“Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik.” (Zümer 27)
İnsan varlıkla da yoklukla da imtihan edilir
“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette «Kötülükler benden gitti» der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Ancak (musibetlere) sabredip güzel iş yapanlar böyle değildir. İşte onlar için bir bağış ve bir büyük mükâfat vardır.” (1)
İnsan varlıkla da yoklukla da imtihan edilir. Sahip olduğu nimetlere şükreden kazanan olurken nimetler elinden alındığı zaman sabretmeyip isyan eden ise kaybedenlerden olur.
Yalnız dünya hayatını isteyenlere ahirette ateş vardır
“Kim, (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.
İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.” (2)
“İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (3)
Nuh (AS) kavmi tufan ile cezalandırıldılar
Nuh (AS) kavmine uyarıcı olarak gönderildiği zaman onlara “Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.” Dediği zaman, “Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz dediler.” (4)
Tebliğ fayda vermeyip kavmi taşkınlıkta ileri gidince Nuh’a (AS) gemi yapması emri verildi. Nuh (AS) gemisini inşa ederken kavmi, sen gemi yapıyorsun ama burada deniz nerede diye alay etmelerine devam ettiler. Nuh (AS) kavminin alaylarına aldırış etmeden Rabbinin emrini yerine getirmek için gemisini inşa etmeye devam etti. Kul, Rabbinin emrini yerine getirirse Rabbin, deniz ihtiyaç olduğunda karada da olsa o denizi, kara lazım olduğunda da denizin ortasında da olsa o karayı meydana getirir.
“Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki ailen ile iman edenleri ona yükle.” Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.” (5)
Peygamber evladı da olsa inkârcılara karşı iltimas yoktur
“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi.
O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
“Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.
Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.”
Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.
Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.” (6)
Peygamber oğlu, eşi de olsa iman etmedikten sonra akıbet değişmeyecektir. Kişinin babasının veya eşinin peygamber olması kurtuluş için yeterli olmayacaktır.
Hud (AS)’ın kavmi şiddetli bir kasırga ile helak oldular
“İşte Âd (kavmi). Rablerinin ayetlerini inkâr ettiler; O'nun peygamberlerine âsi oldular ve inatçı her zorbanın emrine uydular.
Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lânete tâbi tutuldular. Biliniz ki, Âd (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. (Şunu da) bilin ki Hûd'un kavmi Âd, Allah'ın rahmetinden uzak kılındı.” (7)
Ad kavmi yedi gece sekiz gün devam eden şiddetli bir kasırga ile helak olup insanlar ağaç gövdeleri gibi yerlere yıkılıp kalmışlardır.
Salih (AS)’ın kavmi Semud kavmi de korkunç bir ses ile helak oldular
“Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!» Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.
(Helâk) emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Sanki orada hiç oturmamışlardı. Biliniz ki, Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki, Semûd kavmi (Allah'ın rahmetinden) uzak kılındı.” (8)
Lut (AS) ın kavmi de sapıklıkları nedeni ile (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar ile helak edildiler
“(Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir.” (9)
Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek temennisi ile…
-----
- Hûd 9-11
- Hûd 15-16
- Hûd 23
- Hud 26-27
- Hûd 40
- Hûd 42-47
- Hûd 59-60
- Hûd 64- 68
- Hûd 81- 83