektir ki birçok zengin devlete ve zengin aileye göre daha fakir olan bazı aileler ve milletler, zengin ve güçlü olan aile ve milletlerden daha mutlu, daha huzurludurlar. Çünkü onlar sadece midelerini değil kalplerini (en güzel duygularla), akıllarını (doğru bilgi ve hikmetle), gönüllerini de (ibadetle) doyuruyorlar.
SAADET DEVRİNİ İYİ BİLİRSEK
Bu gerçeği bize Rabbimiz bildirdi, uygulamayı ise O'nun son elçisi olan Hz. Muhammed ve sahabe efendilerimiz yaptı. Onların hayatlarına kısa bir göz atarsak, onların dönemlerine niçin "saadet devri" dendiğini anlayabiliriz. Peygamberimiz tarafından "Gökteki yıldızlara" benzetilen bu erdemli ve yüce insanların yoksulluk içinde yaşarlarken bile ne adar mutlu, ne kadar huzurlu, ne kadar cesur, ne kadar adil olduklarını görürüz. O sebepten tüm anneler babalar, çocuk yetiştirmede rolü olan herkes şunu bilmeli; çocukların sadece karınlarını değil kalplerini/gönüllerini (güzel his ve duygularla), akıllarını (doğru bilgi ve hikmetle) doyurmalı. Çünkü her türlü açlık insanı kötülüğe sürükler.
-
Hasan Kaymak2024-11-13 13:47:11Çocuklarımızın cebini parayla midelerini güzel yemeklerle doldurup, üstlerini başlarını en güzel elbiselerle donatıyor ve vazifemizi yaptık zannediyoruz. Halbuki insan insan yapan manevi taraflarıdır onların akıllarını, kalplerini, gönüllerini de manevi yiyecek, içecek ve giyeceklerle doyurmamız giydirmemiz gerekir.
-
Sami Kaymak2024-11-13 23:40:31tüm anneler babalar, çocuk yetiştirmede rolü olan herkes şunu bilmeli; çocukların sadece karınlarını değil kalplerini/gönüllerini (güzel his ve duygularla), akıllarını (doğru bilgi ve hikmetle) doyurmalı. Çünkü her türlü açlık insanı kötülüğe sürükler Çok doğru bir tespit