KÜPELİ ANILAR
KÜPELİ ANILAR- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
1985 yılında Konya Çumra Lisesinde çalışıyordum. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmıştım. İdareci de olduğum için zorluk çekebilecektim. Onun için Konya’ya tayin istedim. İmam Hatip Lisesine tayinim çıktı. Her dönem iki defa vize sınavına gidiyorum. Her defasında bir hafta kalıyorum. Konaklama, yeme, içme oldukça masraflı oluyor. Eşim ev hanımı tek maaşımız var. Başka yerden gelirim de yok. Bu masrafları karşılayıp kira verip geçinmem mümkün değil. Kenar mahallede babamın kötü bir evi vardı. Oraya oturdum. O halde bile zar zor geçiniyorduk. 1987 yılında rahmetli Özal arsası olana bir kısmı faizli, bir kısmı faizsiz kredi veriyordu. Durumumu anlatıp okulda bulunan fıkıh alimlerine danıştım. Alabileceğimi, zaruret halinin bulunduğunu söylediler. Hanımın mehir altınlarını bozup bir arsa almıştım.
Netice olarak krediye başvurdum. Kredi çıktı. İnşaata başladım. Ancak inşaata çok para lazımmış. Kredi yetmiyordu. Eşe dosta bir hayli borçlandım. Bir yanda inşaat, bir yanda okul bunaldım. Vize sınavına gideceğim, para yok. Hanımın kulaklarındaki küpelere göz diktim. Başka hiç altınımız kalmamıştı, parmaklarımızdaki yüzükleri bile satmıştık. Bakışlarımdan hanım anlamış ki küpeleri çıkarıp verdi. Ankara’ya gidiş yol parası on liram vardı. Bilet alıp Ankara’ya gittim. İlk-San öğretmenevine yerleştim. Girişte ücret istemiyorlar, çıkışta kaç gün kalındı ise ona göre ödeme alıyorlardı. Ancak yemek yiyecek param yok. Küpeleri hemen satmam gerekli. Yakında saman pazarında sarraflar var. Gittim bir dükkana girdim. İçeride 30-35 yaşlarında boynunda altı zincir züppe bir tip… Bir fiyat verdi ama çok azdı. Satmayacağımı söyleyip küpelerimi aldım. Tam çıkacakken alaycı bir üslupla şundan ne umuyorsun arkadaş, dedi. Tavan başıma geçti. Umutlarım çöktü. Yoksa küpe parası masraflarıma yetmeyecek miydi? Endişe ile yürüdüm bir başka dükkana girdim. İçeride bir yaşlı bir de genç var. Genç küpelere baktı, bir fiyat verdi. Düşündüğüm fiyat değildi ama yakındı. Satayım dedim. Genç para çıkarıp saymaya başladı. Bu arada yaşlı adam yerinden kalkıp yanımıza geldi. Bana evladım bu küpeleri niye satıyorsun, yerine küpe de almıyorsun, dedi. Öyle gerekti amca, dedim. Ama ısrarla sordu. Durumu anlatmak zorunda kaldım. Gözleri yaşardı. Onun o haline bakıp benim de gözlerim yaşla doldu. Kalktı küpeleri bir kutuya koydu ve oğlum ben sana borç versem kabul eder misin, dedi. Amca nasıl olur beni tanımıyorsun ki, dedim.
Ben altın sarrafıyım ama adam da sarrafı oldum, senden zarar gelmez, benim paramı ödersin oğlum kırma beni, dedi ve zaten senet alacağım, deyip kasayı açtı ve bir miktar para saydı verdi. Saydım maaşımın dört katı kadardı. Üç yıl vadeli senet yaptı, imzaladım. Küpelerimi de verdi, dışarı çıktım. Farkında değilim, ağlıyorum. Yolda bana bakanlar var. Elime düşen göz yaşı damlaları ile kendime geldim. Üç yıllık sürede okulu bitirdim. Büromu açtım. Borcum olan parayı hazırladım. Ödemek için Ankara’ya gittim. O dükkana girdim. Amca yok, o genç var. Heyecanla nerede olduğunu sordum. Gelecek, dedi. Ferahladım. Biraz sonra geldi. Beni tanıyamadı. Olayı anlattım. Senedi çıkardı. Ben de parayı çıkardım. Koy cebine paranı, dedi. Senedi verdi. Baktım ki senedin üstünde bedeli alınmıştır yazıyordu. Israr ettim o zaman ben o parayı sana hayır için verdim hayır geri alınır mı muallimmişsin gururlusun hayır desem almazdın ihtiyacın yoksa sen de hayra ver, dedi. Başladım ağlamaya amcada ağlıyordu. Elini öptüm. Konya’ya davet ettim, çıktım. İki yıl sonra gittim ki ölmüştü. Sanki babam ölmüştü. Çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin.
-
Hüseyin Turan SOYDABAŞ2024-10-17 12:15:50Ben de ağladım. Allah eksikliklerini göstermesin. Sevgi ve saygılarımı sunar, uzun ve sağlıklı ömürler dilerim...