KANDIRILMIŞ O ANNENİN ELLERİ NASILDI?
KANDIRILMIŞ O ANNENİN ELLERİ NASILDI?-Mustafa KAPLAN-Yeni Meram Gazetesi
Hatıralar, hatıralar… Yürek yakan hatıralar… Biz avukatların kapısından 4 kişi girerse inanın ikisi yaramaz adamdır. Gelip bizlere işine geldiği gibi olayını anlatırlar. Çoğu defa da bizi kandırırlar. Biz de onun anlatımına göre işi götürmeye çalışırız. Efendim henüz bir yıllık avukatım.
Bana göre uçan, kaçan elimizden kurtulamaz. Bir işi yapabilir misin sorusu bana hakaret gibi geliyor. Gerçi bu kan genç avukatların çoğunda bulunur. Bir tanıdık telefon etti. Hoca sana birini gönderiyorum işini mutlaka bitiriver, dedi. Adam geldi. Fötr şapkalı, şapkasının üstünde bir de horoz tüyü olan, güzel giyinimli birisi. Olayını anlattı. Aksaraylıymış. Almanya’da çalışıyormuş. Boşandığı eşi kendisinin yıkılmaya yüz tutmuş kerpiç evinin kilidini kırmış orada oturuyor.
Evi kat karşılığı mütehaide vermiş ama kadın çıkmadığı için iş sürüncemede kalıyormuş. Hatta bu evde ahlaka aykırı işlerde yapıyormuş. Aksaray’da iki avukata gitmiş ama onlar da çıkartamamışlar. Bana bu kadını çıkartabilir misin, dedi. Bu söz bana hakaret gibi geldi. Hemen çıkartırım, dedim. Ücreti konuştuk itiraz etmeden kartımı aldı, vekalet çıkartıp geldi.
Yarın benim araba ile gitmeyi kararlaştırdık. O gitti. Şöyle bir düşündüm bu iş fuzuli şagilliğe girer. İki şekilde hukuki muamele yapılabilir. Dava açılabilir ama çok uzun sürer. Bir de idari yolla o yerin en büyük mülki amirine başvurulur. İdare kanalı ile tahliye sağlanabilir. Ancak adam iki defa dava açmış bu yolda işe yaramayabilir. Beni bastı bir ateş. Terliyorum. Yanıma girip çıkan katiplerim ağabey hasta oldu isen hastaneye gidelim, diyorlar. Çıkartırım dedim. İyi bir paraya aldım, vekalet geldi.
Vazgeçemem. Kendimce gurur da yapıyorum. Nasıl çıkartacağımı da bilemez haldeyim. Bu şekilde akşamı ettik. Birkaç kitabı aldım eve gittim. Hafif bir yemekten sonra çalışma odama geçtim. Saat on bir oldu, bir şey bulamadım. Nihayet saat gece birde bir kitapta eğer taşınmaz hayati tehlike yaratacak şekilde ise tedbiren boşaltılır hükmünü taşıyan bir Yargıtay kararı buldum. Hemen ona göre dilekçemi hazırladım. Sabah saat yedide kalktım. Çarşıda adamla buluştum ve Aksaray’a vardık.
Tecrübeli hakimler kendi davaları dışında pek tedbire gitmek istemezler. Onun için genç bir hakim bulmam gerekli. Dua ediyorum, dosya genç hakimlere düşsün, diye… Duam kabul oldu, dosya genç bir hakime düştü. Dilekçeyi aldı, okudu. Bana ağabey bu şekilde tahliye olur mu, dedi. Bir yıllık avukatım ama ona göre yaşlıyım. 12 yıllık öğretmen iken avukat oldum. Hemen o Yargıtay kararını gösterdim.
Tamam, öğleden sonra gidelim. Kalem hazırlığını yapsın, dedi. Öğleden sonra gittik. Kapı kapalı… Çilingir çağırdık kapı açıldı. İçeriden üç tane küçük çocuk çıktı. Evi gezdik. Fakirlik diz boyu… Benim müvekkil çocuklara bakmamaya çalışıyor. Çocuklar sorulara cevap vermiyor. Getirdiğimiz işçiler evi boşalttı. Eşyalar dışarıya atıldı. Kapıya yeni bir kilit takıldı. Anahtarı müvekkile verildi. Yani görev tamam… Bu arada bir kadın benim evimi kim boşalttı, diye bağıra çağıra geliyor.
Baktım müvekkil kaçmış. Hakim bana bakıyor, ben de hakime. Hakimi ve kendimi tanıttım. Ben tahliye ediyorum, dedim. Aferim, iyi avukatmışsın. Sordun mu bu çocuklar kimin? O hain adam nerede? Şu ellerimin haline bak avgat bey, dedi. Ellerine baktım iki eli de nasır bağlamış halde… Ben ellerin pancar tarlalarında işçi olarak çalışıp onun çocuklarına bakıyorum, bu eve sığınmıştım. Almanya’da işçi olacağım nikahını ver, dedi. Ben de verdim. Gitti bir daha gelmedi.
Para pul göndermedi. Bu çocuklarla kaldım. Siz söyleyin ne yapayım? Bu çocukları nereye sığdırayım, dedi. Oradan bir iki komşu geldi. Kadını doğruladı. Gök kubbe üstümüze yıkıldı. Ne yapacağımızı şaşırdık. En son aklıma adamdan aldığım parayı kadına vermek geldi. Kadın almam derken zorla yarısını verdim. Hakimde bir miktar verdi. Ayrıldık, arabama bindim, yol üzerinde müvekkil beni bekliyor. El kaldırdı durdum. Bir daha bana görünme utan utan, dedim. Okulda son saatte dersim var. Çok hızlı geliyorum.
Boz beli çıktım. İneceğimde baktım yol ip gibi üzerinde bir tır gidiyor. O hızla indim. Baktım ki tır duruyor. Şoför lastik değiştiriyor. Tırla aramızda yüz metre var yok hızım 120 km/saat… Frenle birlikte debriyaja da basmışım. O durumda araba biraz daha hızlanırmış. Öyle oldu. Sola kaçayım dedim o taraftan da bir traktör geliyor. Şahadet getirmekten başka çarem kalmadı.
Tırın kasası arabamı ortadan biçti. Benim köprücük kemiklerim kırılmış. Hastaneye bir kamyonun şoför muhalinde geldim iki gün hastanede kaldım. Başka durup alan da olmadı. Araba pert oldu. Bana da büyük bir ders oldu. Ama ne yapmalıyım? Hep kendime sordum. Burada bende suç var mı? Adamın anlattığı ya doğru olsaydı. Değilmiş. Biz avukatlar aslında genellikle yalancı, düzenbaz müvekkillerin yalanlarını söylüyoruz. Ben şahsen farkına vardığım anda da davadan çekildim. Konya adliyesi bunlara şahittir.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.