GAZZE’NİN GÜVERCİNLERİ FİLİSTİN’İN NERGİSLERİ

Gazze’nin semaları atılan tonlarca bombanın ve onların yıkıp yok ettiği binlerce binanın, öldürdüğü binlerce insanın, hayvanın ve yaktığı binlerce ağacın, çiçeğin, böceğin tesiri ile barutla, tozla, dumanla, gazla, ağıtla, kahırla kapkara oldu. Gazze’nin mavi göklerindeki ak bulutlar, kara vicdanlı, kara gönüllü zalimlerin bombaları ile zifiri karanlığa gömüldü. Kudüs’ün, Mescidi Aksa’nın, Kubbetüs Sahra’nın gökleri, günahsız bebeklerin, suçsuz çocukların iniltileri ile simsiyah oldu.

Hz. İsa’nın, Hz. Meryem’in, Hz. Davud’un, Hz. Süleyman’ın, Hz. Muhammed’in, Hz Zekeriya’nın, Hz Ömer’in hatıraları ile dolu bu kutsal beldeler, Siyonistlerin zulümlerinden, onların kapkaranlık, kanlı eylemlerinden ve acımasızlık aşı ile beslenen kalplerinin taşlaşmasından dolayı kurak çöllere, susuz sahralara, bereketten uzak diyarlara döndüler. Bu sebeplerden dolayı Filistin/İsrail toprakları yüzyıla yakın bir süredir acıdan, kahırdan, zulümden, ağıttan, gözyaşından başka meyve vermez oldu.

Bu kutsal diyarlarda, bu karanlık ve kahır devrinde sadece insanlar, sadece çocuklar, sadece bebekler, sadece kadınlar, sadece yaşlılar değil, Gazze’nin, Kudüs’ün, Şeria’nın, Ramallah’ın kedileri, köpekleri, güvercinleri, tavukları, horozları, erikleri, zeytin ağaçları, kavakları, ekinleri de mahvu perişan oldu.

Ajanslar bize Gazze’de parçalanmış bebekleri, kan revan içinde kalmış, anne babasını kaybetmiş, kollarını yitirmiş, gözyaşları çağlayana dönmüş çocukları veya atılan bombalarla sağa sola dağılmış insan vücuduna ait organları gösteriyorlar. Yavrusunu yitiren bahtsız anneleri, torunlarını kaybeden, acıdan yüzleri buruş buruş olmuş bembeyaz örtülü nineleri, günlerdir döktüğü yaşlardan dolayı göz pınarları kurumuş beli bükük dedeleri, anneleri babaları gösteriyorlar. Bu sahneleri gören her vicdan sahibi insanın yüreği parçalanıyor, öfkesi kasırgaya, kini tufana dönüyor.

Bu acımasız, bu kahredici savaşta sadece insanlar ve onlara ait çoluk çocuk, dede nine, okul hastane, yol çeşme zarar görmüyor. Keşke ajanslar kameramanlar, Siyonist İsrail’in bombaları ile parçalanmış yavrularının başında ağıt yakarcasına uluyan/ağlayan anne köpekleri, bu bombardıman da annelerinin cesedinin başında inleyen, miyavlayan öksüz kalmış yavru kedileri, yuvasına ateş düşmüş, yakınlarını kaybetmiş, barışın sembolü ak güvercinleri, ailesi dağılmış sürmeli keklikleri, vefanın sembolü kanadı kırık kumruları, civcivlerinin ölmüş bedenlerinin başında acı acı gıdaklayan bahtsız kara tavukları, hüzün nameleri ile öten çil horozları; Atılan füzelerle tutuşan yemyeşil ekinleri, gencecik mavi ağaçları, bağrında koca koca delikler açılan tarlaları ; füzelerin, mermilerin, bombaların çıkardığı kimyasallarla kirlenen zehirlenen toprakları, suları da gösterebilselerdi. Çünkü onlarda canlı, çünkü onlarda Allah’ın kulları.

Bu manzara karşısında insanın haykırısı geliyor. “Ey dünyanın başka ülkelerinde başka diyarlarında, yaralanan, dalda mahzur kalan bir kedi için, zulme uğrayan bir köpek için, kumsala vuran bir balık için, çıkan yangınlarda yanan ağaçlar için, ortalığı ayağa kaldıran “hayvan severler”; (ki böyle yaparak doğru bir eylem ortaya koymuş oluyorsunuz) Gaiplerden gelen bir ses size haykırıyor: Ey yüce gönüllü, ey erdem sahibi insanlar! Gazze’de, Filistin’de, hayvanlar, kuşlar, ağaçlar; havalar, sular topraklar çok büyük bir zulme maruz kalıyorlar. Neredesiniz? Yoksa ülkenizdeki kediler köpekler, kedi köpekte, Gazze’dekiler değil mi? Başka diyarlardaki tavuklar, horozlar, güvercinler, keklikler, tavşanlar, köpekler “hayvan haklarını “ hak ediyorlar da Filistin’dekiler (yaşadıkları bölgenin özelliklerinden) orada yaşayan insanların dini ve etnik kimliklerinden dolayı bu haklara sahip değiller mi???? Unutmayın Gazze’nin güvercinlerinin, Ramallah’ın köpeklerinin, Filistin’de yetişen badem ağaçlarının, Şeria’daki leyleklerin sizlere selamları var, diyorlar ki, “Biz de Allah’ın yaratıklarıyız, bizim de uzun, kısa beyaz, sarı, sevimli gaglarımız; bizimde cazibeli patilerimiz, bizim de güzel masum gözlerimiz, bizimde bağrımızda biten ekinlerimiz var. Bizim için niçin bir şeyler yapmıyorsunuz, bir kınamayı bile çok görüyorsunuz.”

NERDESİNİZ MÜSLÜMANLAR HRİSTİYANLAR BRAHMANALR SEKÜLERLER

Gazze’nin, Filistin’in kedileri, köpekleri, ağaçları, kuşları, çocukları, kadınları… Sadece hayvan severlere değil, İnsan hakları savunuculuğunu yapan kurum ve kuruşlara, lafa geldi mi “hak, hukuk, adalet, insan hakları, hümanizm, evrensel hukuk, medeniyet, çağdaşlık” diye diye mangalda kül bırakmayıp, yeri göğü inletenlere de haykırıyorlar ve diyorlar ki “Burada sizlerin asırlardır savunduğunuz ilkeler yerle bir ediliyor. Sadece insanlık değil “hayvanlık da” ölüyor. Ey BM, ey, UNICEF, ey Çevreciler; ey bir savaşa giderken ordusunun yolu üzerinde yeni yavrulamış bir köpeği görünce ordusunun yolunu değiştiren Hz Muhammedin ümmeti ve aynı zamanda onun ırkdaşı ve mirasçısı olan Müslüman Araplar! O'nu (sav) rehber kabul ettiklerini söyleyen Müslüman Türkler, Müslüman Acemler, Müslüman Kürtler! Ey Hristiyan dinine, Brahmanizme, Şintoizm’e mensup insanlar… Ey dinlere “savaşa sebep oluyorlar, aklı bilimi öteliyorlar” diyerek ateizmi seçen ve hayata, tüm canlılara akıl ve bilimin verileri ile yaklaştığını iddia eden Sekülerler, Ateistler, Deistler! Neredesiniz? Gazze yanıyor. Gazze toprakları, Gazze semaları, Gazze suları zehirleniyor. Gazze’deki ağaçlar, kuşlar, hayvanlar yanıyorlar, zehirleniyorlar, yıkılıyorlar, kuruyorlar ve birer birer ölüyorlar. Hatta ve hatta Gazze’nin komşusu olan Akdeniz, "BU zulüm, bu acı, bu hüzün karşısında yüreğim yanıyor. Yakında herhalde kahrımdan kararıp Karadeniz’e döneceğim" diyor… Haberiniz olsun.