“Hafızasında Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse, harap olmuş bir ev gibidir” (Tirmizi)
Hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır
“Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (1)
Hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise ahiret değil dünyadır. Bu imtihan için kopya çekmek serbesttir. Kitabı aç sorulacak suallerin cevabını vakit geçirmeden şimdiden hazırla. İmtihan sonucu alınacak ceza ve mükâfatın verileceği yer ise ahirettir. Ölüm insanlara hayatın sorumluluğunu hatırlatmakta, onları iyi işler yapmaya teşvik etmekte ve bir uyarıcı vazifesi görmektedir.
Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır
“Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.”
Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” İşte böylece günahlarını itiraf ederler.” (2)
Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir
“Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.
Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır.
Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor.
Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz!
Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu!?” (3)
Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı?
“Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir.” (4)
En küçüğünden en büyüğüne kadar kuşların hayatı ve yaşam tarzları Cenabı Allah’ın gücünü ortaya koyar. Kuşların kanat çırparak havada kalması, göçmen kuşların zamanı gelince yollarını şaşırmadan göç olayını gerçekleştirmesi, yüzlerce kırlangıcın birbirlerine değmeden aynı anda havada dans gösterileri yapması… insanın tefekkür etmesi için yeterlidir.
Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir
“De ki: "Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir?"” (5)
Hayatın ana unsuru olan suyun yerin derinliklerine çekilmesi halinde Allah’tan başka yeryüzünde su yaratacak bir gücün bulunmadığına işaret edilerek insanlar düşünmeye çağrılmaktadır. Şehirlerde belediyelerin belirli saatlerde su kesintisi yaptığı zamanlarda yaşanan telaşın bir de sürekli olduğunu düşünelim. Susuz bir hayat olamayacağına göre temiz suyu insanların istifadesine sunan Rabbimizi görmezden gelmek nankörlüğün en büyüğüdür.
Tevhid mücadelesinde tavizkar olma
Kalem suresinde Rabbimiz Peygamber Efendimiz ile birlikte mü’minleri, beşeri ve sosyal münasebetlerde dikkat etmeleri gereken hususlarda uyarmaktadır. İnkârcı ve gerçeği yalan sayanlarla, yağcılık ve dalkavukluk yapanlara itaat edilmemesi hatırlatılarak Mü’min şahsiyetinin nasıl olması gerektiği beyan edilmiştir.
Mal varlığı ve makam sahibi olanların güçlerine bakarak onların yanında yer almak, onlara şirin görünerek onların gücünden istifade etmeye çalışmak, mü’mini vahyin merkeziden uzaklaştırarak onursuz ve haysiyet yoksunu haline getirir. İnkâr bataklığına saplanmış, hak ve hakikatten uzak kendi çıkarlarını her şeyden üstün gören zenginler; kendi çıkarlarını gözetmeden, insanların kendi istekleri doğrultusunda hareket etmelerini sağlamadan ne bir lokma verirler ne de yardımda bulunurlar. Böylelerine yağcılık edenler kendilerini daha büyük bir kötülüğün kucağına atmış olurlar. Rabbimizin emir ve yasaklarına göre şahsiyetini inşa eden, ahlâk sahibi olan kişi ise birçok eziyete, sıkıntıya ve yoksulluğa katlanır, sabır ve tahammül eder, şahsiyetinden ve inancından taviz vermeyerek onlara itaat ve yağcılık edecek kadar küçülmez.
“Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.
Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.
Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.” 1-7
Kaleme ve yazıya yemin edilmesi Kur’an’ın okuma yazmaya verdiği öneme işaret eder.
Aşağılıklara Boyun eğme
“O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! ᅠOnlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
(Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (6)
Aklıselim sahiplerini dinlemeyenler hüsrana uğrar
“Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.) Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.
Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular.
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.
(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.
Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” “Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”
İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!” (7)
Servet ve infak etmenin de bir ahlâkı vardır
Servete sahip olmanın bir ahlâkı olduğu gibi onu infak etmenin de bir ahlâkı vardır… Bu ahlaki ilkelere uyanlar servetlerine helalinden servet katarken, infakta Allah’ı unutanlar, sahip oldukları servetlerde hakkı olanların haklarına riayet etmeyenler ve aklıselim sahiplerinin uyarılarını dikkate almayanlar nereden geldiği belli olmayan bir afetle Rablerini hatırlamak zorunda kalabilirler.
Rabbimiz Kalem Suresinde ‘bahçe sahipleri’ kıssası ile ders alacağımız bir olayı bizlere anlatmaktadır. Olayın nerede yaşandığı ve muhataplarının kimler olduğunun zikredilmemesi kıyamete kadar benzer olayların yaşanma ihtimalini ortaya koymaktadır. Rabbimiz bu ayetlerle, bahçe sahiplerinin akıbeti ile karşılaşmamak için servet ve infak ahlâkı ile kendimizi donatmamızı istemiştir.
Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek temennisi ile…
-----
1-Mülk 1-
2-Mülk 13-18
3-Mülk 6-11
4-Mülk 19
5-Mülk 30
6-Kalem 8-14
7-Kalem 17-33